Neşet'in gereksiz sevimliği, Poyraz ve Zülfikar’ın tatlış
diyalogları ve Adil’in bitmez baş ağrıları ile girdik yeni bölümümüze. Bölüm
başında şarkılar eşliğinde Sefer geri dönüşlerimizi alarak, bu haftalık Sefer
kotamızı da doldurduk. ( Zaten aldınız adamı elimizden ne diye her bölüm acımızı
deşiyorsunuz, el insaf yahu!). En sonunda "kıymetlimisSss" Neşet ile
tanıştık. Hem de beni şaşırtan ve bir o kadar da rahatsız eden “yılların biraderleri”
samimiyeti ile. Neşet’in onca psikopatlığa, çocukluğunda yaşadığı tramvalara
rağmen sağlıklı bir birey olarak aramıza
katılması da oldukça şaşırtıcı ve takdire şayan. Sen manyak Adil’in oğlu ol,
yıllarca zindan hayatı yaşa ama cillop gibi adam olarak çık karşımıza! İşte ben
bu oyunu bozarım!
Velhasılı demek istiyorum ki Neşet karakteri bu kadar düz biri
olamaz, olmamalı. İnsan doğasına aykırı bir sakinliği var. Hatta yıllardır
görmediği kardeşinin sevgilisine “kıymetini bil” diyecek kadar da “ağabey”
rolünü üstlenip, ortama adapte oldu. Bence Adil’in oyununun farklı bir perdesine
geçiyoruz, Neşet çılgın atacak gibi bir his var içimde. Hatta keşke babasından
daha psikopat daha deli olsa da tadından yenmese. Yani benim temennim bu yönde.
Aksi takdirde ortaya çıkmasının pek bir amacı olmaz. Tolga Güleç’e gelecek
olursak hemencecik inandım Neşet’e. Ancak Neşet’i Sado’ya benzeten yalnız
ben olamam herhalde? Tolga Güleç’li Neşet’e hoş geldin dedikten sonra
başlıyorum naçizane fikirlerimi anlatmaya. Bölümümüz oldukça durağan geçtiği
için sırası ile ele alıyorum olayları, buyursunlar..

Arkadaki Ayşegül UMMAN'ın reisliği <3 ben!
Sema’nın günahlarını hüüp diye alıp, Neşet’i kaçırdı diye
bir araba laf sektirenlerden misiniz? Şahsen ben öyleydim. Kaç bölümdür efil sefil hareketler içindeydi. Sefer’in
ölümüne hala inanmamak, Adil’i elinden kaçırmak gibi. Bu kez de Neşet’i kaçırmasına
şaşırmazdım. Neyse ki bizi şaşırttılar! Böylesi çok daha iyi oldu. Sema ne
kadar yüzleşmek istemese de Sefer’in yaşadığını düşünmenin ne kadar “hayalperestçe”
bir duygu olduğunu birinci ağızdan duymuş oldu. Yalnızca Sema değil, Sefer’in
geri gelme ihtimaline inanan herkese de güzel bir cevap verilmiş oldu diye
düşünüyorum.
Sen Begüm’den tut Albayım’a kadar herkescikleri eve topla,
koruma altına al. Ne güzel, pek bir sevimli. Peki minnak Anıl nerede? Hele de
Sefer’in acısını yaşamaya devam ettiğimiz bu günlerde ben seyirci olarak Anıl’ı
önemsiz bir detay olarak görmüyorum. Sema’nın ona daha çok bağlanması ve
sahiplenmesi gerekli diye düşünüyorum.
"Bunları duyacağıma/göreceğime ölseydim iyiydi" is LOADİNG...
Sadrettin’e ben boşuna Deli Fişek demiyorum. Nasıl da sakin
sakin ama çat diye vurdu Selçuk’u. Ancak yine Songül’ün ekmeğine yağ sürmüş
oldu. Selçuk da aramızdan ayrıldığına göre Songül’ü kim tehdit edecek, kim
köşeye sıkıştıracak?
Songül demişken, Songül sen bir efsanesin! Şöyle bir
düşünüyorum da uzun zamandır kötülüğü ile beni irite etmeyen, espirileri belli
bir süre sonra itici gelmeyen tek isim Songül. Bir karakter hiç mi çizgisinden
kaymaz? Kaymadı valla, nazar değmesin. Bu arada Ümran Hanım’ın Despina’ya kırdığı
küçük(!) pottan sonra artık terazinin dengesi değişti gibi hissediyorum. Yani
diyorum ki bu kez Despina hanımefendi çizgisinden kayabilir!
Yazı devam ediyor...