Gelelim ayrılmaz ikiliye. Tabii ki Defne ve Ömer’den
bahsetmiyorum. Çünkü onlar bile ayrılır ama Deniz ve arkasından gelen gerilim
müziği ASLA ayrılmaz. Fakat nedense bu adamcağızın da bir işlevi yok. Aslında bazen onu Meriç Acemi’nin sopası olarak düşünüyorum, hani şu
aba altından gösterilenden. Bizlere de “Her an tetikteyim, Sude ile birlik olup
canınızı sıkarım” mesajı için gelmiş, asla gidemiyor. Sude ile ilgili diyecek kelimem
yok çünkü beni gerçekten sıkan 93838 tane olay var ve Sude onlardan sadece en
gereksiz olanı.
Yasemin-Sinan, yürüyün gidin, arkanızdayım. "Hiç mi
gülmeyeceğiz, hiç mi mutlu olmayacağız biz?” derken, Sinan geliyor, -iyi ki- yok
böyle bir enerji, hep devam etmesi dileğiyle. Bu bölüm uzun zamandır beklediğim
başka bir şey daha oldu. Sinan sonunda Defne’ye eski günlerdeki gibi destek
oldu. Bu kez hem Ömer hem de Defne ile olan konuşmalarında ilk kez "Ay ters
köşelerin kralı mı geliyor, söyleyecek mi acaba?” diye düşündüm.
Benim sevimli küçük turuncu kartalım<3
Bu kadar isyan yeterli, kotamı aşmadan keyifli sahnelere
gelelim. Türkan-Hulusi ilişkisinde anlamsız bir mutluluk hissediyorum. Sanırım
diğer saçma gerginliklerinden sonra bu ikinci bahar olayı bende yaz sıcağı
etkisi yaratıyor. Araya sıkıştırılan güzel şakalar, komiklikler var. İyi ki de
var çünkü ihtiyaç duyuyorum. Ömer-Defne işin içine girdi mi, tadından yenmeyecek.
Bölümün tartışmasız en güzel sahnesi ise Defne ve İsmail’in otomobil yolculuğu.
İzleyince insanın çıldırası geliyor, o derece. Elçin Sangu hep arabada mı çekim
yapsa? Farklı bir enerji geliyor, içindeki küçük holigan bile ortaya
çıkabiliyor. Ölümle yaşamı ayıran çizgi siyah ile beyazı zaten ayıramaz,
orasını biliyoruz. Bakalım Defne ve Ömer’i ayırabilecek mi? Ayırırsa Çarşı çok
fena karışır, demedi demeyin. Defne’nin
atarını da çok takmayın derim ben, en yakın arkadaşlar böyle anlar için vardır.
En güzel sahne ödülünü verdiğime göre sıra kim de? Evet, bildiniz Nihan! Gallo
olayında bizi temsil etmesini bir kenara koyuyorum çünkü tam ortayı “Dedeye
sahip çıkalım hehehe”ye ayırdım. Hiç
abartmıyorum, o sahnede sekiz kilo kahkaha attım. Nihan fabrika ayarlarına
dönmüş, çok şükür! Son olarak, Koray Neriman’sız olunca hele bir de tadında
olunca efsaneler yaratıyor. Sunum sahnesinden tutun, “Gelin olmuş gidiyorsun Ömüş’e”, evlilik haberini şirkete vermesine kadar hepsini keyif ve kahkaha ile
izledim. Hep diyorum, Koriş bu hikayenin jokeri.
Çatlamamak için sormam ve söylemem gerekenleri de usulca bırakıyorum şuraya;
● Bu kadar emek verilince, detaylarda önem kazanıyor. “Gözden
kaçmıştır yazııık” demelere gelemiyorum. Misal, Defne’nin pembe topuklu
ayakkabıları şirkette nasıl spor
ayakkabıya dönüştü? Asıl bombe ise Şükrü Abi’nin akıllara zarar iyileşme
süreci. Tahminimce, kendisi çok sevilen bir abimiz olduğu için yetmiş milyonun
duası ile iyileşti, Ah ah..
● Ömer’in “Bir yerden gördüğünü bir yerden göremezsin” cümlesi
umarım mesajdır, sayın ekibimiz, çünkü o cümle ileride işimize yarayacak gibi.
● Küçükken sorulan anlamsız sorulardan sonra yetişkin olunca
da ilişkinle ilgili saçma sapan sorular soruyorsun. İnsanoğlunun laneti
herhalde bu. Misal, sevgiline “Ona aşık olur muydun, beni ne kadar çok
seviyorsun, sen hep beni sev” gibi cümleler kuruyorsun. “Defociğim zaten çarşı
karışık, girme o topa” dedim ama kahrolası ekran, yine sesimi geçirmedi!
● Metafor kasmaktan beynim yanmış olabilir ama sadece benim
dikkatimi çekmiş olamaz. Düğün sahnesinde Ömer ayakkabısının altını temizlemek
ile ilgili bir şey söylüyor, daha sonra Defne’nin Ömer’e “Ayakkabının altında
bile çizik yoktur" dediği sahne var. İşte ben hala oradayım. Mendil olayı da
var ama çok bariz olmuş, inanamadım. Benim işim ayrıntılara takılmak sanırım.
● Son olarak, Defne’nin mucizesi dediniz ama bu bildiğimiz
çilesi olmuş? Son bölüme kadar kan kusturup, son anda mutlu etmeniz mucize
değil, “Bize de sonunda kader güldü” demek olmaz mı sizce de?
Malum haftaya 41..
Maşallahlık bir bölüm olması tek temennim. Aksi takdirde bu hikayenin sonunda her şeyin Ömer’in bir rüyası, Şükrü
Abi'nin de aslında bir kahve tatlandırıcısı olması (Yazar burada, selam çakıyor)
gibi ihtimalleri bile daha çok seveceğim. Güç bizimle olsun diyelim, tatlıya
bağlayalım. Ekibin emeğine, sizin de okuyan gözünüze sağlık.