Habil ile Kabil’in hikayesi, dini
inanışlara göre farklı ayrıntılar içerse de özünde bir insanın hırsları
yüzünden kardeşini bile öldürebileceğinin hikayesidir. Adem ile Havva’nın büyük
oğlu Kabil, kardeşi Habil’in adağının Tanrı tarafından kabul edilmesi üzerine
kıskançlığa kapılarak onu öldürür. Bu nedenle de tarihteki ilk katil olarak kabul edilir.
Bu dizi bir kara sevdayı anlatmak
için yola çıkmış olsa da aslında başından beri kardeşlik teması üzerinden
ilerliyor. Nihan’ı esir eden hikayeye zaten kardeşi yüzünden başlanmışken,
geçen süre zarfındaki kritik kırılmalar da hep bu kardeşlerin etkisiyle
yaşandı. Nihan’ın kardeşi yüzünden kilitlendiği kafesin anahtarını Kemal’in
kardeşi yok etti; Karen’i öldürdü. Ozan’la Zeynep’in evliliği bir müddet Kemal
ile Nihan’ı farklı cephelere savurmuştu. En büyük kazık ise tabi ki, kaçmayı
başaran ikilinin yerini söyleyen Zeynep’ten ve korkusundan gene suçunu itiraf
edemeyen Ozan’dan geldi. Özetle bu hikayede kardeşler her zaman birbirlerinin
sırtına yük oldu fakat hep anlayışla karşılandı, hep mazur görüldü. Ancak bu kuralı
bozan tek istisna Emir ile kardeşinin öyküsü.
Başından beri vurgulanan,
yüceltilen kardeşlik bağı ve her ne yaparlarsa yapsınlar affetme yüceliğinin
aksine Emir ile kardeşinin hikayesi, Emir’in de dediği gibi daha çok Habil ile
Kabil’in hikayesine benziyor. Hatta daha da fenası… Orijinal hikayede Habil
abisi için herhangi bir nefret hissi beslemezken bizde Asu da Emir’den, en az
onun kendisinden ettiği kadar, nefret ediyor. Şöyle bir arenaya çıkarsak resmen
birbirlerine öldürmek için hunharca bir savaş içine girecek gibiler. Yani en
azından Emir başından beri bu kıvamda ama Asu’nun kıvamı son birkaç haftadır
bayağı yumuşadı.
Azrail is calling...
Asu’nun bir Kozcuoğlu olduğunu
öğrendiğimizden beri, hem annesine yapılanlar hem de annesinden uzak geçirdiği
yıllar yüzünden Emir’den ve Galip’ten nasıl nefret ettiğini gördük. Ama şu anda
bunu bize yansıtan hiçbir sahnesi yok. İntikam planını da uygulamıyor. Bu
değişime bir anlam veremiyorum açıkçası. Ne değişti, onu ne yumuşattı? Emir’in
öfkesinin keskinliğinden mi ürkmeye başladı? Tufan’a artık güvenmeyişi,
dolayısıyla içeride bir adamının olmayışından dolayı mı duraklama devresine
girdi? Yoksa amcasının kendisinden bir şeyler saklaması ve kendini bu intikam
planında sadece bir piyon olarak hissetmesi mi, intikam konusundaki
motivasyonunu kaybetmesine neden oldu?
Aynı şekilde aşk konusunda da,
Kemal’in Nihan’la kaçışının hüsranla sonuçlanmasından sonra bir başkalaşım
geçirdi. Dönüştüğü hali izlemek bir izleyici olarak beni daha mutlu etse de yine
de altı doldurulamadığı için tuhaf karşılıyorum. Eskiden Kemal’i kendine aşık
etmek için elindeki tüm fırsatı kullanıyordu, ailesine girmeye çalışıyordu,
hatta amcasının hastalığını bile vicdan malzemesi olarak kullanmaya çalışmıştı.(Sahi
Hakkı Bey cidden hasta mı?) Hala daha Kemal’e çok aşık! Üstelik Kemal de Nihan’la
olamayacağını anladı. Öyleyse nedir şu an Asu’nun tam gaz Kemal’e askıntı
olmasını engelleyen şey? İleride gerçekleşmesi muhtemel bir Kemal-Asu
evliliğine daha az tepki gelmesi için mi yumuşatılıyor
karakteri?
Ne kadar yumuşarsa yumuşasın ben kendisini Kemal’in
yanına yakıştırmayacağım hiçbir zaman. Belki Nihan’ı harekete geçirmek yahut
hikayeye yeni koridorlar açmak için Kemal ile anlaşmalı bir evlilik
yapabilirler ileride ama “Belki başkasını seversin.” diye onu avutmaya çalışan
Zeynep’e dili “Severim…” derken, aslında "Milyon kere Nihan!" diye haykıran
Kemal’in kendisine başka bir hayat kuramayacağına inanıyorum. Denemesine gerek
yok çünkü bu mutsuzluğa mecbur değil.