“Aşkı için savaşmak” Fikret’in
değil, tam olarak Defne’nin yaptığıdır. Mutluluğunu bozacak hamlelerde
bulunacak kişiye karşı boyun büküp oturacak hali yoktu. İz’in ilk geldiği
dönemlerde Defne Ömer’e “sahip çıksın” diye düşünenlerin aksine, o dönem
araları iyi olmadığı ve ortada da bir ilişki bulunmadığı için “Sevdiğini özgür
bırak. Dönerse senindir, dönmezse hiç senin olmamıştır.” klişesindeydim. Çünkü
o sırada Ömer tek başına başka bir yoldaydı. Ama şimdi “birlikte, aynı yolda,
aynı yöne doğru” yürüyorlar. Ömer de zaten Defne’yi sevip, bu ilişkiyi
sürdürmeyi canı gönülden istediği için, Defne’nin de bu aşka sahip çıkması
adına Fikret’in kapısına dayanması iyi oldu. Şimdi Ece gelip ona pansuman
yapsın!
Fikret’i tenhada kıstırmak için
giden Defo ile Selim’e had bildiren Ömer Alemdar power coupledır benim gözümde.
Bunların atarları ve kıskançlıklarıyla açığa çıkan arıza yönleri bile benzermiş
yahu. “Medeni Ömer”in kıskançlığı da bir başka oluyormuş. Ama bu medeniyet tek
dişi kalmış canavar olanındandı. Baya ürktüm Ömer’i öyle görünce, yalan yok.
Hatta sanki bizim bildiğimiz Ömer bu kadar tepki vermezdi diye de düşündüm ama
Selim’in gözünü iyice korkutup ayağını kesin olarak kesmek için bilerek büyük
oynadığı kanaatindeyim. Yoksa sinyor İplikçi, Polat Alemdar’a bağlamazdı.
Kafamda deli sorular...
Tanışmadığımız Ömer’i görmek
değişik olsa da çok bilindik bir Defne’yle yeniden karşılaşmak “bu bölümde”
biraz can sıkıcıydı. Yakınlaşma konusunda ürkek ve kaçak oynayan Defne
safhasını geçtik sanıyordum. Yaşadıklarının karakteri şekillendirmesi
gerekirken, “kaçak Defne”, Defne’yi karakter gelişiminde geri çeken bir adım
oldu. Halbuki Defne’nin modu Sinan’ın yazlığındaki sabah gibi olmalı artık. Yahut
39.bölümde ateşle oynamak konusunda Ömer’e meydan okuyan Defne de bu bölüme
yakışırdı bence. Bu çiftte atak ve girişken tarafın Ömer olması, Defne’yi arada
sıkıştırıp bu durumla eğlenmesi her daim keyifliydi. Ancak Defne’nin bu
konularda kendinden emin tavırları da, belki daha az karşılaştığımız için, benim
gözümde ayrı bir güzeldir ve artık gereklidir. Ömer bir imada bulunduğunda
Defne bu hamleyi kaçmadan görmeli. Sonrasında nasıl olsa biri gelir veya
telefon çalar, biliyoruz.:)
Yalnız karşımızda başka bir
konuda gelişmiş bir Defne vardı ki ben bunu çok sevdim. Öncesinde kayıtsız
şartsız güven isteyen Defne, “Ömer kendinden başka kimseye güvenmez”i bir parça
kabullenmiş vaziyette. Defne’nin bu kabullenişi ile Ömer’in penceresinden
bakabilmesini çok hoştu. Çünkü Ömer de Defne’nin tarafından bakarak onu “bu
kadar zorlamamayı” kabullenmişti. Aralarındaki bu uzun mesafeli güven koşusunda
güvenmeme noktasındaki Ömer “koşulsuz güvene” doğru birkaç adım atmış, güven
talebi ucundaki Defne de bir parça "güvenilmemeye" doğru yürümüş ve ortada
buluşmuşlar demek ki. Bu buluştukları orta noktada da Ömer her defasında o aşık
olduğu kokuyla uykuya dalma hayali kuruyor. Çünkü misler gibi iyilik kokuyor
Defne. Neriman bu kokudan rahatsız olsa da Ömer’in içine çekmekten asla
bıkmayacağı koku bu. Gönlü her yaralandığında ona şifa olması için, “Gel seni
bir seveyim.” diye Defne’yi tam da kalbinin üstüne yatırması boşuna değil.
Aslında bölüm biraz “konusuzdu”
ama son derece eğlenceliydi bence. Hayatın ve romantik komedilerin kanunudur.
Başlarda olaylar esas çiftin etrafında dönerken, ilişki rayına girdiği zaman
onlar “birlikte” olayların etrafında dönmeye başlar ve bu nedenle biraz odağın
değiştiği hissine kapılabiliriz. Ama bence Ömer bildiğimiz Ömer gibi, Defne de
tanıdığımız Defne gibi olduğu sürece sorun yok demektir.