“O herifle aynı havayı soluyamazsın!”
Valla Fatih, hele şükür.. Tamam, Fatih Şekercizade bugüne kadar gördüğümüz en iyi, en muhteşem, en şahane erkek karakter olabilir, ama yani bir yere kadar sonuçta.. Fatih’in de sonunda canına tak etti; “Anlayışlıyız dediysek, gavatız demedik!” çizgisine geldi.. Bu Ertan işi bu hafta yine pek ilerleme kaydetmedi, ama sonunda nereye varacak ben de merak ediyorum. Umarım Vahit gibi çıktığı yolu şaşırmaz Ertan. Söyledikleri ve kurduğu motivasyon ile en sonunda yaptıkları birbirine tam zıt olmaz yani. Zaten bir kere oldu, “Oğlum, oğlum..” diyen adam birden gitti; “Para verin gideyim!” kıvamına geldi biliyorsunuz ki.. Kalbim tekrarını kaldırmayabilir.. Aslında kendimi kandırmak da istiyorum, ne güzel olur Ertan'ın o "para istemesinin" altından başka bir şey çıksa, değil mi? Bence hala çok geç sayılmaz.. O değil de.. Hakikaten Vahit nerede yahu?

“Neden benle evlendin!”
Kusura bakma Selin, Orhan haklı. Çocuğu sürekli “geri zekalı” yerine koyuyorsun. Evet, Orhan pek zeka küpü sayılmaz, ama bi’ insanın suratına sürekli de vurulmaz ki bu durum. Zaten normal şartlarda Selin ve Orhan için mutlu bir son çok zor. Orhan’ın yaşı daha once belirtilmiş miydi hatırlamıyorum, lâkin herhalde yirmi falandır. Ne demeye çalışıyorum? Her kavgadan sonra Selin iki kırıtınca, Orhan yamuluyor ve yelkenleri suya indiriyor, doğru. Selin de zaten sürekli bunu kullanıyor, fakat gün gelir “o laflar” iki oynaşmayla unutulmayacak şekilde adamın boğazına oturur.. Hikayenin on sene sonrasını izleyemeyeceğimize göre o günleri hiç görmeme olasılığımız gayet yüksek.. Yine de bakalım..

Valla açıkçası bence bu hikayenin Fatih ve Zeynep de dahil olmak üzere, tüm karakterler üzerinde “musmutlu” bir sonu zaten ilk çıktığı temel dolayısıyla yok. Üstüne birde yol üstünde gördüğümüz Vahit-Meryem-Mukaddes-Şevket ve hatta Mahmut olayları eklenince insan bi’ durup düşünüyor, sonumuz nereye varacak diye. Gel gör ki daha sonra da aklıma; Vahit’in birden bire yok olup Meryem’in “temize” çıkarılması geliyor. Üstüne Şevket’in hapisten çıkış şekli geliyor vs.. Haliyle şu gözlerin ülkedeki neredeyse tüm hikayelerin “Mutlu son” ile nihayete erdiğini gördüğünü de ekleyince, pek de emin olamıyorum bu fikrimden..

“Ben de gidem karılara yardım edem!”
Ayfer ile Haydar aşkı rüya gibi başladı ve öyle devam etti, ama insan yine de bir şüpheye düşmüyor da değil yahu.. Haydar ile Ayfer aynı evin içindeyken ne kadar anlaşabilecek acaba? Davulun sesi uzaktan hoş geliyordu, ama ya şimdi? Tabii bir de Haydar'ın kızı var arada.. Gerçi o da bu hafta yok olanların arasındaydı, ama bilemedim..

”Boşanalım olsun bitsin, ben de şu Teoman ustayla evlenirim..”
Şevket’in durumunu hikayenin içine dahil etmekte, son zamanlarda sıkıntı çıktığı belliydi. Doğru dürüst sahne alamıyordu bölümlerin içinde. Evet, Mukaddes ile oluşturduğu “çift” şahane iki hafta yaşattı bizlere, ama sonuçta o konu sona erdi. Haliyle Şevket’i tekrardan olayların göbeğine çekmenin zamanı gelmişti.. Sanırım, yakında bu gelişmeleri görürüz. Tabii bunları söylerken, Şevket’in hapse girmesi-üstüne hapisten çıkma şekli gibi konular hakkında yaptığım eleştirilerden bağımsız konuşuyorum. 

Bitirirken..
Bundan sonra ne olur? Doğruyu söylemek gerekirse kestiremiyorum.. Çünkü, “dram” temelinden cüzzamlı görmüş gibi bir kaçış mevcut son üç-dört aydır. Bu sebeple; bu yıkımın en azından iki hatta üç hafta sürecek ve kesinlikle ailedeki bazı kişiler arasında bir daha toplanmayacak bir kırılmaya yol açması ne kadar olası, bilemiyorum.. Fakat, emin olabileceğiniz tek bir şey var; yanılmak istiyorum.. Zira, normalin son derece altında bir komedi ögesi bulundurmasına rağmen, senaryo "mantığının" tutarlılığından dolayı son aylardaki en güzel bölümlerden birini izledik bence. Son olarak; çekilen ikinci reklam filmi daha fenaydı^^

* Hikayenin yazarı şahsımdır..
* Yazının başlığı; Aşk Yeniden'in içinde sürekli kullanılan; "Hep benle kal gitme/Kal dedim" isimli parçadan alıntıdır..

Valandil..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER