Acısıyla tatlısıyla bir şarkıdır hayat… Ağlarken güldürür,
gülerken ağlatır. Kimi zaman can yakar, kimi zamansa canına can katar. Ağlatırken
güldürebilmek, güldürürken ağlatabilmek zor iş. Gözünüzün yaşı kurumadan,
dudaklarınıza kahkaha oturuyor; kolay değil bu tadı böylesine yakalayabilmek.
Hayat Şarkısı, acıyla tatlıyı öyle bir harmanlayarak sunuyor ki; adı daha da
anlam buluyor.
Hayat, herkesi bir yerlere sürüklüyor. Sanki yaprak gibi savrulup, tutunacak dal arıyor Hayat Şarkısı'nın kurgusal dünyasına konuk olanlar. Bu sürüklenme halini,
bir yere ait olamama durumunu seviyorum. Bir yere ait olamamak kırılgan kılıyor
insanı, bu kırılganlığı da seviyorum. Kerim, gözünde hayal kırıklığı, kalbi
ürkek bir kuş gibi çarpar halde eve döndüğünde bir anda gözlerini bürüyen
öfkeyi de anlıyorum. O öfke, tutunacak dal aramaktan geliyor; o öfke, oradan
oraya savrulmak istememeyi resmediyor.
Zaten kırılgan bir halde babasının evine dönüp de karşısında Filiz'i görünce daha da tepetaklak olmaktan korktu belki de. Filiz'in gerçekleri anlattığını düşünsenize, kıyamet kopardı. Bir anda Filiz'i kolundan tutup arabaya bindirmesinin sebebi, yer aldığı sahte dünyanın yıkılmasından korkması. Evet, Hülya'yla evli; evet, Mehmet gerçekten onun oğlu ama yine de ortada göründüğü gibi olmayan birçok şey var.
Kerim, zor bir adam. Ve Kerim, arkasında kırık kalpler
ordusu bırakmış bir adam. Belki de bunu bir zırh gibi giymiş üzerine.
Yaptıkları doğru değil ama yaptıklarından ötürü görmezden gelinecek de değil.
İki yaralı kalp birbirinin yarasını nasıl saracak? Bu bölümden sonra bunu daha
da merak eder hale geldim. Çünkü kimi zaman yaralarını göstermekten çekinmeyen, kimi zamansa herkesten saklayan Hülya da yaralı.
İşin aslı; yaraları sarmanın şartıdır, daha da kanatmak. Ne
kadar çok acı çekersen, ne kadar çok derine inerse acın kavuşmak öyle anlamlı
olur. Kerim ve Hülya birbirlerinin canını yaksın, yaralarını kanatsın. Ve böyle usul usul yanaşsınlar birbirlerine. Heyecan vericiler. Kerim de Hülya da masum değil, ortada yalanlar zinciri var ama
birbirlerine sarılırken öyle güzeller ki; heyecanla birbirlerini iyileştirsinler diye bekliyorum. İçlerindeki kırgın çocukları büyütsünler istiyorum.
Bak Kerim, bu sefer deli yatmıyorum.
Kerim’le Hülya’nın yatakta geçen tüm sahnelerine bayıldım. Naif ve dokunaklı… Ne eksik, ne fazla. Bir de Hülya'nın deli yatma mevzusu var tabii. O sahneye de çok güldüm.
Hülya, aynı bildiğimiz Hülya. Herkesi kendine hayran etmek
için göz boyayan ama tek bir sahnede bile eğreti durmayan. Burcu Biricik’in
şahane bir enerjisi var, şahane bir Hülya yarattı. Gözlerinden hayat
fışkırırken bir anda hayal kırıklığına bürünmesi öyle sahici ki.
Ve Hülya, annesinden bahsederken bir anda geçmişe
götürdünüz, kalbimizi deştiniz; teşekkürler. Sonra bana “Sen nasıl Hülya’yı
anlarsın?” diye kızmayın. Hepsi Cem Karcı’nın suçu. Şaka bir yana bu bölümdeki
detayları bir başka sevdim. Hele Hülya ve Kerim’i yatakta üstten gördüğümüz
sahneler ne güzeldi.
Demek "Bahar Turizm" ^_^
Hülya’nın Melek’le bir araya geleceği ilk sahneyi iple
çekiyorum. Sahne kalbimizi yakacak, o cepte. Ama Hülya biraz Melek’e tutarlı
olma dersi verirse de sevineceğim. Nilay, akıl verici arkadaş görevini başarıyla sürdürürken son önerisiyle gözümden düşse de hiç yoktan iyidir. Ama yine de kimse Hülya'nın eline su dökemez elbet.
Hüseyin’in Zeynep’ten ayrılmasını, Melek ve Hüseyin’in
birlikte olmasını istiyorum. Ama Melek’cim böyle olmaz. Ya her an atar
yapacaksın ya da sakin sakin hayatına devam edeceksin. Bayram’a çıkıştı,
Bayram’ın ablasına çıkıştı, dükkanı kapattı yola çıktı; Hüseyin’i görünce
yelkenleri suya indirdi. Peki ne değişti? Hüseyin, birkaç saatte Zeynep’ten mi
ayrıldı?
Bize yansıtılan Zeynep fitneci bir karakter. Ama Zeynep hep
böyle miydi, evlendikten sonra mı böyle oldu derseniz bana hissettirilen
Zeynep’in her daim bu karakterde bir insan olduğu. Ama yine de Bayram’ın
lafları çok ağır değil mi? İnanılmaz komik, inanılmaz eğlenceli ama bir o kadar
da ağır bence. İnsan ne olursa olsun gelinine böyle şeyler söylememeli. Üstelik
o evlilik kendisi yüzünden yapılmışken.
Yazı devam ediyor...