Ege’nin sıcak topraklarından sizlere kucak dolusu kahkahalar
efenim, nasılsınız iyisiniz inşallah? Hiç geçmeyeceğini sandığım bir buhrandan
sonra, bende Kiralık Aşklar nihayet bulutlarını dağıttı. Teletubbies’deki
minnoş minnoş gülücükler saçıp, agucuklar gugucuklar yapan güneş bebek gibiydim
bu bölüm, Allah affetsin. Geçmişin kapatma tuşunu buldum bir yerlerden,
kapattım gitti! Hani bahsettiğim leke vardı ya; çitiledim çitiledim çıkmadı,
ben de resmi o haliyle sevmeye başladım ne yapayım?
Ta ki Fikret Gallo’nun biti kanlanmış halini görene kadar.
Fikret, Fikret, Fikret… (Başını eğip, iki kaşının ortasını
tutarak iki yana salladı. Bir de kinayeyle “hıh”ladı.) Seni çitilemekler yetmiyor ama onu ne yapsak bilemedim. Ben
ne kadar istemezsem, sen olaya o kadar çok dahil oluyorsun. Murphy Amca ile
anlaşma mı yaptınız ne yaptınız, adamcağızın bilinç yakan kanunları kurban
olarak beni seçti herhalde bu aralar.
Tamam, anladık. Biz her ne kadar senden nefret etsek de, her
ne kadar gitmen için gözünün içine bakıyor olsak da senin buna niyetin yok (MAALESEF!)
ama bir edebinle otur Allah için ya. Neydi o Ömer’in önünde ağzından zehirler
saçarak Defne’ye kin kusmaların? Sen hayırdır sayın Fikret Gallo?
Aaah ah ben demiştim ama, aha da buralara bir yerlere
yazmıştım. “İyilik meleği falan değil o, melek yüzlü şeytan” demiştim. “Korkuyorum
ben bu hamfendiden” demiştim. “Bir kadın, hele ki mesele aşksa, bir başka
kadına asla güvenmemeli bence” demiştim. Başımıza ne gelirse “Kalede kaleci var
diye gol atmayak mı?” diyenlerden gelir demiştim (Alayım mı selamınızı üzerime?
:) ). Allah’ım ne büyük acılar bunlar ya rabbim, keşke haksız çıksaymışım!
Sen ne yılan, ne şirret, ne gudubet bir şeymişsin! Evlat
olsan, inan olsun sevilmezsin! Neye, kime güveniyorsun bu kadar ah bir anlasam
Fikret! Ömer’in olur da oyun ortaya çıkarsa Defne’yi bırakıp hemen koşarak sana
geleceğini mi zannediyorsun? Modası geçmiş Simurg’una mı güveniyorsun? Ha yoksa
derdin iki yüz bin lira mı? E şunu baştan söylesene hayatım biz aramızda
toplaşır öderiz, sen onu hiç dert etme. Yeter ki elini eteğini, tasarımını,
dikişini, iğneni-ipliğini bir çek artık üzerimizden!
Çok yanlış yerde, yanlış heyecanların peşindesin Fikret. Bir
açıdan sana hak verdiğimi biliyorsun. Bir kadın olup da Ömer’den etkilenmemek
mümkün değil. Ama o evli (olacak), senin değil. Yıllar önce kader denizinde
boğulup gitmiş küçük bir ihtimalden başka hiçbir şeysin sen artık. Bir idrak et
şunu gözünü seveyim (Ne seveceğim senin gözünü be, git New York’lu bekar
amcalar sevsin seni hadeee!). Ve ne var biliyor musun? “Başkasıyla birlikte
olduğunu bildiği halde birilerine asılan insanlara acayip irrite oluyorum,
böyle bir sinir geliyor. Durmuyor da..” Kaptın sen ana fikri bence?
Bak bak hareketlere bak! Çok yılansın keşke gitsen Fiki...
Ömer yüz veriyor desem, o da değil. Hani öyle olsa zaten
durmam buralarda, gider o boncuk gözleri oyarım biliyorsunuz az çok. Olayı Ömer’de
bitirdiler, bunu da gayet güzel lanse ettiler Fikret’e aslında ama yok! Fakir de
değil aslında bu kız, neresinden geliyor bu kadar umut ben bilemedim sevgili
Kiralık Aşk ailesi…
Neyse, şimdi derin derin nefes alıyoruz. Sakinliğimizi, salon
hamfendiliğimizi yerine sabitliyoruz ve güzel şeylere odaklanıyoruz. Neticede
artık Neriman İplikçi gibi bir müttefikimiz var. İşimiz Neriman’a kaldıysa siz
onu olmuş bilin. Olur da sağ çıkarsak Simurg ızgara yapacak Gallo'dan siz hiç
endişelenmeyin. Biz, Neriman’ın askerleri, biz zoru başarırız imkansız ise birazcık zamanımızı alır mmhıhıhı!
Yazı devam ediyor...