Bu hafta yine deplasmandayız. Düşman güçlü, saha şartları
çetin haydi artık izleyelim. Geçen hafta bıraktığımız yerden başladık. Tahmin
ettiğim gibi kardeşinin intikamını almaya çalışan İngiliz arkadan kurşun
yiyerek Ömer babanın önünde dizlerinin üstüne çöktü. Katili tabi ki karizmatik
olmaya çalışan Sagir.
Aslında geçen bölüm biraz yer verilince ve attığını vuran biri
çıkınca bir karakter daha geliyor diye sevinmiştim. Tamam, tarafı çok yanlış
olsa da bir şekilde dönebilirdi veya yaman bir düşman olabilirdi. Belli ki
yapım Polat’dan başka attığını vuran adam istemiyor. Bir Erhan vardı zaten onun
da kolunu kestiler. Bu konuda ne kadar hassas olduklarını daha net anlatamazlardı.
Durduramasaydı sağlam gülerdim.
Uçağı da var, gider mi gider...
Polat yine özel uçağındaydı. Benim de özel uçağım olsa ben de sürekli binerim. Tıpkı Filistin’e girdiği gibi yine mekana girerken kendini saklama gereği duymadı. Fakat Siyah Sancak'ı sakladı. İşin askeri tarafını bilmiyorum. Muhtemelen Siyah Sancak'ı taşıyan siyah uçak radarda görünmüyor. Yine de belli noktaya kadar aşırı yakın uçmalarının anlamını çözebilmiş değilim. Birimiz vurulursa hep beraber ölelim diye mi yoksa olur ya yakıt biterse ikmal yaparız tedbiri mi anlamadım.
Onları kaçıran eleman, Karaları hiçliğin ortasında bırakıp BM konvoyuna
saldırılınca İngilizlerin neden bahsettiğini anlamış olduk. Hediye paketi halinde
Mr. Key’in eline geçtiler. İngilizler satranç oynar gibi kumpas kuruyor. Gerçekten etkileyici...
Bu sırada Polat çoktan indi bile Şedid hava alanına. Aslında
efendi efendi halife ile görüşmeye gidecekti ama Aynura’dan gelen telefon
planları değiştirdi. Timur’a göz bile kırpmadı. Hadi yarım kırptı diyelim.
Timur hemen aldı mesajı. Vallahi Timur gibi adamım olsun 10 milyon dolar
borcum olsun ama sabit kurdan.
Ben geldim ağalar.
Huzurlarınızda Kordon Celil!...
Benim varlığından
yeni haberdar olduğum ama epey fanatiği olduğunu öğrendiğim Kordon Celil’in (Yasin)
ve Siyah Sancak'ın desteğiyle hava alanını temizlediler. Sevenleri için şükür kavuşturana diyorum. Artık o topraklarda
yeni bir yırtıcı var. Şimdi Sagir ve halife düşünsün!
Cahit hem kasetlerinin derdiyle hem de Polat’a mesaj
göndermek için Ömer babaların evine gitti. Ev tamamen kül olmuş ama ne hikmetse
ney yanmamış. Aklıma rahmetli Savaş Ay’ın kül olmuş evin içinde bulduğu yepyeni
kirlenmemiş plastik oyuncaklar geldi. Neyse...
Geçen bölümde duvarda gördüğümüz Hanzala'nın tekrar
konu edilmesi gerçekten güzel oldu. Herkes bilmeli Hanzala’yı... Karikatüristin
de verdiği cevap gerçekten anlamlıydı. Tabii ki orada da ilk kurban giden
karikatürist oldu. Güç sahiplerinin ilk hedeflerinin neden sanat ve mizah
olduğu umarım anlaşılmıştır.
Belli ki Ebola ile daha çok karşılaşacağız. Kara ve
adamlarını kullanış şekilleri ve tüm ihaleyi Turkish Terrorist Group Siyah
Sancak’a yıkmaları çok sinsice ve zekiceydi. Başta Yunan bayrağını görünce
şaşırmadım değil. Fakat özellikle Yunanistan’ın mevcut durumda en sorunsuz
komşumuz ve bir AB ülkesi olduğunu göz önüne alırsak ne kadar mükemmel bir
seçim olduğunu daha iyi anlarız. İngiliz oyunlarına bak sen...
Burası Ortadoğu adama yuttururlar o bakışı.
Bu da Türk Rüyası...
Pusat yine kendi işleriyle meşgul. Uyuşturucu pişiren adamı
üniversitede bulmak bence Breaking Bad’e bir selamdı. Tabi bize sökmez Walter
White ayakları. Öyle kendim pişireyim, kendim satayım, bir depo para yapayım
falan hep Amerikan rüyası. Burada ensenden tutarlar, mutfağa sokarlar. Hadi de
pişirme... Bu arada Pusat’a naçizane tavsiyem metamfetamin işine girmesi.
Sürümden kazanırsınız.
Cahit mesaj yollar da Polat yanıtlamaz mı? Bir çevirmeyle
aldırdı Armageddon’un içinden. Erhan’dan son haberleri alması atacağı adımlar
için hayati öneme sahip. Sonrasında müsait bir yerde inecekken yine paket
halinde bu sefer İngilizlere teslim edildi. Cahit bu gidişle paketlenmede
kalitenin adresi olur. Bi fiyonku eksik onu da ileride takarlar.
İngilizlerin emniyet içindeki ulaka teşekkür etmesi
yine cemaate bir göndermeydi. Amon gelip radikal dincilerin paralel
yapılanması diyor, Şedid’in arkasından İngilizler çıkıyor ve emniyetdeki
cemaat yapılanması Cahit’i İngilizlere teslim ediyor. Artık siz nasıl yorumlarsanız...
Olsun burada da şık.
Sahnede yine Andy Garcia...
İstanbul'a getirdik, tarihi mekanları gezdirdik, boğazda
yemek yedirmeden yollar mıyız? Maşallah iştahlı da adam durmadan götürdü. Yine çok şıktı... Dünyayı
yönetmek kolay değil. Boğaz keyfi yaparken bile bir sürü işi halletti.
Öncelikle Ra’nın adını öğrendik, Lord Stone... Bu memleket ne çektiyse
lordlardan çekti zaten. Sonumuz hayrolsun. Sonra resmi olarak Ra ile arasındaki
tüm köprüleri yıktı. İngilizler hızlı girdi, Amerikalılar sessiz ama Amon bu
kadar rahatsa Amerikalılardan gelecek bölümlerde sağlam hamleler gelecek
demektir. Şuanda İngilizlerin ellerini görmek için bekliyorlar bence...
Kötü haber tez gelirmiş. Polat’a da öyle geldi. En sevmediği
şey çaresizlik ve böylesini hiç yaşamadı. Kara ile vedalaşmaları gerçekten
üzücüydü. Sonuçta Polat’ın çevresinde kaç kişi kaldı ki? Kara da ölecek. Hastaneye
gitmesi önemli değil. O ölçekte bir virüs fili devirir. Ah be Kara... Karadır
kaşların, ferman yazdırır da derman yazdıramaz.
Kara silahı çenesinin altına dayayınca bir an Polat
dokunacak sandım ama o kadar da değil. Tamam Polat atarlısın, giderlisin, taş
üstünde taş komazsın ama bir virüse bunların hiçbiri sökmez. Asker selamıyla
vedalaştılar ve Kara hastaneye, Polat operasyona gitti.
Yeni konseyi de gördük ama nerde o eski konseyler...
Şimdikilerin koltukları ofislerdeki bekleme sandalyeleri. Paylar bölüşüldü,
konular konuşuldu, Her devrin adamı Hakkı pozlara girdi ama raconu gene Pusat
kesti, “bu mereti bu ülkede sattırmam!” Hüsrev ağa bunu dedikten sonra pek
yaşamamıştı. Sonları benzemez inşallah.
Işığı gören geliyor...
Bizim Walter White belli ki konseyi içinden gülerek dinlemiş.
Sonra da soruyu patlattı, “Tilki Andre beni size bırakır mı sanıyorsunuz?” Haberin
güzelliğine bak! Ruslar zamanı Memati, Godfather’den etkilenip odayı
helikopterle taramadan önce hızlı bir giriş yapıp yine aynı hızla kaybolmuştu
Andre. Unutuldu sanmıştık ama dönüyor. Nihayet espri anlayışı iyi olan bir
karakter daha geliyor. Benim bildiğim Andre o konseyi üzüm niyetine tek tek
yer.
Hiç okuyacak gibi bakmıyor vallahi...
Sagir yine Ömer Baba'yı ikna turlarına başladı. Ömer babanın
istenilen ayetleri okuması lazım ama yine aldılar ayarı, aldılar ayarı. Olan
kadıncağıza oldu. Ömer Baba'nın 1000 kişiyi bile kesseler o ayetleri okumaması
lazım. Neyse ki telefon geldi de 999 kişi kurtuldu. İngilizlerin sevdiği
şekilde söyleyelim Keep calm Ömer Baba, Keep calm...
Paket Cahit’in fiyonkunu Brendon’un ofisinde taktılar. Cahit
yine de kasetlerin İngilizlerde çıkmasına mutlu olmuştur. Zira Amerikalılarda
çıksa çoktan ölmüştü. İlk masum istek geldi, “Fehmi Kuzuzade’yi öldüreceksin!”
Nedenini sorguladığında ise aldığı cevap bir o kadar şıktı, “İngiliz
tarzı...” Bu kadar incelikli operasyonlar ve bir satranç aklıyla yapılan
hamleler diziye hem büyük heyecan hem de keyif katıyor. Elbet cevaplarını
alacaklar ama düşman bu denli donanımlı iken Polat da artık planlarını daha iyi
kurgulamak zorunda.
Başını önüne eğdiğine bakmayın dimdik gitti, dimdik!
Kara'nın Kararı...
Peki Kara tıpış tıpış hastaneye gider mi? Gitmez! Hastane
yatağında ölecek adam değil. Bir şekilde geri döndü. Hem de Polat ve Siyah
Sancak’ı pusudan kurtardı. Hedef Şedid karargahı! Fakat haberleri onlardan önce
gitti karargaha. Bomboş karargahı gayet etkili bir çevirmeyle bastılar. Polat
videodan babasını gördü ve hala yaşadığına emin oldu.
Kara’nın kendisini
kurşuna dizdirmesi ise ebolaya güzel kapak oldu. Tabi ebolanın umrunda
değil ama olsun. Mühim olan tavrını ortaya koymak. Hem bir sürü adamı etrafına
toplayarak Sagir’in ayarladığı bombardımandan bir sürü hayatı kurtarmış
olabilir. Polat zaten o bombardımandan sağ çıkar.
Son olarak Sagir’in boşaltılmış kampı bombalattırması her ne
kadar bir tuzak olsa da aynı zamanda bir söylemdi. Kurtlar Vadisi aklı, geçen haftaki gibi koalisyon güçlerinin Işid
operasyonlarına karşı mücadelesine nasıl baktığını bir kez daha
ortaya koydu. Bunun hem de meclisten tezkerenin geçtiği güne denk gelmesi
enteresan bir tesadüf mü diyelim, bilemedim. Şedid’e bakış Türkiye'nin de olası
katılacağı koalisyon operasyonlarının sonuçlarına göre değişecek mi yoksa aynı
söylemde mi kalacaklar bekleyip göreceğiz.
Geçen Haftanın Yorumunu Okumak İçin Tıkla!