Serkan’ın sevdiğim bir huyu da ne olursa olsun Eylül’ün
yanında durması. Eylül, Nazan Hanım’a bir sürü şey söyledi. Çocuk alınganlık
göstermek şöyle dursun Eylül’ün yanından ayrılmadı bile. Karşılıklı fedakar bir
çift onlar. Eylül de Nazan Hanım’ın duruşmasına gitmesi gerektiğini düşünüyordu
Serkan’ın. Çok naif ve sempatik bir çiftler. Ama aşkları olayların etkisiyle
yaşlarına uygun değil. Sanki 30-35 yaşında insanlar gibiler aşklarını ve
hayatlarını yaşarken. EySer hakkında söylenebilecek bir nakşa şeyde ayrı ayrı
çok sahneleri olsa da birlikte sahnelerinin çok az olması. Olan sahnelerin bir
kısmında da diyaloglarının olmaması… Biraz daha özen gösterilse keşke.
Mesude ve Eylül’ün hesaplaşması o beklenen hesaplaşmanın
provası gibiydi. Mesude eğer bir gün hidayete erer de gerçeklere inanmaya
başlarsa yaşanacak büyük hesaplaşmanın. Eylül, Kemal’in ona saldırdığını
söylediğinde Mesude “Ben buna inanamam Eylül” dedi. Aslında inanmak istemediği
Kemal’in yaptığı pislik değil. Diğer pislikleri yaptığına inandı çünkü.
Kendisinin Kemal iti uğruna kızına yaptıkları… Kemal’in Eylül’e yaptıklarını
kabul ederse kendisi ile yüzleşmesi gerekecek çünkü. İnsan başkasının yaptığını
kolay eleştirir. Ama iş çuvaldızı kendine batırmaya gelince bunu o kadar kolay
yapamaz. Mesude o çuvaldızı kendine batırmaktan ölesiye korkuyor. Bu korku
uğruna yapmadığı şey kalmıyor ne yazık ki.
Eylül, Mesude’nin kendisine inanmaması üzerine soluğu Kemal’in
dükkanında aldı. Haftalardır herkesin yapmak istediği yaptı ve Kemal’e sopayla
bir güzel girişti. Şimdi düşündüm de Kemal bu bölüm dayak yiye yiye bir hal
olmuş. (Nazan’da levye ile dövdü zira.) Eylül’ün sinir krizine girmesi,
ortalığı dağıtması, tepki vermesi iyiydi. Bir de Mesude olay anında gelse ve o
halini görseydi kızının keşke. Gerçi yine Kemal’in önüne atlayabilirdi. Emin olamıyorum
ben o kadından. Kemal’in ahaliye dönüp “her ailede olur böyle şeyler demesi”
hem komikti hem trajik. Çünkü mizah yolu ile gündeme çok güzel gönderme
yapmışlar. Malum bu aralar gündemden düşmüyor. “Şurada şu kadar çocuk taciz
edildi, çocuklara istismar” gibi başlıkları nerede görmeye alıştık. Son
zamanlarda bu haberler o kadar çoğaldı ki. Eylül’ün istismara uğradığı gerçeği
ile Kemal’in sözlerini bir arada düşününce mesaj net belli oluyor sanki.
Eylül’ün hastanede annesini değil kızları ve Feride’yi
sayıklaması içimde bir yerlerde tatmin duygusu oluşturdu. Annelerin ne isterse
yapması ama çocukların sürekli onları affetmesi canımı sıkıyordu. Eylül yavaş
yavaş Mesude’den kopuyor sanki. Bir insana annesi zarar veriyorsa o anneden
uzak durmalı insan çünkü. Mesude Hanım ise kendi yaptıklarını YİNE görmezden
gelip yalnız kaldığı için Eylül’ü suçlamaya başladı. Zaten bu ara olan her şey
Eylül’ün suçu. Hatta Yunanistan bir ara iflas etmişti onu bile Eylül yaptı!!!
Kadın utanmadan "bensiz yaşasın da görsün anasızlığı" diyor. Büşra cevabı verdi
zaten ben bir şey demesem de olur. “Anne, ablam zaten uzun zamandır sensiz
yaşıyor.” Kendini bu kadar önemseme Mesude. Sandığın kadar vazgeçilmez
değilsin. Büşra’yı götürmeyecek olsan Eylül’ün hayatında değiştireceğin hiçbir
şey olmaz.

Banu sizce gerçekten hamile mi? Bence değil. O kadından da
her şeyi beklerim ben. Ekrem’e telefonda dedi ya “bundan sonra ben aramayacağım
sen bana ulaşmak için çabalayacaksın” diye kesin bu yüzden yalan söylüyor.
Kadın çocukları kullanarak asalak gibi yaşamaya alışmış bir kere. Baksanıza “Derin,
kızım” diye ortalığı sallayan Banu gitti yerine koca avcısı, paragöz bir kadın
gitti. Kaç bölümdür Derin’in adını duymuyoruz biz?
Ekrem her aldatan erkek gibi karısının gönlünü almaya
çalışıyor. Gerçekten Güney’in dediği kadar bayat numaralarla yapıyor bunu
üstelik. Pırlanta, çiçek ve ev tapusu… Selin kesin affedecek bu adamı diyordum
ki Banu’nun hamilelik haberi geldi. Bir süre daha süründürür Ekrem’i ama
sonunda yine affeder diyorum. Bir de dipnot düşüyorum. Ben bir kadın olarak
kocam bana pırlanta alsa hiç affetmem. Hatta evlilik teklifinde dahi istemem.
Pırlanta denen şey o kadar iğrenç koşullarda çıkarılıyor ki ben o kanlı
mücevheri taşımak istemem açıkçası. Hiçbir maden tamamen sağlıklı koşullarda
çıkarılmıyor ama pırlanta ve elmasın koşulları daha kötü. Afrika ülkelerinde
önce iç savaş çıkarılıyor, sonrada kuru ekmeğe muhtaç insanlar iğrenç
koşullarda elmas madenlerinde çalıştırılıyor. Hatta ne kadar doğru bilmiyorum
ama küçük çocuklar da birçok ülkede ya iç savaşa katılmak ya da bu madenlerde
çalışmak zorundalar. Aksi halde elleri kesiliyor. Bu nedenle karşıyım bu
mücevherlere. Altın, gümüş ve zümrüt biraz daha insancıl koşullarda çıkarılıyor
sanırım.
Nazan hapise girince okul aile birliğine yeni bir başkan
bulmak gerekti. Bu konuma kim talip oldu? Elbette Selin yani Güney’in annesi…
Yalnız kadın taşı gediğine yerleştirdi. Banu’ya dedi ya, “Kader devlet vesayeti
altında annesi sayılmazsınız” diye kadının amacı Kader’i korumak değildi ama
içimizden geleni haykırdı resmen yüzüne.
Barışırsanız size şeker alırım ama :) Kader ve Güney için çok üzüldüm. İkisinin de durumu kötü.
Zamanında anne babalarına Songül için posta koyup masadan kalkmış onları yalnız
bırakmışlardı. Şimdi buna epey pişman oldular. Parktaki konuşma ise
yaşanmalıydı. Güney’in dediği küçük daha onlar. Her şeyi olgunlukla
karşılamaları saçma oluyor. Küçük olduklarını fark etmeleri de çok hoş doğrusu.
Olan Songül’e oldu. Kız arada kaldı. Bir tarafta kardeşi diğer tarafta
sevgilisi… Söylenebilecek en doğru şeyi söyledi. “İkisi de şerefsiz.” Banu da,
Ekrem de…
Pazarlık yapan insanlara hastayım. Bir akrabam vakti
zamanında 3000 lira denen bir gelinliği 1000 liraya almıştı. Kıran kırana
pazarlık yapmıştı valla. Ben hiç öyle değilimdir. Ha, gereğinden fazla para
vermem de satarken yapamam herhalde bilmiyorum. Songül’ün o konuda maşallahı
var. Adamla iyi pazarlık etti. Güney’in yüzündeki şaşkınlık ise (adam eşyaları Güney’den
100 liraya alacaktı Songül’den 425’e aldı sonuçta) izlemeye değerdi. Şok oldu
garibim. Eh çocuk hayatında pazarlık yapmamış, bırak yapmayı pazarlık yapıldığını
gördüğünden bile şüpheliyim ben.
Meral’in evi boşaltması doğru karar. Annesinin ne
zaman çıkacağı belli değil. Çocuk nasıl ödesin kirayı değil mi? Evi
boşalttıkları sahneler Kader-Cenk-Mert üçlüsü ve güç gösterileri sayesinde
eğlenceli hale gelmiş. Mert ve Cenk ikileminden hikaye çıkar, bir şeyler
izleriz diye düşünmüştüm. Meral’in annesine doğum günü sürprizi yapmasını Cenk
ve Mert sağlamış oldu. Sonuçta Cenk’in annesi Seher’e haber ulaştırdı. Mert
radyo programını ayarladı. ANNEM şarkısı ise geceye damga vuran sahneydi.
Düşünün Neriman Hanım bile ağladı. Neyse ben lafı uzatmayıp videoyu şuraya
bırakıyorum.
Yazı devam ediyor...