Abi topumu aldı, vermiyo…
Bölüm temel olarak Çakırbeyli’lerin otomobilinin altına bombayı koyanın kimliğini aramakla ve bu olayın karakterler üzerinde yarattığı tepkinin sağılmasıyla geçti. Duygusal olarak yoğun olsa da, içerik olarak çok tatminkar bir bölüm izlediğimizi söyleyemeyeceğim. O bomba otomobilin altında değil, Çakırbeyli ailesinin ortasında patladı. Aksiyonlarda biraz daha cesur davranılsaydı, çok daha ilgi çekici olabilirdi.

Ama her zaman olduğu gibi sahnelerin ve diyalogların gücü, olay örgüsünden bağımsız olarak işi izlenir kılıyor, bu da EDHO’nun gerçeği... Bu bölüm en sevdiğim replik Hayriye ana-Hızır dertleşmesinde Hayriye ana’nın “erkek adam korkar. Sevdiğini kaybetmekten korkar. Sevdiğini öldüğünde kaybetmezsin, ne zaman kaybedersin biliyo musun? Kendini kaybettiğinde…” demesi oldu. Erkekliğin korkusuzlukla bir olduğu savına, Hayriye anadan gelen bu ince ayar pek etkileyiciydi.
 
 
 
Uzun zamandır hastanede olan Selim’in hastaneden çıkmasına pek sevindim zira ziyadesiyle sıkılmıştım o dalyan gibi adamın yatağa bağlı kalmasından. Servet’in bombayı kimin yerleştirdiğine dair tespitleri de son derece eğlenceliydi.
 
Sibiryalı’nın iletişimde olduğu kişinin İlker olduğunu seyircinin bilmesine rağmen, masada yaratılan gerilimi gereksiz bulduğumu söylemem gerek. Gelecek bölümde olayı planlayanın İlker olmadığını müthiş bir twistle görebilecek olsaydık ya da İlker’in bombacıya para verdiği sahneyi görmeseydik o sahnede yükselebilirdik ama şu haliyle masadaki aksiyon pek bir boş görünüyor. Alparslan’ın CIA bağlantısı, politika ve istihbarata ilgisi olup, satır arası okuyabilen izleyiciye cazip gelmiştir muhakkak, ama beni pek tavlayamadı.
 
Sonuç olarak, 24.bölüm olay örgüsü olarak en zayıf EDHO bölümlerinden biri olarak kişisel hafızamda yerini aldı. Önümüzdeki hafta daha dolu bir bölüm izlemek dileğiyle…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER