“O kadar olmuş mu, vay be 41!” diye düşünüp geçmişe doğru
dostça bir tebessüm bıraktım. Sonrasında adettendir diye tahtalara vurdum,
maşallah dedim. Normal şartlar altında asla demem, çünkü benim maşallah
dediğimin üçüncü günü görme ihtimali zayıf. Ama bebeğim gibi büyüttüğüm,
Kiralık Aşk için, bu kez gönülden taa derinden dedim. Neyse, nazara karşı
yapılan bilumum bütün batılları yaptım sayın, şuraya nazar boncuğumu da
bıraktım, endişelenmeyin.
Bir Kimse: Defne çok güzel bir isim, anlamı ne?
Defne’ye fırsat vermeden lafa atılan Ilgaz: Yeryüzüne düşmüş
ilk kızıl Kezban parçası.
Bu konuda bütün tartışmalara, çok büyük bir kararlılıkla
kapalıyım. Aksini iddia edenin de direkt olarak muhatabı benim. "Defne’ye
neden Kezban diyoruz?” temalı arşiv bile çıkarırım fakat, buraya kısıtlı
imkanlarla sığdıracağım.
Bu bölümde yaptığı tek doğru hareketi Fikret-Simurg gerçeğini
Ömer’e söylemek olan Defne’den bahsedelim biraz. Her şeyler ne kadar güzel, oh after vuslat. İzleyici coşmuş, sevenler
kavuşmuş, zaten Ömer’i tutabilene aşk olsun. Ama yoook, olmaz hemen dert, tasa bizi
bulsun. Bence, Defne yatsın kalksın şükür namazları kılsın, Ömer ona aşık oldu diye.
Hayır, o Elf güzelliği bile yeterli değil, bu kadarına. Kızım ne yapıyorsun
sen? Gören de karşında Mr. Nobady* var sanacak. Asla
gerçekleşmeyecek ihtimaller üzerinden
kavga çıkartıyorsun. Adam minnoş kedi gibi gelmiş evine, sen “Yani ben
olmasaydım evlenirdiniz" diyorsun. Ee
varsın işte, hem de artık her yerde sen varsın. Her şey sana benzesin istiyor
unuttun mu?
Yüksek kıskançlık hattı (TEMSİLİ DEĞİL)
Defo’ya bu kadar kızdım çünkü BEN kızarım ona, sadece BEN.
Hakkını savunmayı da yine BEN bilirim. Şaka bir yana iş yerindeki kıskançlık
sahnelerini çok sevdim. Enerjisi, dozu tam yerinde oldukça keyif vericiydi.
Ömer ve Defne şimdi gerçek ilişki içindeler, Tanrılara kurbanlar keseceğim,
Romalı Yurttaşlarım! Gerçek bir ilişki içinde olduğunuzu ne zaman anlar mısınız
biliyor musunuz canım Kiralıkçılar? Ben söyleyeyim; kavga edebildiğiniz zaman!
Yasemin’in Sinan’a patladığı sahneyi başa sarıp sarıp izledim. Sinan tam olarak
“ideal ilişki” tanımı yaptı. Sihirli cümle ise; öfkeyi dahi paylaşmak. İşte bu
nedenle Defne-Ömer vıcık vıcık “Aman efendim alevler almasın mı yoksa yanmasın
mı tutuşmasın mı” cümlelerini bırakıp gerçek ilişki yaşamaya başladılar.
Yürüyüüün buradan. AMA..
Şimdi amasına geliyorum. Söz konusu pencereden bakakalan Ömer
Beyler’in kıskançlığı ise sabahlara dek izlerim. Adama kusur bulmaya çalışıp
başarısız olunca her bir parçasının önüne saygı ile eğiliyorum. Fakat söz
konusu Defne olunca işler değişiyor. Buradaki mantık çok basit, “Sakin ol Ömer,
sakin, bir şey yok” diye kıskanan Ömerler bizi güldürür. Çünkü başka bir şey yaptıramaz,
ancak gülebiliriz. Yani “Defne Ömer’i bırakır mı?” deyip, galon galon
şişmiyoruz. Eşeğimizi sağlam yere bağlı. Ama Ömer Defne’yi bırakacak diye
bağrımız çatlıyor. Fakat yanlış anlaşılmasın burada Ömer’in aşkından şüphe
duyma gibi bir durum yok. Kim şüphe edebilir, böyle güzel seven, bu kadar düşünceli bir adamın aşkından?
Şu oyunu keşke Ömer
gibi bana da söylemeseydiniz ya! Mutlu sahneleri izlerken, aklıma geliyor,
efkardan konsantre olamıyorum. Durum şöyle ki, Defne’nin sırtındaki oyun yükü
zaten belini büküyor. Buna Ömer’in kusursuzluğu da ekleyelim. Şimdi de Fikret
Gallo çıktı başımıza. Defne’de haliyle
korkuyor, doğal sonucu olarak da saçmalıyor. Ömer’in ona olan sevgisinin
büyüklüğü karşısında ezilmekten, önünü göremiyor kız. Ama kendine güvensizlikten öleceksin be Defne!
Koy ver gitsin, bir Simurg verdi diye, beşik kertmesi triplerine giren Fikret
de kimmiş? Sen Defne Topal’sın aptallık etme! Bir de rica etmiyordum ne
zamandır, EN büyüğü gelsin o zaman. Rica ediyoring, şu kıza özgüven verin.
Tasarımcı olacaktı, şimdi Derya’nın fışfırıkçısı olarak kalakaldı.
Yazı devam ediyor...