Kerim, gitgide Bayram Bey’e benzeyecek. Kerim, babasından
görerek öğrenecek, babasından gördükleriyle büyüyecek. Birçok meselede Kerim’in
Bayram Bey’i örnek almasını desteklesem de bir meselede Cevher erkeklerine
“Durun!” demek istiyorum.
Bu sahneyi görmemezlikten gelemiyor muyuz?
Cevher erkeklerinin işlerine gelmediğinde şiddete
başvurmasından hoşlanmıyorum. Hangi şartta olursa olsun. Alt metnini anlıyorum
ama dediğim gibi kabullenemiyorum. İşte bunlar hep “Baba ve Oğulları” meselesi
ama özellikle Kerim’e o kavgayı hiç yakıştıramadım. Buna ister kıskançlık,
ister Hülya’yı koruma meselesi diyelim yine de bu durum, bu yolu doğru kılmıyor.
Dur Melek, bu haftalık trip hakkımızın sonuna gelmişiz.
Cevher kopillerinin büyük olanına ise ne söylesem
bilemiyorum. Hüseyin’i tanıyamıyorum. Hüseyin ve Melek ilişkisinin neden bu
raddeye geldiğini anlayamıyorum. Oysa ne güzel başlamışlardı. “Bahar” diye
kendini bitiren Melek, Hüseyin’e inadından yardım kabul etmiyor, Hüseyin
çocuğunu bile umursamıyor. Neden bu kadar düşüncesiz oldunuz? Aşk, kalbinize
güzellikler ekeceğine bencillik tohumları mı saçtı? Hoş, özellikle Melek’i bireysel
olarak kabullenemiyoruz ki aşklarını kabullenelim. Şahsen Hüseyin’i de Melek’i
de bağrıma basmaya hazırım ama bu şartlar altında değil.
Bahar bebekle ilgili hala bir ters köşe bekliyorum. Olursa
da olmazsa da kabulüm elbet ama yine de içimden bir şeyler “Belki?” diyor. Ne
olacak, ne bitecek bilmiyorum ama hikayemizin bu noktadaki düğümünün çözülme
zamanının geldiğini düşünüyorum. Kaya’nın yeni bir hayat kurma çabaları da bu
düğümün içinde elbet.
Cevher köşkü sakinlerine dönersek, onlar da bu hafta pek sakin değildi; her zamanki gibi. Hülya-Zeynep kavgası sonrasında Süheyla Hanım’ın orta yolu bulma çabaları,
Zeynep’e kendi odalarını vermeyi teklif etmesi çok incelikli şeylerdi. Süheyla
Cevher, çok naif, çok değerli bir karakter. Seray Gözler’in naif yorumuyla
bende uyandırdığı hayranlığı anlatamam…
Bayram Cevher de tıpkı Süheyla Hanım gibi bulunduğu her
ortamın terazisi. Zeynep’le konuşmaları, oğullarıyla sohbeti, Süheyla’yla
ilişkisi yine çok keyifliydi. Bayram Bey, Ceylan’ın görünmezliğini kaldıran,
imaj katan yeni saçlarına takıldıkça kahkaha attım. Bayram Bey’in dalga
geçerken bile naifliği elden bırakmamasına ne demeli? Ne güzelsin Bayram
Cevher…
Peki ya, tüm bu naifliklere de, kavgalara da, hesaplaşmalara da inanılmaz güzel diyaloglar eşliğinde şahit olmak? Her bölümde Mahinur Ergun'un değerli kaleminin dokunuşlarıyla büyüyoruz, ne büyük şans...
Mahir demek, can demek...
Kanal D’nin sosyal medya hesaplarını Mahir’e yani Olgun
Toker’e bırakması da çok güzel bir hareketti, akşamı heyecanla bekledim. Olgun
Toker de Mahir’ini giyinerek Hayat Şarkısı izleyicisine çok güzel eşlik etti,
sağ olsun. Ama gözlerim Hayat Şarkısı resmi hesabıyla atışmalarını da aramadı
değil. Daha çok, daha çok eğlenmez miydik? Çünkü Hayat Şarkısı’nın resmi hesabı tatlı, Olgun Toker tatlı; ee daha ne olsun. ^_^
Hayranlıkla izlediğimiz sahnelerin mimarı, yönetmenimiz Cem
Karcı’nın ve okul açsa öğrencileri olmak için hevesle beklediğimiz Hülya’mız Burcu
Biricik’in doğum günlerini kutluyorum. Emeklerinizin karşılığını bulduğunuz
nice güzel yaşlara…
İşte böyle, Hayat Şarkısı'nın ilk 13’lüğün sonuna geldik. Bunun benim için
önemi büyük. İkinci 13’lükte hikaye nasıl bir yöne savrulacak? Meraktayım. Emeği geçen herkesin emeklerine
sağlık, nicelerine…
Peki, siz 13.bölümü nasıl buldunuz?