“Vahit kaydı teslim etti!” Şevket’in kendi başına iş yapıp Vahit’i kaçırtması, üstüne Vahit’i tehdit ettirerek elindeki kayıtların tamamını aldığını sanması ilk bakışta çok mantıksız gibi görünüyor olabilir. Ancak Şevket böyle biri, önce yapar sonra düşünür. Tıpkı; Vahit zaten köşeye sıkışmışken, gidip direkt adamı çekip vurması gibi. Bugün bu haldeysek, bunun başlıca sorumlusu olarak Meryem’in geçmişini ve Vahit’in adalet hırsını ele alabiliriz. Fakat bu yanlış bir değerlendirme olur. En az onlar kadar hatta belki de onlardan fazla bu durumun sebebi Şevket’in plansız, programsız yaptığı fevri hareketleridir. Şevket, satranç tahtasındaki kale gibi. Fazla hesap kitap yapmaya gerek yok, rakibin bir an için bile olsa açık vermesi yeterli. Tek hamlede her yere girebilir ve insana o an için büyük katkılar sağlayabilir. Ancak hiç beklemediğiniz anda gerçekleştirdiğiniz bu adımın geri dönüşü, çok daha keskin de olabilir. Meryem ise bir vezir. Şevket’in yapabileceklerinin çok daha fazlasını yapma yetisine doğuştan sahip, istese saniye beklemez. Fakat hamlelerinin ne kadar önemli olduğunun farkında, bu yüzden de daha tedbirli. Çünkü feda edilemeyecek kadar değerli olduğunu biliyor. Vahit ise bir at. Etki alanı sınırlı, lâkin belirli bir plana sadık kalarak sizi tuzağına çeker ve o sınırlı alan içine sizi bir kere hapsederse, kaçışınız yok. Neden? Zira hiç kimsenin sahip olmadığı hareket imkanına sahip. O manevra kabiliyetini ona sağlayan ise zekası.. Bu arada söylediklerimden Şevket’in, Vahit’i vurmasını haksız gördüğüm anlamı çıkmasın, çünkü öyle bir niyetim yok. Kızınızı kaçıran ve zehirleyen birini tabii ki gözünüz dönüp vurabilirsiniz, ama aradaki nüansı da görmek gerek. Haklı olmanız, mantıklı davrandığınızı göstermez..
“Neden her şeyi açık açık anlatmıyorsunuz Meryem hanım?”
Ben Birol’un “asıl” gerçeğe ulaşabilmek adına hala ikili oynadığını düşünüyorum, orası ayrı. Ancak Birol, ne kadar kabul etmek istemesen de bazı şeylerden kaçamazsın. Meryem istese de “her şeyi” açık açık anlatamaz ki. Çünkü gerçek acı verir.. Keza yüksek ihtimal Meryem, Vahit’in elinde “başka” ne gibi kozlar olduğunu öğrenmeden açığa çıkmak da istemiyor. Zira Meryem’in savunmasını kuracağı doneler, Vahit’in tek bir beklenmeyen hamlesiyle çökerse, Meryem hayatının geri kalanını hapiste geçirmek zorunda kalabilir..
Ayrıca; Zeynep ve Fatih’in hâlâ, Meryem’in şirketi “Zeynep” için Vahit’e vermediğini düşünmesi.. Sizce bu mantıklı mı? Zeynep hayatı boyunca ne zaman para içinde yüzmüş? Ya da Meryem ortaya çıktıktan sonra "para delisi" olmuş? Yani bugün şirket elden gitse eksikliğini bile hissetmez Zeynep. Her şeyi geç; evet, Şekercizadeler senin kadar zengin değil Meryem, doğru. Ama kuru ekmeğe soğan da kırmıyorlar değil mi? Adamların otelleri, tatlı sektörünü elde tutan zincirleri var. Yani Zeynep ve Fatih ömrübillah bey gibi yaşarlar merak etme.. Sözün özü; o servet benim umurumda bile değil, ben sadece Zeynep’in geleceği için şirketi vermiyorum minvalinde sözlerle sen, sadece kendini kandırırsın be Kara Meryem.. Aslında doğru, ben de Meryem'e baktığımda yaralı bir kadın görüyorum. Fakat bu yaraların nedeni; bence pişmanlıklar.. Tüm bunları göze alınca, bir senedir açığa çıkmasını beklediğim Meryem "gerçeği" bu saatten sonra tamamen düşüncelerim tersi çıkarsa, hakikaten çok şaşırırım..
“Hisse senetlerinin halka arzı ne durumda?”
Meryem daha önce, hisse senetlerini kullanarak şirketi batırmaktan bahsetmişti Vahit'e. Bu soru direk ona mı göndermeydi, yoksa altından hiç beklemediğimiz bambaşka bir şey mi çıkacak emin olamadım.. Çünkü eğer direk hisse senetleri ile alakalıysa, her şeyi o "odada" rahat rahat konuşabilen Meryem ile Birol ikilisi, bunu niye gizli saklı imalarla konuşsun? Hani Ertan’ı kastetti desem, ne alaka? Haliyle o da değildir diye düşünüyorum.. Belki de benim gözden kaçırdığım ayrı bi’ detay vardır. Sizin aklınıza gelen başka bir şey var mı?
Bitirirken..
Neden Vahit'in dediklerine, Meryem'in söylediklerinden daha fazla inanıyorum? Çünkü bugüne kadar Meryem'in ortaya çıkan çok yalanını gördük, ama Vahit'in dile getirdikleri doğru mu yalan mı bilemiyoruz. Haliyle de ona güvenmemek için bir sebep yok. Ayrıca asıl önemli olan, Vahit'in "hak" düşüncesi ve takındığı tutum. Meryem'in bugüne kadar iddia ettiklerini doğru kabul edersek dahi, elde edeceğimiz sonuç ne? Kendisine zulüm eden Cahit'i hem intikam almak hem de Şevket ve Zeynep'i korumak için öldürdüğü. -Elli defa kabul ettiği bu durumu, sonradan inkar etmesini dikkate değer bulmuyorum.- Peki, olaya diğer taraftan bakarsak. Vahit'in hem intikam almak hem de kendini ve çocuğunu korumak için Meryem'i öldürme hakkı var mı? Meryem'in düşüncesine göre, olması lazım. Ancak Vahit'in tek istediği, abisinin katilinin ortaya çıkması ve adalet önünde hesap vermesi. Şirket konusu ise tartışmaya bile kapalı, o şirkette Zeynep'in "hakkı" varsa, Vahit ve çocuğunun hayli hayli hakkı var demektir..
Madem Behzat Ç. ile başladık, o zaman finali de Hayalet'in mektubuyla yapmak yakışır.."Biz çok normal adamlar değiliz, sizin de çok normal olduğunuz söylenemez. Dünyada herkes anormal sanki, belki de hepimiz normaliz. Yanlış zamanda yanlış yerde. Ya kusura bakma insan eline kalem alınca değişik şeyler yazmak istiyor. Ben pek anlamam bu işlerden.. Sana o kadar çok mektup yazmayı denedim ki bi' yerden sonra hep yırttım. Bu sefer üşeniyorum, herhalde sana gönderemeyeceğim için, daha doğrusu bira içerek yazdığım için utandım herhalde. Kim bilir orada hava nasıl, kim bilir neleri özledin? Biraz salakça olacak, ama burası da çok boktan. Sanki herkes katil ya da herkes yalnız. Oradan çok fazla farkımız yok. Aslında var, biz daha geniş alanlarda yürüyüp daha fazla görüşme hakkına sahibiz, en büyük fark bu herhalde. Beni burada ayakta tutan dostlarım, seni de umarım bi' şeyler ayakta tutuyordur. Ama eminim benden daha fazla sevenin var. Ben mücadele etmeyi senin kadar bilmiyorum. Biz mücadele edenlerin peşindeyiz, kimi zaman. Ben senden hoşlandım, ben çok iyi vakit geçirdim seninle, çok güzelsin. Sana hislerimi nedense en kötü cümlelerle anlatıyorum hep ya. Ya gerçekten sevmeyi bilmiyorum ben ya da ne bileyim bi' tuhaf oluyorum. Dışarı çıktığında bu mektubu sana vermek isterim, ama biliyorum utanacağım ve veremeyeceğim. Olsun, sana yazmasaydım içimde kalırdı. Sen içeride ben dışarıda. Siz içeride biz dışarıda. Ya öyle işte.. Yine yazamadım.." Ne yazık ki Fatih de bundan sonra böyle olacak; ne tam içeride ne tam dışarıda..
Son olarak; yeni kullanılmaya başlayan gerilim müziğini çok beğendim, herkesin eline sağlık. Zaten Aşk Yeniden'in tüm müziklerini çok beğeniyorum. Başlıktan da fark etmişsinizdir..
Valandil..