Sezon başından beri dalgalansa da ara ara toplayan, ancak özellikle son üç aydır tamamen kendi odağından sapan; çehresi, çevresi, karakterleri değişmiş bir dizi izliyorduk. Bu senaryo olarak evrim geçirmiş eser; yine Aşk Yeniden adıyla yayınlanıyordu, ama aslında bildiğimiz Aşk Yeniden'e ne kadar benziyordu, orası tartışılır.. 

Aşk Yeniden'i ilk günden itibaren neden çok sevmiştik? Çünkü normalde "saçma sapan" denebilecek olaylar, eninde sonunda mantıklı bir şekilde birbiriyle bağlanıyor ve bunlar da çok komik bambaşka durumlar yaratıyordu, tıpkı bu bölüm izlediğimiz Şevket ile Mukaddes ittifakı gibi.. Keza "Mahmut Yumuşak" aksının da eninde sonunda Şevket ve Mukaddes ile birleşmesi, bunun en güzel örneklerinden biri oldu.. Doğruyu söylemek gerekirse, uzun süredir ilk kez bu kadar çok eğlendim Aşk Yeniden'i izlerken..

Kısacası; Aşk Yeniden'i, Aşk Yeniden yapan şeylerin başında; "Olaya bak! Bu kadar da olmaz!" deyip kahkahalarla güldüğümüz yanlış anlaşılmalara sebep veren bir sürü eğlenceli anı ve hatta absürt komedi ögesini, yine kendi içindeki "tutarlı" dram unsuruyla harmanlaması geliyor. Dikkatinizi çekerim, sorun dramanın artması, Vahit falan değildi yani. Sorun, birden yok olan hikayeler, tutarsız geçişlerdi. Sözün özü; "Ya hakikaten, artık bu kadarı da olmaz!" demek ile az önce söylediklerim arasında çok büyük bir fark var.. 

"Böyle büyük bir aile içinde olmak, çok keyifli olsa gerek.."
Hep vurguladığım noktayı biliyorsunuz; önemli olan ileri bakmaktır. Geçen hafta, Birol hikayesi hakkında diyeceğimizi dedik. Haliyle, şöyle olsaydı böyle olsaydı şeklinde tekrar tekrar konuşmanın manası yok, o yüzden de artık önümüze ve elimizdeki hikayenin bize neler sunduğuna bakmamız gerekiyor. Her ne kadar bugüne kadar pek yansıtılmamış olsa da Birol'un yaşadığı "eksikliği" çok iyi anlayabiliyorum. Keza Meryem'in ona gösterdiği yakınlığı da.. Sonuçta ortak yaraları olan iki insandan bahsediyoruz. Fakat, yine de aklıma takılan bir şey yok değil.. Bugüne kadar Birol, Zeynep için herhangi bir tehlike değildi. Akşamdan akşama eve dönerken kapı önüne mama bırakılan ve o kadar sevgi ile yetinmesi beklenen bir sokak hayvanından farksızdı aslında. Peki, ya şimdi? Meryem'in tamamen kendisine ait olan sevgisini, Birol ile bu kadar net bir şekilde paylaşmak zorunda olduğu gerçeğiyle yüzleştiğinde, Zeynep bundan rahatsız olacak mı acaba? Ha tabii işin birde "gerçekler" boyutu var. Sonuçta, Zeynep ve Fatih'in başına ne geldiyse Vahit yüzünden, bunun sebebi de artık Birol. Bunu da öğrendiği zaman; Zeynep'in annesine hesap sorma ihtimali yok değil.. "Birol, benden daha mı değerliydi!" gibisinden..

"Aman Orhan.. Sanki çok büyük iş yapıyormuşsun gibi.."
Valla Selin, bugüne kadar hemen hemen her konuda seni haklı gören biriyim biliyorsun, ancak bu konuda yediğin halt yenilir yutulur cinsten değil. Asıl önemli nokta ise başka; acaba bu durum devamlılığa yol açacak mı? Yani bu kavga; sadece bu haftalık olarak Orhan'ın başından geçenlere sebep olan anlık bir tetikleyici olarak mı kalacak, yoksa Selin ve Orhan arasında herhangi bir çatışmanın fitili buradan mı yanmaya başlayacak?

Ayrıca, özel olarak belirtmek istediğim bir nokta daha var.. Kadına yönelik şiddet, bildiğiniz gibi ülkemizin içinde bulunduğu en büyük kepazelik kuyularından biri. Her gün, her saniye bu rezilliklerin yenisini duyuyoruz. Peki, ya Aşk Yeniden özelinde kadınların uyguladığı şiddet? Farkındaysanız, ilk günden bugüne sürekli olarak dizide kadınlar tarafından şiddet gören erkekler var. Ve nedense bu durum son derece komik bir "olaymış" gibi gösteriliyor. Misal, bu hafta yine aynı şey oldu. Selin, bir kez daha Orhan'ın üstüne atladı. Bu belki on seferdir tekrarlanan bir şey, daha geçenlerde de kafasına kürekle vurup çocuğunun beynini yarmıştı. İşin asıl vahim tarafı, dizideki tüm karakterlerin de bu olayları desteklemesi. Yadigar mesela, utanmasa Selin'e kalkıp madalya takacak kıvamda. Yarın öbür gün, Orhan kalkıp Selin'e bi' tokat patlatsa; o karakter için cümle alemin demediği kalmaz. Hatta iş dizinin kendi içiyle sınırlı da kalmaz, çarşaf çarşaf tv'lerde gazetelerde okuruz, "Böyle rezillik olur mu, bu zamanda?" diye.. 

Hülasa, demeye çalıştığım şu; ikili ilişkilerde "şiddet" kullanımı kötüdür, kim tarafından uygulanıyor olursa olsun.. Altını tekrardan çizmekte fayda var ki yanlış anlaşılmayayım. Bu bir dizi ve hayatın gerçeklerini içeriyor, yani bir dizide şiddet de olur, cinayet de olur, tecavüz de olur vs. Sorun o değil, sorun bu duruma kimsenin tek kelime olumsuz bir yorum yapmaması..

"Eşiniz olmasa siz bir hiçsiniz!"
Zeynep, Cansu her ne kadar tarihin gördüğü en gereksiz karakterlerden biri olsa da dediklerinde haklı.. Allah aşkına senin ne işin olur öyle bir şirkette, o tarz yönetim kademelerinde? Hangi yetiyle, hangi sıfatla? Bu arada yanlış anlaşılmasın, Cansu'nun; Selim odaklı yaptığı terbiyesizlik karşısında Zeynep'in gösterdiği tavrın sonuna kadar arkasındayım, ben olsaydım yüksek ihtimal daha ağırını da yapardım. Fakat, o Cansu'nun gözü de göz değil. Suyuna gider gibi görünüp, illaki en beklenmeyen yerde, en beklenmeyen zamanda vuracaktır. Onda öyle bir damar gördüm, eğer kalıcı olacaksa tabii..

Bitirirken..
Bu hafta kendi içinde çok komik bir bölümdü, en başında da belirttiğim gibi. Özellikle Mukaddes ile Şevket ikilisi inanılmaz bir uyumla etrafı dağıttılar resmen. Aslında ikisinin de inceden ruh hastası olduğunu düşünüp aralarındaki uyumu da görünce, o ikiliyi kapsayacak bir aşk ne bomba olur diye düşünmedim değil, ama haliyle böyle bir hikaye için fazla ağır bir durum..

Ne demiştik? "Bizi buradan sadece o kurtarabilir!" Peki, Aşk Yeniden'in yaratıcıları kim? Elbetteki yazarları.. Sanırım dualarımızı duydular sonunda..

Valandil..

* Hikayenin yazarı şahsımdır..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER