Ömer’in “karanlık tarafını” görmekten çok hissedenler burada
mı efenim? Gözlerini belerte belerte bölgesini işaretleyen Ömerleri alıp evde
besleyebiliyoz mu peki?
Aman ya rabbi! O ne biçim bir öfkeydi öyle. Sinan’la ilgili
bütün sinirini, stresini doktor civanım Selim’e boşaltacaktı. Selim de kaşınmadı değil şimdi Allah için ama Ömer’in kaşımaya, hele ki böyle şiddet ve
hiddet içeren bir kaşımaya kalkışacağı aklımın köşesinden geçmezdi. Zarif ve
kibar Signor İplikçi’nin içinden ejderha çıktı sanki. Bambaşka bir adam oldu.
Sözleri de beni bir korkutmadı değil. “Normal bir adam değilim” diyerek amacı
Selim’i geri bastırmak mıydı yoksa gerçeklerden mi bahsediyordu? İkinci seçenek
daha olası sanki. Neticede Ömer’im İplikçi’m yılandan korkmaz yalandan korktuğu kadar...
Damatgülün Suçu Ne? (Bu arada Sinan'ın kolları zaten düğmeli galiba ya da artık halüsinasyonlar görmeye başladım )
Geçen hafta Sinan ile olan tartışmasından hiç laf açmamıştım
ama bu hafta değinmek boyun borcu oldu artık. Bana sorarsanız Sinan çok da
haklı sayılmazdı. Ömer’i anlayabilmiştim o an için. Passionis zaten sürekli
batmaya müsait. Fırtınaya direnen daldaki son sonbahar yaprağı gibi benim
gözümde. Sürekli bir tehlike altında kalıyordu, hatırlarsanız. O nedenle zaten
batmakta olan Cherie ile birleşip ivme düşürmek bu meselelere bir hayli uzak olan
beni bile itiraza sevk etmişti. Yasemin buyursun gelsin konsept danışmanı
olsundu gene ama şirketler birleşmesine koca bir hayırdı benden de. Buna rağmen
Ömer de haklı değildi.
Hemen hayır denmez öyle Ömer’im. Güzel kelimelerle konuşmak senin işin hayatım. Ben mi öğreteyim
sana bu saatten sonra karşındakilerle nasıl konuşacağını? Yasemin’e de çok kaba
davrandın bu bölüm mesela. Ne kadar kötü bir insan olursa olsun, karşındaki her
şeyden önce bir hamfendi. Üstelik çok değişmiş bir hamfendi. Öyle dan dan her
şey söylenmez. Valla kızdık ettik bu Fikret’e ama sen sahiden de kadın ruhundan
zerre çakmıyormuşsun, gördük. Seni tıpkı ilk zamanlarda olduğun gibi zarif
olmaya davet ediyorum. Kuğu gibi süzül demiyorum ortalıkta, bakma öyle. Azıcık
lafını sözünü esirge yeter.
Yasemin de garibim İplikçi komasına soktular bu bölüm. Maşşallah
gelen vurdu, giden ayrı vurdu. Sinan da geçen bölüm beni bir gıcık etmişti o
Sude ile olan danslarında ama bu bölüm sahiden seviyor herhalde Yasemin’i diye
düşündüm. Şirret Sude de pek bir emin, pek bir inatçı ama bakalım göreceğiz
artık yıl sonu düğünü kimin sürpriz yumurtasından çıkacak?
Deniz Tranba ile Sude’nin düğünüymüş bir de. Düşünsenize,
biz şok. Söylemeden de geçmeyeyim sevgili Deniz’de bir durulma sezdim. Sude’ye
aşık mı oluyor dersiniz? Böyle bir hazırlıklar bir tatlışlıklar falan... Beyefendide aslında tam da aşık olunca pamuk şekere dönen bad boy
tipi var. Ay keşke olsa da Minnoşkent Başkonsolosluğuna atasam onu. Bu çifti
pek tutmak istemesem de Deniz’im Tranba’m için katlanırım artık ne yapayım…
Koray: 0 - Nihan:1
Çekirdek team’in dönüşüne kaç puan veriyorsunuz? Benden goes to yüs puan! Nihan- Koray karşılaşması beklediğim gibi olmasa da Ömer’in o
şıkır şıkır sosyetik evine mahalleyi ve kültürünü taşıdılar ya daha da bir şey söylemem
bunun üzerine. Hele ki Fikret meselesine karşı duruşları = ben nokta net.
Hepsini tutup alınlarından öpesim geldi. İyi ki varlar, iyi ki Defne'nin ve pek tabii dolayısıyla bizim hayatımızdalar...
Gene kapılarda kaldığımız bir bölüm sonunun ardından bakalım
kahramanlarımızı ilerleyen zamanlarda nasıl maceralar bekliyor?
Ve bu arada aslolan Ömer İplikçi ektedir...
Kirpik diplerinde yaşamak istiyorum, mümkün müdür acaba?
Emeği olanın emeğine, yüreğini koyanın yüreğine sağlık. Barış Yöş ve ekibine açık yollar, yeni gelecek ekibe de hayırlar dilerim..
Haftaya görüşmek üzere, kendinize iyi bakın efenim selametle...
*Yıldız Tilbe- Ama Evlisin