Bunlar hep "günü kurtarmaca" mutluluğu

Sefer’in ölümü bölümün bombası oldu, başka bir şey yazacak halimde kalmadı. Bir kez daha RIP Sefer dedikten sonra bölüme dair “söylemezsem çatlarım” kısmına geçiyorum, haydi bakalım.


● Gelecek bölüm için Zülfikar’dan efsane bir Ali Usta’da tek atma sahnesi bekliyorum, alın şu ricamı da kırmayın beni başkanlar.

● Muhteşem üçlüye olan sevgimi anlatmama gerek yoktur. Ancak gerçekten üç silahşörleri, rakı muhabbetlerini, atışmalarını özleyeceğim hem de çok. Arada flashback yapsak olmaz mı?

● Ve bilmem kaç bölümdür Despina’ya romantik prens olmak dışında bir işlevi olmayan Bahri Babişko, lütfen silkelen ve kendine gel. Senin yeraltının korkulu rüyası olduğun günleri özledik. İçinde bulunduğumuz koşullarda o Bahri’ye ihtiyaç duyuyor. Hadi, göster gücünü!

● Size oldukça ütopik ve romantik gelebilir,  ancak Poyraz-Ayşegül ilişkisi beni fena halde bayıyor. Şimdi bir işler çevirmeye başladılar, belki ufak bir heyecan gelir diye umut ediyorum. Ancak Poyraz’ın Ayşegül’e olan aşkından artık gına geldi.

● Albay ve park sahneleri ile her ne kadar yumuşatılmaya çalışılsa da acı işimize işlemiş. Metafor var diye sevinirken, şimdi kaplumbağa görmeyeyim diye ekrana bakamıyorum. Hele bölüm sonundaki kaplumbağa-portakal-panda üçlüsü beni çok kırdı.

● Sado’m ölmemiş diye güzel haberi aldık, umuyorum ki sürünecek halde değildir. Bir de Zülfikar-Meltem ikilisi kazasız belasız finale yürürse, başka bir mutlu son içerikli isteğim olmayacak, izleyici sözü!

Velhasıl, dizi güzel dizi. Başımızın üstünde yeri var. Tüm sevdiklerimizi alıyor, azıcık da ağlatıyor ama ne yapalım, öptük koyduk başımıza. Dedelerin dedesi Kanbolat Görkem Arslan da Sefer’i bize en mükemmel şekilde yansıtan adam olarak geçsin tarihe. Bu alemden Sefer’i öyle bir geçirdi ki, sormayın gitsin. Haftaya yine cenaze ilanı gibi bir “yas” yazısı yazmak istemiyorum, mecalim kalmadı. Hepinize mutlu haftalar diyeceğim, tabii böyle bir şey mümkünse. Sevginiz baki kalsın!
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER