Küçük Enişte'yi tutun artık!
Bölümle ilgili naçizane fikirlerim ile içimi döktükten sonra şimdi de "söylemezsem çatlarım" bölümüne geçiyorum, buyursunlar..

● Ayşegül’e en acilinden bir psikiyatra görünmesini tavsiye ediyorum. Fakat kendisi bu bölüm beni en çok etkileyen cümleyi söyledi. “ Onu ilk tanıdığımda Poyraz Karayel’di, sonra Poyraz Topal oldu, şimdi ise Poyraz Umman olma yolunda"

● Bunu şimdiye kadar hiçbir olayda söylememiştim ama Ah be Poyraz! Yaratılmışların en zarar vericisisin. Hem de sevdiklerine, hem de bilmeden istemeden!


Poyraz bizi tımarhaneye götür!

● Çok şükür ki Despina bir durup, çuvaldızı kendine batırabildi. Dünyada en hak etmeyen adam İhsan’a merhamet dileyince neler oluyormuş, o da anladı. Ama atı alan çoktan Üsküdar’ı geçti hatta tur bindirdi. Ah Despina ah, sen daha bizim başımıza çok iş açacaksın.

● Şevket Müdür’ün tam enselendiği dediğim an da “Beni ben Şevket'ini” tadındaki cümlelerinden sonra, İhsan’ın saflığına denk geldik, yırttık diye sevindim. Nereden bileyim Salih’i harcayacaklarını?


Bu haftaki talihlimiz Salih'i 3 kaplumbağa ile uğurluyoruz..

● Şevket Müdür kendi kafana sıkıp, onurlu yaşaydın keşke be! Hiç mi yüzümüz gülmeyecek, hiç mi mutlu olmayacağız biz hocam? Heyecan, aksiyon olsun istiyoruz, her şey on numara beş yıldız. Fakat üçer beşer herkescikler ölünce, acaba biz kimi izleyeceğiz diye düşünmüyor değilim. Üçüncü Poyraz devri bana biraz ağır geldi sanırım.

● Bu ağır geçen bölümlerde tek güldüren şey ise tabii ki Zülfikar ve Meltem çifti oldu. Romantikli akşam yemeğinde çiğ köfte görüp zaten kendi kendime eğleniyordum ki bir de Meltem’in kendi yaptığını duyunca keyfim iyice yerine geldi.

Zülfikar: Sen de anarşist görünüyorsun ama içinden kadın çıktı
Meltem: Ne çıkacaktı, at mı çıkacaktı?  

diyaloğu bana özlediğimiz o neşeli ve huzurlu günleri bir parça olsa da hissettirdi. 

● Peki, küçük düdüklü makarnanın tatlılığı? “Musluklardan fıstıklı çikolata akıyor” diyor. Keşke artık Sefer ve Sema’nın oğlu olarak girse o eve. Hep alıcı olmayın yahu, azıcık da mutluluk verin bize.

● Ay bir de Sado’yu öldürmeyip sakın sakat bırakmayın. Songül çeker gider, olan yine İpek’e olur. Başıma bir şey gelmeyecekse en hayırlısı Sado’nun ölmesi.

41 kere maşallah dediğimiz, 41. Bölümden sonra her hafta acı eşiğimiz biraz daha yükseldi. Özellikle son iki bölümdür hakim olan şu yoğun acılar fazla gelmeye başladı bünyeme. Araya serpiştirilen komiklikler bile yetmiyor artık. Adil Topal nakavt olmasa bile artık biraz sarsılmalı, seyircinin kor gibi yanan yüreciğine birazcık su serpilmeli diye düşünüyorum. Topal’ın elinin bu kadar kuvvetlenmesi ve üst üste yaptığı bu kötülüklerin, en azından ufacık bir bedelini görseydik? İhsan’ı mesela “sus payı” olarak önümüze atsaydınız da biz de birazcık rahatlasaydık.  Adam teker teker milletin anasını ağlatıyor, durduramıyoruz.

Velhasılıkelam, gerçekten artık içim şişti. Sadrettin kevgire döndükten sonra hala yaşamaya devam ederse, iyice saçmalayacağını da düşünüyorum. Şu cümleyi yazarken, üşenmedim açtım tekrar izledim de eğer Sadrettin sağ olarak devam ederse, ben baya kırılacağım. Ay kırk yıl düşünsem “Sado ölsün” diyeceğim günleri  göreceğimi aklıma getirmezdim. Fakat dizinin inandırıcılığı için Sado’nun acilen ölmesi lazım. Sorry Sado, not sorry. Nasıl evrilecek bilemiyorum ama acilen işlerin yoluna konması lazım. Heyecanlanmaktan sıkıldım artık Poyraz izlerken. Üçüncü Poyraz’ı da sevmedim, eski kaliteli sohbetler çeviren karakterleri istiyorum, dan dun adam öldürenleri değil. Mucize falan istemiyorum, zaten her şeyin anormal olduğu şu dünyada bari Poyrazcım Karayelcim azıcık normalleşsin, özüne dönsün, yeterli.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER