Karadeniz'de gemiler batmış. Kesin bilgi!
Çok zor durumdasınız, düşünüzü, eliniz kolunuz bağlı. Gidebileceğiniz tüm kapılar sanki kilitliymiş gibi gelir. Zaten aklınızda tek bir isim vardır; sadece “Yanında sıcak bir şey içmenin” size iyi geleceği biri. Defne’nin canı acıdığında soluğu Ömer’in kapısında alması benim için önemli. Ve elbette Ömer’in onu karşılama şekli, kabullenmesi de.Defne konusunda ne kadar mutsuz olduğumu hep söyledim. Çünkü onu tanıyıp sevdiğimiz halinden fersah fersah uzaklaşmıştı.

Sonunda bu bölüm gerçekten Defo’yu izledim. Defne’nin artık çözüm için bir planı bile yok. O kadar savunmasız, amaçsız ancak bir o kadar da yorgun. Ancak Ömer’e karşı ilk defa bu kadar açık oynuyor kartlarını. Hani biz hep kızıyoruz ya, “Defo ya çekme kendini geri” diye. İşte nihayet otuz küsür bölüm sonunda bizi dinlemeye başladı, çok şükür! Nihan ile evde geçen muhabbeti ayrıca yazmak istiyorum ancak oradan tut bölüm sonuna kadar Defne gerçekten minnak bir tatlılık abidesi idi.

“Ömer niye buzdan şato, niye Defne’ye sıcak davranmıyor?” diye de düşünmek saçma geliyor. Adamın ağzı sütten o kadar yandı ki artık daha tedbirli olması çok çok normal. Ortada bir sorun olduğunun farkında ancak o da sorunlardan köşe bucak kaçıp, halının altına süpürenlerden değil. Eğer bir ilişkileri olsun, Defne ile artık mutlu olsunlar istiyorsa ortadaki sorunu çözmek zorunda. Aksini düşünsenize. Yine bir ilişkiye başladılar, her şey güzel yolunda. Oh vuslatlar havada. Sonra GÜÜM! Defne yine gidiyor, Ömer yine perişanlarda. İşte tüm bu nedenlerden dolayı Ömer kendini frenlemeli. Ve bu noktada yazımı ayakta yazacağım zira Ömer İplikçi’yi ayakta alkışlamam lazım. O ne sabır adam ya? Yani taş olsa çatlardı, biz izlerken parçalara ayrıldık. Sanırsın köşedeki marketten beş kilo sabır yanına da üç kilo sabır almış Defne’nin yanında onları kullanıyor. Yani azıcık çizginden kayabilirdin be İplikçi. O kadarına iznimiz vardı. Neyse ki  gelecek hafta da birlikte kalacak gibi görünüyorlar, bekleyelim, görelim.

Ev sahnelerine gelirsek, ne tür beklentileriniz vardı bilmiyorum ama ben mutluydum. Uzun ve ciddi ilişkinin bütün item'leri ilmek ilmek işlenmişti. "Yanıma çok eşya almayayım ne öyle adamın evine çökermiş gibi” diyen Defne, en son mutfağı yeni baştan düzenliyordu. Biri ile birlikte yaşamak gerçekten zor, yaşamını paylaşıyorsun. En yalın halini görüyorsun. Şişkin yüzündeki yastık izi, gece tatlı krizlerine dadanmaları gibi. Sonracığıma, kusurlarını görüyorsun ama kabulleniyorsun. (Bknz. Dolap kapaklarını tıpış tıpış kapatan İplikçi) Rahat yatıp yatmadığını merak ediyorsun falan filan falan. Velhasıl hepsi iyi düşünülmüştü.

Şimdi sünger gibi şişmemek için, "söylemezsem çatlarım" bölümüne geliyorum. Buyursunlaar!


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER