Bugün bir vesileyle, sabah erkenden bu şiir düştü aklıma ve
bütün gün onunla gezdim.
Her günüm mis gibi
dünya kokan bir kavun dilimi
Senin sayende
Bütün yemişler elime güneştenmişim gibi uzanıyor
Senin sayende
Senin sayende yalnız umutlardan alıyorum balımı.
Yüreğimin çalışı senin sayende
En yalnız akşamlarım bile duvarında gülen bir Anadolu kilimi
Senin sayende
Şehrime ulaşmadan bitirirken yolumu
Bir gül bahçesinde dinlendim senin sayende
Senin sayende, içeri sokmuyorum
En yumuşak urbalarını giyip
Büyük rahatlığa çağıran türküleriyle kapımı çalan ölümü*
O yüzden bugün diğer günlerden
daha acayip, diğer günlerden daha uzun ve onlardan daha güzeldi, çünkü her
kelimesine umut doldurulmuş dizeler benimleydi. Kim ne anlattıysa dinler gibi
yaptım, ama burnumda bir anason kokusu ve aklımda Nazım vardı. Üflesen uçardım,
ama zayıflıktan değil, hafiflikten.
Yollarımda ayaz var, yaklaşma yollarıma
Sonra oturdum Poyraz Karayel izledim
ve bu yazıyı, iki saatlik bir dizinin beş saniyelik bir sahnesine yazmaya karar
verdim. Sahne deyip geçmeyelim, bazısı bizi bizden alıp kimsenin gitmek
istemeyeceği yerlere götürebilir. Poyraz’ın o şahane aşk acısını sömüren
mihraklar tiradını attığı, Ayşegül’le dünyanın en güzel ayrılık konuşmasını
yaptıkları meyhane sahnesinde, bütün harala gürele bittikten, Poyraz bir sürahi
rakıyı kafasına diktikten ve Ayşegül sessizce bir köşede kaldıktan hemen
sonraydı. Sema, Sefer olmadan asla tam olmayan o masaya Sefer niyetine her
seferinde getirilen kocaman oyuncak ayının önündeki kadeh ile tokuşturdu ya
kendi kadehini, gözleri dola dola içti ya o rakıyı, işte orada kaldım ben.
Poyraz Karayel izlemeyi neden çok sevdiğimi hatırladım bir kere daha.
Aşk replikleri her dizide olur,
seven kavuşamayan, birbirine içli konuşan çok olur. Tamam, her dizide Oğuz Atay
duymayız, Ece Ayhan da demezler, ama yine de yanına yaklaşan olabilir. Poyraz
Karayel’de olan ve başka hiçbir yerde bulamadığımız şey bu ayrıntılardır. Sema’nın
en her şeyi atlattığını düşündüğümüz anda, en ‘Vay be, eski güçlü bütün ortama hâkim
Sema geri döndü’ dediğimiz saniyede bir bakarız Sema aslında kırıklarını
toplamaya çalışıyor, ama daha başaramamış. Bir bakarız, Sema hala her şeyi Sefer’e
anlatmak için yaşıyor, ama bize çaktırmıyor. Ama öyle ağır dramlar, ağlak
cümleler ve ağlatmadan bırakmam ısrarıyla anlatmaz bunu Poyraz Karayel. Bir
ufak sahne, bir minicik bakışla söyler
bunu bize. En beklemediğimiz anda bir vurur, bir de yerden yeriz. Yazanın da, oynayanın
da ellerine sağlık. Yeni bölümlerde görüşmek üzere, iyi seyirler.
*Nazım Hikmet