İzlerken şarkı sözleri,
şiirler uçuştu zihnimde. Lakin Seyit gittiği için mi yoksa ilk Şura çamaşırhaneden
taşındığı için mi terk etmiş oldu? Yoksa şairin dediği gibi terk eden de bu
yüzden mi gitti? Seyit ve Şura’nın durumunda cevaplarımız birbirine karışıyor.
Eski bir aşkı anlatır, güller ve dudaklar şimdi...
Bu bölüm açıkçası diziden
pek tat aldığımı söyleyemeyeceğim. Bölüm başında, Mürvet’i izlemeyi bırakıp
oradan kaçarak uzaklaşan Seyit’in gidişine tamamen sevinebiliyor muyuz? Maalesef
hayır. Artık Mürvet ile Seyit’in evliliği olacaksa olsun, diyorum. Aradaki bu
gel-gitler, sanki Mürvet ve Seyit’in evliliği olmayacakmış gibi Mürvet’e görücü
gelmesi vs. izleyiciyi, sonunu bildiği bir hikâyede fazlası ile oyaladı. Malum
hikâyeyi bilenler kitaplardan, bilmeyenler de ikinci sezon tanıtım filmlerinden
biliyor.
Bu akşam, uzun süredir
ilk defa sadece aşka odaklanılmamıştı. Kuva-yi Milliye ve Seyit’in aşk üçgeni
arasında bir denge vardı. Yalnız, Kuva-yi Milliyeciler ile Seyit’in iş birliği
sahneleri heyecan verici değil. Bu sahneler, daha çok Billy ve Seyit’in
çekişmesine aracılık etmek için varlar. Bir de Seyit’in Rus dünyasından Türk
dünyasına geçişine ortaklık etmek için. Seyit ise, asıl düşmanı Pedro’nun şimdilik
sadece Şura ile ilgili kısmını görüyor. Bir ara Pedro ve Şura’yı gördüğü
rüyasında, rüya olduğunu anlamadan önce Seyit’in şizofreniye yakalandığını
düşündüm.
Aynı pozu ben de çekmemiş miydim?
Alya bile Pedro ile
işbirliği esnasında, onun bu işten başka bir çıkarı olduğunu fark etti. O, bunu
fark ederken Çar’ın en yakınındaki askerlerinden biri, cephelerde savaşmış,
hayat tecrübesinde Alya’dan üstünlüğü tartışma götürmez Seyit, Pedro’nun diğer
yüzünü göremiyor! Seyit ve Şura arasındaki tartışmalara gelirsek son iki
bölümdür farklı karakterleri izliyoruz. O Beyaz Ruslar gitti, yerine kavgacı,
birbirini sürekli iteleyen, acıtan, dırdırcı, kaba insanlar geldi. Diğer
taraftan da Tina’nın yine o mesafeli Rus duruşundan eser kalmadı ve sürekli
Şura’yı Seyit’in ona göre olmadığı konusunda söylemleri devam ediyor. Hikâyede,
farklı milletlerden karakterlerin olduğu unutuluyor, herkes Türk!
At kadehi elinden...!
Alya ise, Pedro’nun
asıl niyetini anlayacakken duygularına teslim oldu. Alya, karakterler arasında
en mantıklısı ve ben onun mantığının ağır basacağını düşünüyorum. Ayşe’nin
kini, Güzide’nin ise aşkı bu iki kadının içini kemiriyor. Aslında Ayşe ve Pedro
işbirliği yapsa onlardan iyi bir ikili olur, ortaya iyi işler çıkar. Onların da
hakkından gelebilecek tek kişinin Emine olduğunu düşünüyorum. Belki bu üçlüden
bize daha merakla izleyebileceğimiz bir dizi çıkardı.
Nereden... Nereye...
Billy’nin ise her
bölümde farklı bir yönünü görüyoruz. Billy’nin olduğu sahneler dikkat çekmeye
başladı. Billy aslında dansçı olacakmış. Ama gel gör ki postacı baba… Pardon
fakir, alkolik, postacı baba oğlunu dans akademisine gönderemez ve zavallı oğlu
da harp akademisine yazılır. Sanatçı ruha da sahip olan Billy adeta bir Hitler
ruhuna sahip olabilir mi?
Emine’nin evinde, kızı
ve oğlu ile olan, kız istemeye diye gelip de kendine de Emine’yi isteyen dünür
adayı ile olan sahneler eğlenceli. Emine’nin bir mektupla oğluna kız istemesi,
üstüne kızın babasını da ayağına çağırmasına diyecek yok. Mürvet’in kısa
zamanda annesinin bu eğlenceli tarafını keşfedip başlarına gelen olaylara
kahkahalarla eşlik etmesi, evin şenlikli havası güzel. Bu açıdan Seyit, aslında
iyi, neşeli bir Türk ailesine damat olacak. Bu evde güzel günleri geçecektir.
Şura tarafında ise sürekli huzursuzluk var. Şu an için çizilen tablo bu ve tabi
ki Seyit mutlu olacağı kadının yanında olacaktır!
Bir tatlı huzur almaya geldim.
Mürvet’in Seyit’e aşkı,
naif ve beklentisiz. Seyit’i görünce, genç kızlığının verdiği tatlı heyecanlar
duyuyor ve gece uyumadan önce hayallere dalıyor. Bunun için kim Mürvet’e
kızabilir ki? Seyit’in ise, iki kez Mürvet’in hikâyesini dinlediğini belirttiği
diyalogları eğreti duruyordu. İkilinin iki üç kelam etmeden kız isteme olayına
geçmek istemediler herhalde.
Seyit ve Şura’nın
anlaşmazlıkları, birbirleri ile sürekli kavga ettikleri sahneler, bu bölümle
netleşti ki sığ kalacak. Eğer öyle ise bir an önce izdivaç gerçekleşsin de en
azından bundan sonraki hikâyenin bilmediğimiz kısımlarına doğru yol alabilelim.
Şura’nın üzülmesine gönlüm razı gelmese de ona hayran olmama sebep gururundan
ödün veriyor görünmesine hiç razı değilim.
*Murathan Mungan’ın Terkeden
adlı şiirinden bir dizedir.