Bitti masal bitti hayal bitti rüyam.. Şimdi nerede o kahraman?
Hayattaki yegâne gerçek; bir erkeğin gözyaşlarıdır..
"Babamın öldüğü gün birine aşık olmuştum. Bazen öyle olur, her şey üst üste gelir.
Polis olmasaydım katil olurdum! Çünkü sahici bir sarsıntı, sahte bir dengeden iyidir.
Binlerce ceset, binlerce katil ve bir evlilik gördüm.
Seni, intihar ettiğin gün tanıdım kızım. Seninle o gün barıştım.. 
Simdi sadece geceleri yapayalnız ve yalın ayak anlayabildiğim şeyler var.
Şimdi benim de yalanlara inanmaya ihtiyacım var.
Bütün çaresiz insanlar gibi.. Dağılan bir okul gibi..
Acılarımız da birbirine benziyor artık kızım. 
Birbirine benzeyen parmaklar gibi, ama her birinin eşsiz bir izi var.
Bazen gözlerim dalıyor karanlıkta.. 
Ama fısır fısır konuşmaya başlıyorsun yine kulağımın dibinde.
Hiç susmuyorsun, ağlamama asla müsaade etmiyorsun.
Her şey affedildi babacık diyorsun, hiç ayrılmayacağız diyorsun.
Keşke hep yanımda olsaydın diyorum öyle konuştuğunu duyunca.
Bu kış çok kar yağar, belki beraber kayboluruz diyorsun sen bana.
Ama kar taneleri birbirine benzemez ki kızım.. Cesetler de benzemez..
Ama bir cinayet, başka bir cinayeti hatırlatır her zaman.
Koşan atlar, düşen atları hatırlatır.
Yağmur yağar, durur, tekrar başlar..
Yanlış yolda yürümek, doğru yolda beklemekten iyidir. Beşikten mezara kadar..
Karanlıkta herkesle çarpışabilir insan.
Yalan mı söylüyorum sana? Affet beni kızım, affet!
Bir sürü doğru söyledik, ama hiç burnumuz kısalmadı ki kızım.."

Böyle anlatıyordu Behzat Ç. yaşadığı ikilemleri.. 40 bölüm boyunca Aşk Yeniden hikayesinin üstüne kurulduğu "Selim gerçeği" birbirine geçmiş onca olaydan ve ilişki ağlarından sonra, öyle bir noktada ortaya çıktı ki Fatih ve Zeynep'in hapsolduğu çelişkileri bu kadar güzel özetleyen "yazılmış" bir betimleme varken, girişi kendi cümlelerimle yapmak istemedim. Çünkü aradığımız her şey burada mevcuttu..

"Maalesef Selim'in gerçek babası sensin.."
Ertan’ın geçmişte yaptığı rezil davranışlardan ve gelecekte yapma ihtimali olanlardan bağımsız olarak “baba” olduğunu bilmeye hakkı vardı. İlk günden beri bunu söylüyordum zaten.. Hatta olaya daha geniş bakarsak; Vahit’in tehditleri sadece zamanı önce çekti, Zeynep zati bu gerçeği günün birinde açıklayacağını defalarca dile getirmişti. Ha, Vahit öyle çok da "haksız" isteklerde bulunmamıştı ya da hiç zaman vermeden gırtlaklarına çökmemişti, yani Zeynep'in koşa koşa gidip Ertan'a gerçekleri anlatmasına gerek yoktu. Fakat artık içinde bulunduğumuz nokta o kadar önemli ki neyin nasıl olduğunu irdeleme zamanını geçtik, artık sonuçlara odaklanmak zorundayız.. 

Doğruya doğru, Zeynep’in bu yalanı devam ettirmemeye hakkı var. Tehditlere yormadan söylüyorum bunu, çünkü çocuğunun tüm hayatını bir yalan üstüne kurmak ve bu yükün altına girmek istemiyor Zeynep doğal olarak. Daha önce ne demiştik bu durumla alakalı? “Bu gerçek elbet günün birinde ortaya çıkacaksa, hangisi daha kötü? Şimdi ortaya çıkması mı? Yoksa oğlunun tüm gerçekliğini, 20 yıl sonra yıkacak olmak mı? Sonuçta verilecek kararı iki taraflı düşünmek gerekiyor. Evet, gerçeği açıklamak Fatih'e büyük bir haksızlık olacak, doğru. İyi ama ya Selim? Onun gerçek babasının bilmeden büyümesi, yıllar sonra bu gerçekle yüzleştiğinde yaşayacağı yıkımın kesinliği, Selim'e haksızlık değil mi? Zeynep'in vereceği karar ne olacak bilmiyorum, ama o karar yüzünden herkes acı çekecek, o kesin..”   Fatih demişken.. Bu çatışma içindeki en dış karakter olmasına rağmen, duygusal olarak en fazla yıpranacak insana geldi sıra.. Fatih’in bu “yalanın” sürmesini istemesi, kendine göre haklı. Nasıl suçlayabiliriz ki? Ama dedik ya kendine göre haklı. Zaten en başta da dediğimiz gibi; bazen her şey üst üste gelir.. Kimi zaman, herkesin biraz suçlu biraz da masum olduğu anlar vardır, bu da onlardan biri.. Yine de asla değişmeyecek olan bir hakikat var; Zeynep gerçeği açıklarken, Fatih’in belki söylemez diye umutsuzca Zeynep'e doğru olan son bir bakışı ve ardından yaşadığı yıkım, ellerinin ucundan kayıp giden hayalleri..

Kimdi Fatih? Fatih, kendi içinde bir kahramandı bugüne kadar.. Zeynep için evet, ama öncelikle Selim için. Onun mutluluğu adına her şeyi yapabilecek, Selim iyi olsun diye kendi ailesi dahil sahip olduğu tüm varlıklardan vazgeçebilecek biri. Öyle ki Zeynep’i terk etmeyi dahi sadece bir kez aklına getirmişti, o da Selim kaynaklıydı. Zeynep, onu Selim’in babası olarak görmüyor diye kırılmıştı. Peki, ya şimdi? Doğru, Fatih bundan sonra da Selim için varını yoğunu ortaya koyacaktır, ama artık kime karşı savaşacak? Fatih tüm bu cephelerde savaşırken, onun da sahip olduğu bir kalkan vardı “Selim gerçeği.” Hem Şevket’e hem de Mukaddes’e karşı bu gerçeği kullanarak savaş vermişti ilk zamanlarda, daha sonra ise Ertan’a karşı bunu kullandı. Siz, bir gerçeği saklayarak, yani aslında bir nevi bir yalana sırtınızı dayararak ve oradan güç alarak insanlarla savaşabilirsiniz. Çünkü o yalan sizi davanızda “haklı” kılmaktadır. Lâkin o yalan açığa çıktıktan sonra süngünüz düşer. Zira artık tek korkunuz gerçekleşmiş ve davanızda haklı olmadığınız açığa çıkmıştır, gerçeklere karşı girişeceğiniz bir savaşı kazanamazsınız.. İşte Fatih’in durumu da artık tam anlamıyla bu olacak. Ertan geçmişte ne kadar kötülük yapmış olursa olsun, bu onun bugün Selim’in “babası” olduğu gerçeğini değiştirmeyecek..

Bundan sonra neler görürüz? Yaşadığımız sahici sarsıntı, bugüne kadar yalanların üstüne kurduğumuz sahte dengeyi bozacak, o kesin. Peki, bu daha mı iyi? İşte orası muamma.. Sanırım biraz da detaylara inmenin zamanı geldi..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER