Neyse, bölüme geri dönelim. Geçen hafta da bol bol bahsetmiştim. Hikaye tükenmiş, ileriye dönük gelişme kalmamış artık miladı dolan karakterler ve o karakterlerin boş hikayeleri bölümü kaplamaktan başka işleve sahip olmamıştı. Bu bölüm, bahsettiğimiz karakterlere ve o karakterlerin çoktan tükenen hikayelerine nihayet son verildi. Çok yakında bizi bekleyen yeni karakterlere ve yeni dehlizlere açılacağımızı düşünüyorum lakin gemi yeni limana varmadan bazı yüklerin indirilmesi, bazılarının direk boğaza atılması ve kimisinin de pekala düzeltilip tamir edilmesi icap etmez mi?

Nerede Ahmet ve Kösem’in o erotik aşkına has dokunuşlar? Kösem gebe kaldı. Hatta klasik “midem bulanıyor, gebeyim” yazılışına ters üslupla Handan’ın gerçekten de kendine yaraşır bir zeka belirtisiyle Kösem’i zehirlediğini bile düşündüm bir an. Sonradan, hekim kadının teşhisiyle “demek gebeymiş” dedik lakin bunun bir evveliyatı, bir öncesi yok. Aylardır her buluştuklarında siyaset konuşan, romantik sahnelerde de ya alından öpülen dokunuşlar sonucunda neticelenen bu gebelik operasyonun gerçekçilik düzeyi izleyiciye ne kadar geçti bilemem ama ben Muhteşem Yüzyıl’ın dördüncü sezonunda Nurbanu ve Selim’i aynı tekne içine koyan ve iddialı halvet sahneleriyle kendi adına yaraşır imzasını taşıyan sahneler göremiyorum.

Haliyle bu sahnelerden; duygudan ve enerjiden yoksun olunca üzülüyorum. Dileğim Ekin Koç ve Beren Saat arasındaki etkileşimin vakti zamanında kullanıldığı gibi kullanılması ve ana aşk çemberinin kuvvetlendirilmesi zira Muhteşem Yüzyıl Kösem’de şu an eksik olan en önemli unsur aşk. İnanın son birkaç bölümdür gelişen Ahmed ve Kösem’in aşkından ziyade Meleki’nin İskender’e duyduğu aşka daha çok inanır oldum. Umudum Hümaşah Zülfikar ve ileride Dilruba’ya yazılacağını düşündüğüm güçlü yan aşklar. Zira Muhteşem Yüzyıl’da, Hürrem Süleyman aşkını destekleyip kuvvetlendiren bir de Hatice İbrahim aşkı vardı. Elbette Kösem ve Ahmed arasında destansı bir sevgi beklemiyoruz ancak Kösem Ahmed’e daha kaç çocuk verecek… Bunu en mantıklı ve en inanılır biçimde, ikili arasındaki enerjiyi kullanarak Muhteşem Yüzyıl tarzında vermeleri hem dizi için, hem biz seyirciler için eminim ki daha samimi ve daha inanılır olacaktır.

Bu bölümde beni etkileyen sahne kesinlikle Zülfikar’ın zehirlenişi ve beraberinde gelişen asi Hümaşah operasyonuydu. Zülfikar’ın Hümaşah’ın yüzüne kusması her ne kadar kaşığın yansımasında saçını düzelten Zülfikar karizmasını bozsa da zehrin bu hatayı telafi edeceğine eminim.

Ayrıca Safiye Sultan’ın hikayesi nereye gidecek gerçekten çok merak ediyorum. Her karakterin öyküsünü tarihe göre az çok biliyoruz ama Safiye dizide sır küpü olup kalakaldı. Açıkçası, oğlu İskender tarafından zindandan kaçırılıp Celaliler'e katılan ve savaşçı sultan olarak, şehzadesi için taht mücadelesi vermeye başlayan Safiye Sultan biçimlemesi şu an dizi için bence en hayırlı hikaye olacaktır. Keza günümüz 21. yüzyıl kadının bire bir Osmanlı versiyonunu yaparak tamamen özgün bir ‘Safiye’ yaratan senaryo ekibi, yepyeni bir Safiye oluşturabilirler. Bu şekilde hem Celalilerin hikayesi anlatılmış olur, hem kayıp şehzade olayı ve savaşçı kraliçe hikayesi (ki bu tamamen ilk defa göreceğimiz bir şey olur) aynı potada eritilerek tamamen orijinal bir hikaye doğurmuş olur.

Elizabeth’i her gördüğümde nedense çok seviniyorum ve yüzümde güller açıyor. O kediyi daha çok gösterin bize…

Daha iyi bölümlerde görüşmek üzere…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER