Efeniiiim Kiralık Aşk semalarından hepiciğinize kocaman merhabalar.
İzninizle hiç öyle koca koca girişler yapmadan lakadanak konuya dalmak
istiyorum.
Uzun zamanlardan sonra bölüm ilk defa Haziran’16 demeden
başladı. Büyük ihtimalle düğün geçen hafta bıraktığımız gibi o haliyle kalacak
çünkü. Sezon finali olacak olursa gelinin kaçışı ile sezonu kapatacağız gibi
geliyor bana. Final olursa nasıl olur onu bilemiyorum ama.
Bundan mütevellit bölüme girişimiz olan Defne’nin rüyasının rüya olduğu çok belliydi diyesim gelmiyor ama öyleydi şimdi Allah için.
Uğraşılmış, güzel de düşünülmüş aslında ama bu sır düğümünden böğrüne gına
gelmiş olanlar kervanının bir üyesi olarak benim için inandırıcılık açısından
sıfır bir sahneydi. Durun, şimdi açıklıyorum ne demek istediğimi.
Birincisi Ömer’in mektubu okuduktan sonra Defne’nin yüzüne
bakamayacak kadar ondan iğreneceğini nedense hiç düşünmüyorum. Ya da “Ne zaman
gerçeğe döndü”ğünü anlayamayacak kadar alık olduğunu.. Tamam biraz bir donukluk
var beyefendiciğimizde ama Defne’nin onun yanındaki her halini, her hareketini sahteliğe
bağlayacaksa bu sefer sadece tehditte kalmam sahiden o boncuk gözlerini oyar
eline veriveririm valla! Zira karşısına geçip yüzüne baktığı her an bütün
vücudundan kalpler çıkaran o hanımefendinin gerçekliğini görememiş olduktan
sonra o gözlere bir daha hiç ihtiyacı olmayacak…
Aslına bakarsanız, biraz etraflıca düşününce hikayenin
etrafında döndüğü bu oyun aslında hiç de öyle aman aman abartılacak bir şey
değil. Defne yalan söylemiş bile sayılmaz. Neticede Ömer Defne’ye sordu mu hiç “Sen
nerelerdensin, nereden geldin benim asistanım oldun?” diye? Hayır, sormadı.
Peki “Ben neden sana aşık oldum?” dedi de, Defne “Yengen öyle istediği için” mi diyemedi? Hayır, ki bunun cevabının Neriman’ın kumpasıyla gram ilgisi yok
zaten, Ömer Defne’nin ta kendisine aşık oldu çünkü. E o zaman?
Yani anacım Defne babamın otelleri var diyen bir kapıcı kızı
da değil ki, e biz neyden korkalım o zaman şimdi? Defne’nin bu mini minnacık
şeyi gizlemek dışında pek bir kabahati var sayılmaz. Ömer’in rüyada söylediği
gibi pek çok defa anlatabilirdi bu durumu ama anlatmadı. Olsun, ne kaybedildi
ki? Liste çıkaracak olsak kazanılan tarafta tek şey olan “aşk” bütün kaybedilmiş
olanlara değmedi mi? Bence değdi.
Ömer: Ek kartın ekstresi geldi Defne, yavru şirket kurdun herhalde bu ne biçim ödeme tutarı?
Defne: Sandığın gibi değil, açıklayabilirim...
Mektup da mektup, mektup da mektup! Kadının kendisi gitti
mektubu bir bitmedi gitti derken iyilerin dostu Şükrü’lerin Şükrü’sü, dünyaya
düşmüş en güzel şoför damlası Şükrü Abi’miz olaya artık bir el atmak
gerektiğine karar verdi ve oradan oraya sürüklenmekten falafoş olmuş mektubu
koca yüreği ile yırttı, açtı ve okudu. Bu işe etiklikten bahsederek
damlayacaktım “Elalemin mektubunu niye okuyorsun sen Şükrü Abi, ayıp değil mi?”
diyecektim ki ne yapması gerektiğini bilemeyip geldiği ilk kişi Defne olunca bu
söyleyecek olduklarımdan da vazgeçtim elbette.
Allah için bırakın kalsın böyle, öğrenmesin Ömer. İleride bir gün Defne dağ evinde oturmuş torunu torbası için örgü örerken, hala Cillobistan Başkonsolosu gibi görünen, tekli koltuğuna oturmuş kitabını okuyan Ömer İplikçi dedeye gülerek anlatıverir "İhihihi Ömer Bey ihihihihi biliyor musun ben aslında ihihihihi yengen tutmuştu beni rahmetli. Seni kendime aşık edeyim de nikah masasına oturtayım diye kıskıskıs.." diye. Bunu duyan dede Ömer de, büyükanne Defne'yi 86 senelik evliliğin ardından terk eder. Büyükanne Defne şok, büyükanne Defne vefat.
Hem şimdi öğrense Ömer, ne değişecek hayatında bir söyleyiverin bana. İki gün trip atar, üçüncü gün “Nerede benim tatlı Defne’m?” diye başlar ortalıkta gezinmeye. Kıyabilir mi o hiç Defne'sine abilerim ablalarım? Kıyabilemez tabii ya.
Yani, kıyabilemez inşallah. Kıyabilememesini diliyorum.
Yazı devam ediyor...