Ancak izleyicinin benimsemediği bu karakterlerin hepsinin, ilgi çekmeyen hikayeleriyle diziden ayrıldıklarını görüyoruz. Bazıları zamanı geldiği için öldü, bazıları kasten uğurlandı yahut aniden çıkarıldı. Öyle ya da böyle, Muhteşem Yüzyıl Kösem 19. Bölümünde, seyirci indinde “iticilik” oluşturan, nakşolmayan, kabul görmeyen karakterlerin yollandığını ve geride kalan muhkem birkaç hikaye ve sağlam temelleştirilen karakterlerle yola kaldığı yerden devam ettiğini görüyoruz.

Safiye Sultan, Hümaşah Sultan, Sultan Ahmed, Zülfikar, Dilruba, İskender… Bunlar süzgeçten geçen ve hevesle kabul gören karakterler. Ve bu karakterlerin gerçekten de sağlam olan ilişkilerinin (Safiye-İskender, Hümaşah-Zülfikar) herhangi konuşma sahnelerinin bile önceki bölümlerde nakşedilen ekstra yoğunluktaki sahnelerin verdiği duyguların üzerine çıktığını görüyoruz. Yani Hümaşah Sultan’ın sinsice Ahmed’e kendini hareme yönetici ve kocasından azat ederken ki ifadesi ya da Kösem’e aylar sonra had bildiren yegane karakter olarak “çekilebilirsin” demesini geçtiğimiz bölümlerde bahsettiğim bu kabul görmeyen hangi karakterler verebildi? Ya da Safiye’nin İskender ile olan elektriğinin, o ana oğul hissiyatının zincir olayıyla beslenerek sunuluşundaki “evlat” hissini Fahriye Sultan’da ne zaman gördük?

Gerçekten zamanında temelsiz karakter ilişkileri ve “benimsenmeyen” karakterler arasında yürüyen Muhteşem Yüzyıl Kösem’in, şimdi,  derslerini çalışarak bölüm boyunca tamamen ideal seviyede benimsenen ve her birinin destekçileri olan karakterler etrafında sağlam ilişkiler içinde görüyoruz. Öyle ki gerçekten de karakter izleyiciye benimsetildiğinde basit bir sohbet sahnesi bile haftalarca çalışılıp sunulan sahnelerden daha akıcı, daha duygulu olabiliyor. Bu nedenle olacak ki her bir sahnesinin DIGIFLAME denizinde yüzen Hümaşah Sultan teknesi misali akıp gittiği ve “aksiyon” yaratılmadan bile heyecanlandırıp gözle izlettiren bir bölüm seyrettik bu hafta.

Handan Sultan’ın intiharı sanırım Muhteşem Yüzyıl’da izlediğim en iyi intiharlardan biriydi. Bunda şüphesiz Tülin Özen’in performansı kadar Ekin Koç’un da Sultan Ahmed’in duygularına yinelenen bir canla izleyiciyi yanı başında hissettiren performansı da bir hayli katkılı.

Hümaşah Sultan ise bölüme ayrı bir hava ve ayrı bir doygunluk kattı. Nedense eksik olan bir şeyleri varlığıyla tamamlayarak yıllardır beklenen “motif” olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Hürrem’i karşısına alan görümceler ya Hatice gibi çok naif, ne Şah gibi çok zeki ama merhametli, ne Fatma gibi sadece ‘fingirdek’ olmuştu. Muhteşem Yüzyıl Kösem’de Fahriye Sultan’dan görmeyi beklediğimiz ama darısı Hümaşah’a nasip olan -iyi ki de olan- bir formla karşı karşıyayız. Geçmiş sultanlardan kaptığı özellikleri barındırarak hem annesi gibi zeki, hem sabırlı ve hudutların farkında, hem yerine göre merhametsiz, hem duygularına bir nebze hakim olan, yani kısaca Safiye’nin zamanında göndermek için geçerli sebepleri olan tam bir entrika fatihi. İzleyicinin önceki sultanlarda parça parça gördüğü özelliklerin tamamına sahip bir idol. Haliyle zindanda kurumaya mahkum Safiye Sultan’ın yokluğunda asil sultan özelliği ve “beklenilen” dehasıyla gerçekten gelir gelmez sempatik bir karakter olmayı başardı. Zülfikar ile arasındaki “seviyeli” ve tatlı ilişki dozunu aşmadan yükselirse gerçekten Kösem’in aşk dokusundaki eksikliğini de kapatacaktır.

Kösem demişken, haftalardır, hatta en başından beri kural tanımaz ve başına buyruk davranarak şanslı bir yükseliş yaşayan ve kısa sürede güce sahip olan Kösem’e nihayetinde hudutlarını bildiren birinin çıkması, Kösem’in artık ciddi anlamda "rakip" sayabileceği biriyle savaşacak olması ve Hümaşah’ın her ne kadar Muhteşem Yüzyıl’dan birebir kopyalanan kaçırılma sahnesiyle olsa da Kösem’i tuzağa düşürmesi aylardır haremde beklenen nizamı sağlayacağa benziyor.  Öyle ki klasik Muhteşem Yüzyıl geleneklerinden “sultana cariye yolla gönlü başkasına kaysın” kuralını da yıkarak Kösem’e kendinden sonra ikinci bir rakip yaratacağının sinyallerini vermesi yeni hasekinin kim olacağının sorularını sordurtuyor. Nihayetinde haremde bir valide gücünün etkin olması, artık nizamın, kuralların keskin bir şekilde sağlanması ve akıllıca planlarıyla Kösem için, Hümaşah ciddi ve uzun soluklu bir rakip olacak; bu rakip karşısında tıkanan yolları ve tökezleyen yükselişiyle Kösem bir nebze “iticilik” havasından kurtulacak.

Hülasa Muhteşem Yüzyıl Kösem’in bu bölümü, izleyici onayından geçen sevilesi karakterlerin özgün hikayeleriyle sahneleri doldurduğu ve boşluk doldurma karakterlerin olmadığı; sağlam hikayelerin yoluna gümbür gümbür devam ederken temeli kurulan karakterlerin de “geleceğiz” imlemlerini verişiyle, gerek verdiği duygular, gerek psikolojik ünlemleri ve zirveye ulaşan öyküleriyle akıp giden bir bölüm izledik. Artık iticileşen karakterlerden arındığımız ve taştan ayıklanan pirinçle demlediğimiz pilavın tadına rahatlıkla varabiliriz.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER