● Bunu ciddi anlamda beni aydınlatmanız için
soruyorum. Defne ele güne karşı birlikte kalalım dedi, herkesin çenesi
kapansın, sen ve ben tek onlara günlerini gösterelim dedi. İyi de yaptı. Ama
bir insan evladı bunların birlikte yaşadığını bilmiyor ki? He, bir de işi azıcık
mantık çerçevesine oturtursak, asıl sorun bir kadın ile yaşaması değil, Ömer’in
genel olarak “yabani” olması. İki haftada bunu çözebilecekler ise ne mutlu bize,
sonra da düğün yaparız madem! Sözün özü birlikte kalsınlar istedik ama azıcık
mantıklı nedenle kalsalardı keşke. (Yazar bu cümleden sonra, buldukça bunuyor.)
● Nihan’ı anne yapın! Hemen şimdi, şu an! Dünyanın
en tatlı arkadaşı olduktan sonra gücüne güç ekleyecek ve aynı zamanda dünyanın
en tatlış, mükemmel, kafa dengi ama en önemlisi bilinçli bir anne olacak. Çünkü
dünyaya bir çocuk getirmeden önce bunu tartıp, düşünecek kadar bilinçli. Ay
bebiş gelsin!
● Nihan demişken Serdar’dan devam edelim. İtiraf
time geliyor. Benim içim azıcık buruldu. Ya, ne bileyim Nihan’a dediklerinden
sonra cebimde canlandı koskoca mazi. İso’mu üzmeyin bee!
● Hiçbir işlevini görmediğimiz, atsan atılmaz
satsan satılmaz İz için geri dönüşü olmayan bir yola giriyoruz sanırım. Ama ben
İz’i sevmiştim. Alışkın olduğumuz kötü ve fettan eski sevgili gibi cırlamadı
hiçbir zaman. Onun böyle bir konuşma kararı alması iyi oldu, hoş oldu. Yolu
açık olsun.
● Yine benim hiçbir işlevini görmediğim ve bir
türlü ısınamadığım Eymen’e gelelim. Diziye geldiğinden beri ağzından tek bir
mantıklı cümle çıktı, o da “Bir kadın bu saatte dışarı çıkabilmeli”. Güzel,
anlamlı ve yerinde bir mesaj oldu.
● Sadri Usta'cım, canım Ustam anladık sen Ömer’i
çok iyi tanıyorsun. Ama insan bazen şaşırmadan edemiyor. Sanki hastasının
röntgenine bakan bir doktor gibi “Hayır Ömeeer, bu yalnız senin çizgilerin
değil. Başka biri, senin ruhunu tamamlayan biri vaaaaar” diye çıkarımda
bulunman beni şoke etti. Böyle bir gözlem yeteneği yok. Tebriks.
● Şükrü Abi’ye birisi olayları anlatabilir mi?
Adamcağız ne olduğunu takip etmekte zorlanıyor. En sonunda Sadri Usta ile
ellerinde çekirdek Ömer ve Defne ilişkisi üzerine dedikodu yapacak kıvama
gelecekler.
● Muhtemel Aşk’ı ilk duyduğumuz bölümden sonra bir
hafta evde, yolda, metroda, uyurken dinlemiştim. Ben farkında olmadan o şarkı
beynimin içinde devam ediyordu. Ancak o şarkıyı kullandıysanız hakkını vermelisiniz
tıpkı geçen bölümde olduğu gibi. Bence bu bölüm veremediniz. Tam dedim “Aaa
gidiyor vallahi adam Defne’nin yanına gidiyor. Merdivenleri çıkmaz dedim.
Çıktı. Kapıyı da açtı. Sonra MUŞ. O
Şarkıyı kullanacaksanız, hak ettiği bir sahnede kullanın lütfen.
Milyonlar tek yürek, Ömer İplikçi hala MUŞ!
Başka dinamiklerimiz olsa keşke. Çünkü ben artık Ömer’in işle ilgili sıkıntılarına
Defne’nin iyi gelmesini izlemekten sıkıldım. Yeri geldi nişanlısı oldu, yeri
geldi su börekleri buldu. Tabii bunlar bir yandan iyi, Ömer Defne’nin her zaman
yanında olduğunu iyice kavrıyor. Ama bir
kırgınlığım var o da Biaggino’ya. El insaf ya, sen bu insanların evine konuk
oldun, çorbasını içtin. Azıcık destek atsana yahu!
● Sizi bilmem ama şirketteki fısıltıların,
dedikoduların olduğu bölümde kulaklarım kanadı. Daha yapay bir şekilde bu
konuşmaları nasıl gösterebilirdiniz, bilmiyorum.
● "Ağır çekim, hoop hemen müzik gelsin.” İşte Türk
dizilerindeki bu anlayış bittiği zaman, belki televizyon izlemek daha keyifli
olacak. Maalesef ki Kiralık Aşk’ta bu durumdan muzdarip olmaya başladı. Bir de
izlerken bir durum var ki çok dikkatimi çekiyor. Hiçbir teknik bilgim olmadan
soruyorum. Bu kadar yakın plan çekim şart mıdır? Eğer o şartsa kafaları yarım
göstermek de mi şart oluyor?
● Ayy unuttum sanmayın! Koray’ımı az gördük ama öz
gördük! Gündemi bu kadar yakından takip etmesi beni şaşırtıyor, adam her
trendin içinde. Kısaca Koray gibi olun! Ama tabi ki bombeler bombesi olan kısım
Ömer’e yaptığı patavatsızlıktı. Oldum olası patavatsızlıklara gülerim ben.
Küçük bir felaket senaryosu yazdı ve o yazarken ben eğlendim. “Bizim de
Ömer’imiz var. Bu kadar çıkıyor, atsan atılmaz satsan satılmaz”. İLAHİ KORAY!
Patavatlar alsın götürsün seni, iyikisin.
● Bu arada no Neriman no cry! Neriman en antipatik
isim şu an benim için, biraz yedeğe alalım bence onu.
● Yasemin’in bu hallerini görmek beni şaşırtıyor.
Deniz sağ olsun sayesinde Yasemin’in zamanında Sinan’a boş olmadığını öğrendik.
Meğerse Yasemin Sinan’ baya kestirmiş gözümüze. Geç olsun güç olmasın diyelim.
● Biri Sude’yi sarsıp kendine getirebilir mi?
Eymen’in yanında mıncırık birine dönüşen Sude’nin Sinan’ın yanında kaplan
olması ve aşırı yüksekten davranması bana
itici geliyor.
● Bir de kısa zaman öncesine kadar bölüm sonlarını
heyecanla beklerdim. İyi ya da kötü yeni bir gelişme ile biterdi ve bu gelecek
hafta için merak uyandırırdı. Şimdi böyle şarkılar eşliğinde uzaklara dalan
Ömer ya da Defne görmek beni kırıyor.
Uzun lafın kısası (anca bu kadar kısa) biraz hareket gelsin,
eskisi gibi merak edeyim istiyorum. Ama yalan yok, İplikçi'yi özlemişiz hele Defne ile yan yana görmeyi daha çok! Herkesin eline sağlık. Bize ise yine fragman yolu gözlemek kaldı. Herkesciklere mutlu
haftalar..