Poyraz Karayel’de 59. bölümü de
geride bıraktık. Bölümün tamamı ile ilgili hislerimi uzun uzun anlatabilirim,
ama Poyraz Karayel söz konusu olduğunda, ‘çok güzel’ demek isteyen kelimelerden
daha azını kullanmak hayatta içime sinmediği için aşırı mutlu olduğum bir
sahnesinden bahsedip sessizce uzaklaşacağım olay yerinden.
Bu çok harika olay, İsa’nın
Taşkafa’yı babalığa kabul etmesinden başka bir şey değildi elbette. Poyraz Karayel’in
(burada dizi değil, bildiğimiz Poyraz’dan bahsediyorum) ilk günden beri beni en
çok etkilediği konu ne kadar hoş bir adam olduğu, nasıl da Oğuz Atay’dan girip
Edip Cansever’den çıktığı, balkonlardan atlayıp evlenme teklif etmesi, hatta
Sinan’a ne kadar şahane bir baba olduğu değil, komşunun oğlu İsa’ya gösterdiği
özendi. Uzun uzun yaptırdığı her biri şiirden fırlamış ödevlerden başladık
izlemeye, ve dizide her şey değişti, İsa’nın Poyraz’dan gördüğü sevgi ve ilgi
değişmedi. Sinan’ın İsa Abi’si, Poyraz’ın da oğlu oldu bir yerde. Bunu daha
önce bir de Med Cezir’de Selim Serez’de hissetmiştim. Kendi çocuğuna iyi baba
olmak harika, ama üstüne bir de baba olmayla uzaktan yakından alakası olmayan
bir erkeğin çocuğu olma talihsizliği yaşayan birine bu kadar incelikle babalık
yapmak, onun bir nevi hayatını kurtarmak tarifsiz. Poyraz Karayel'in ilk günden beri en temel derdi bu zaten benim için, baba oğul olmak kan bağıyla asla alakalı değildir.
İşte bu yüzden bölümlerdir içimde
bir sızı gibi izlediğim İsa’nın ‘Nihayet adam gibi bir babam oldu’ diye Taşkafa’ya
sarılması hem içimi burktukça burktu, hem de mutlu ötesi yaptı beni. Bir çocuk
için ne kadar ağır bir cümle, ama sonrası ferahlık işte. Bütün o hoyrat
görüntüsünün ardında, Pamuk bir kuzuyu canı bilip et yemeyi bırakmaya çalışan
bir adamdan bahsediyoruz sonuçta, İsa’ya iyi bir baba olacağından bir damla
bile şüphem yok. Ümran’a da yeni eşiyle mutluluklar dilerim elbette, ama asıl
İsa’ya, canımın içi İsa’ya. Sırf bu sahne için bile izlediğim 59 bölüme de,
yazdığım her satıra da değdi. Yazanın da oynayanın da ellerine sağlık. İyi
seyirler.