Biz
unutsak da, silmek, yok etmek istesek, yaşanmamış saysak da anıları, öyle olmuyor. Evin duvarlarına, bahçenin bir köşesine, kanepelerin üzerine
atılan örtüye, yıllar boyu kimsenin gelip basmadığı zile tutunup tazecik duruyor
anılar, tek bir nefese hasret… Ve o nefes bir kez girdi mi kapıdan içeri, artık kimse durduramaz hatıraların
sağanağını…
Enver'in
konuşma teklifini reddeden, uzattığı eli geri çeviren Feyza da kendini Enver'le birlikte yaşadıkları villada buldu
yıllar sonra ve 'izi kalmadı' dediği hatıralar üşüştüler zihnine… Haydi şimdi de sakla gözyaşlarını Feyza, becerebiliyorsan; o kadar
sıkı durmaya gücün varsa!
Evet,
var! Feyza yine dimdik ve tepkisiz duracak. Ve işin tuhafı, geçen bölümde ağzından çıkanlara değil, bir tek gözyaşlarına inandığım Feyza'ya bu kez ben de
hak veriyorum! Çünkü Enver, yemekte söylediği gibi Feyza'nın kalbini kazanmaya çalışmıyor, onu kuşatmaya, fethetmeye çalışıyor. Yani, rızası olmasa bile onu kendine mecbur etmek de var
bunun ucunda. 20 milyonluk yalıyı ondan habersiz onun üzerine yapmak, başka birinin adını kullanarak onu kendi hazırlattığı
mekana getirmek, ne yiyip içeceğine,
hangi anda ne yapacağına karar vermeye çalışmak, nezaket sözcüğün olası en geniş sınırlarını bile çokça aşıyor. Enver'in bu bölümde yaptıklarına artık "sürpriz" ya da "jest" değil, "emrivaki" ve
"dayatma" diyebiliriz ancak.
Enver'in
gözlerindeki aşka ve hiç gitmek istememiş olduğuna inanıyorum ama bu şekilde başarıya
ulaşmasını hiç istemem. Bunca yıl
o aşkı içinde tazecik tutup
saklamayı başaran bir adamın bundan daha fazlasını yapabileceğinden hiç şüphem yok. O aşırılıklarla dolu ortamdaki tek sahici şeyin, masanın üzerindeki mavi orkidelerin vadettikleri, bizim
izlediklerimiz olamaz. Dışarıdan görünmeye çalıştığı haliyle değil, gerçekten olduğu, doğal haliyle Enver'i, âşık ve çabalayan Enver'i görmek
istiyorum ben.
Umut
da emrivakinin bir başka türünü gösterdi bize, gidip
Neslihan'ın annesinin hastane masraflarını ödeyerek. Neslihan da haklı olarak sinirlendi, ama Umut'a attığı tokat
bu öfkenin değil, Umut'a karşı
hissetmeye başladıklarının dışavurumuydu. "Sen beni ne sanıyorsun" cümlesi de bunun sözel ifadesi. Meali şöyle
bir şey olsa gerek: "Tam da sana karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştım,
oysa sen beni elde etmek için
yanlış yollar deniyor gibisin. Böyle olmaz." Ardından gelen diyalog ve öpücük de bütün bunları düşünmekte haklı olduğumu söylüyor.
"Akşam seni
çok özel bir yere götüreceğim ama seyirci duymasın."
Ali
Nejat çat orada, çat burada, çat kapı arkasındaydı bölüm boyunca. Evde başlamıştı bölüme, Naz ona araba projesiyle kendisi arasında bir tercih yapmasını söyleyince önce oturup İbrahim'den günün mana ve ehemmiyetine dair hikâyeyi dinledi ve Naz'ı seçmesi gerektiği dersini çıkardı, mezarlığa gidip Barış'a anlattı
durumu, sonra her nedense Ayhan'a gidip ona döktü içini, ardından hastaneye gidip Naz'a söyledi kararını, çıkışta da bana gelir, birer kahve içeriz diye düşünüyordum, yoruldu o kadar. Oysa Ali Nejat akşam için de planlar yapmış ama bunu bize söyleme gereği duymadılar, sanki evlilik teklifi seyirciye sürpriz olacakmış gibi…
Ali
Nejat'ın henüz iyi tanımadığı, bir
ilişkiye başlayamadığı, bir kere öpmediği,
hatta öpmeye teşebbüs dahi etmediği bir kadına her bölümde en az bir kere evlenme teklif etmekteki ısrarını ben anlamadım,
anlayan varsa rica ediyorum bana da izah etsin. Neyse ki bu sefer yüzüğü taktı da 2697421. kez
evlilik teklifi duymaktan kurtulduk. Sudan bir sebeple o yüzük o parmaktan çıkmazsa
tabii…
Murat
karakterinin diziye ilk katıldığı günden beri Enver'le bir ilişkisi olduğunu düşünüyordum, bunu defalarca da yazdım zaten. İlk
kez bu hafta bunu bize de gösterdiler.
Murat'ın ziyareti sırasında oldukça
ölçülü ve mesafeli bir üslupla sordu tüm sorularını Enver ve aynı mesafeli tavırla yanıtladı onu Murat. Ama
her halinden belliydi Murat'ın diken üstünde olduğu ve Enver'in
arkasından bir şeyler çevirdiği.
Zaten babasının ölümüyle ilgili de bir intikam planı var Murat'ın, belki Enver'in de bunda
bir payı olduğunu düşünüyordur; belki de Enver'le çalışmasının sebebi, intikam almayı planladıkları kişinin aynı olmasıdır
ve Murat hırslı biri olduğu için
Enver'in arkasından da bir şeyler çeviriyordur. Göreceğiz.
Bu
arada, kısacık bir anda, Amir'in de Murat'la ilgili olarak Enver'e haber uçurduğunu düşündürdüler bana, bunu da buraya not etmiş olayım.
Emre'nin
yeniden yeniden ve her seferinde bir öncekinden daha manyak, daha hödük bir halde Gökçe'nin karşısına çıkmasından
yoruldum ben. Bu haftaki tavrı, Gökçe ile özel anlarının fotoğraf ya da video kaydını
aldığını düşündürdü bana Emre'nin. Umarım böyle bir şantaj malzemesi ile çıkmaz karşımıza. Tez elden kendisiyle
yollarımızı ayıramıyor muyuz acaba? İllâ ki Umut'tan ya da Genco'dan -ya da ikisinden birden- bir temiz dayak
yemesi mi gerekiyor?
Hasan
Amca'nın çilesini de yeterince
izledik bence, artık bu durumu da ana hikâyeye bağlamasak mı?
"Kanlıca'daki villa"
deyip durdukları evin Ortaköy'de yalı çıkmasına kaç puan?