İşin Emir Kozcuoğlu ve Tufan cephesi
giderek ilginçleşiyor zaten. Tufan’ın Nursen Hanım’ın oğlu olduğunu ve Emir’in henüz
hiç görmediğimiz kardeşine hizmet ettiğini tahmin etmiştim. İlginçtir ki bir
tahminim tuttu. :) Tufan ve “efendisi” Emir’in kuyusunu çok değişik kazıyor. Emir
ile Kemal’in elinde iki farklı DNA raporu olması da bu açıdan güzel bir çalım
oldu. Emir’in yaptırdığı testte kanları değiştirip Tufan’ı kardeş gibi
göstermek, Emir’in başka birini aramasını ve gerçek kardeşin peşine düşerek
onun hareket alanını kısıtlamasını, en azından şimdilik, engelledi. Öte yandan Emir’in
birlikte büyümediği, acı tatlı anları paylaşmadığı kardeşini bulunca, düşmanının
eline koz vermemek için, onu gözünü kırpmadan harcayabilme potansiyelini
düşünürsek Tufan bile isteye ateş hattına girmiş bulunuyor.
Ayrıca o cephenin Kemal’in de
test yaptıracağını tahmin edip etmedikleri konusunda şüphelerim var. Çünkü ortada
iki farklı DNA testi bulunması, şu an için aleyhlerine bir durum gibi gözüküyor
ve Kemal’in Emir’e bir şeyler söyleme ihtimali göze alınması zor bir tehlike. Gerçi
Tufan da, Leyla vasıtasıyla Kemal’in kulağına kar suyunu kaçırdı. Ya Kemal’in
gerçeğin birazını bilmesine izin verdiler, ki böylece Kemal ortak düşmanları
olan Emir’i daha çok köşeye sıkıştırmaya çalışacak. Ya da belki de Kemal ilk
defa, Tufan ve “efendisi”ni tongaya düşürmeyi başardı.
Emir ile babasının kavgası tüyler
ürperticiydi. Emir’in öfkesinin büyüklüğü ve Galip tarafından bile dizginlenemeyecek
noktada olması ekran karşısında beni epeyce gerdi. Üstüne bir de, her şeyi kontrol
altında tutan Galip Kozcuoğlu’nu, bu öfke karşısında bu kadar ürkmüş halde
görmek güzel oldu. Ki şu hayatta Burak Sergen karizması diye bir gerçek de var.(Özellikle
de tiyatro sahnesinde izlenmesi gereken.) Ah ne olurdu doğru düzgün bir adam
olsaydı da, onu Leyla ile baş göz edebilseydik. Yalnız katil olmasının yanı
sıra üstüne bir de pinti çıktı adam. Pinti erkek hiç sevmem, yemin ediyorum hiç
sevmem. Nereden mi anladım? Ee, pinti olmasa, adam gibi bir avukat tutup da
Tufan’a “vasi tayini” için düzgün bir dilekçe yazdırırdı da ondan.
Hukuk fakülteleri ağladı bee!
Ama belli ki koskoca Galip Kozcuoğlu, adliye
önlerindeki arzuhâlcilerin yazdığı dilekçe ile dava açmış. Kararı veren hakimin
de diplomasını bir kontrol etmek lazım tabi. İmzasız, tarihsiz ne idüğü
belirsiz bir dilekçenin(!) altına, kararı(!) verip mührü basmış! Normalde
dizilerde böyle şeylere takılmam ama, bir hukuk danışmanları bulunduğuna göre biraz
daha özen bekleyebilirim diye düşünüyorum. Veya kayda girmeden muhtemelen 5
dakika önce yazılıp sahneye eklenen o uyduruk kararı hiç görmeyelim daha iyi.