İyi başladık. Umalım da
sonumuz Beşiktaş gibi olmasın. Hızlı bir girişin
ardından eğlenceli bir bölüm izledik diyebilirim. Ve şöyle bir ardıma
baktığımda aslında süreç hiç de hızlı değildi. Arrow'da, The Flash'da aylardır bu
dizinin tohumlarını ekip duruyorlar. Hatta her iki dizinin de sezon arasına
girmeden önceki son bölümlerini Legends
of Tomorrow adına feda
ettiler. Meyvelerini de fazlasıyla aldılar.
Bu ilk bölümü Glen Winter
yönetti kendisini Smallville ve Arrow’un bazı bölümlerinden tanıyanlar vardır
belki. Senaryoyu ise Greg Berlanti, Marc Guggenheim ikilisi şekillendirmiş
kendilerini yine CW’nin diğer dizilerinden tanıyanlar vardır.
Zaman yolculuğu daima ilgimi çeken bir başlık olmuştur.
Zamanda ileri-geri gitmek, zamanla oynamak, eski hatalarını düzeltmek ve -hep
istemişimdir- orta çağa gidebilmek. Aslında ben, Orta Çağ'da yaşamalıymışım.
Kılıçlar, kalkanlar... Neyse... Diziye Rip
Hunter'la başladık. Karakter açıkçası beni epey bir etkiledi. Biraz Arthur Darvill'in de katkısı
olsa gerek bu duruma. Zira beni asıl etkileyen karakterin aksanı
ve duruşuydu. Şu anda dizide en çok ısındığım karakter olarak Rip Hunter'i
gösterebilirim. Diğer yandan Atomda
epey bir hoşuma gitti. Gerçi Ray
Palmer'a (Brandon Routh) ta Arrow'dayken
kanım ısınmıştı.
Carter, Kendra ve Sara
Sara (Caity Lotz) deseniz zaten öldüğünden beri içimde ukte
olmuştu. Epeyce güzel bir kız sonuçta... Hawkman ve Hawkgirl ikilisinde Kendra'ya (Ciara Renée) içim
ısındı ama şu Carter (Falk
Hentschel) mıdır nedir, hiç mi hiç sevemedim. Çok itici. Son olarak Captain Cold (Wentworth
Miller) zaten ekipteki favorilerim arasındaydı. İleride değişirler mi,
bilmem ama Heat Wave (Dominic Purcell) ile şu andaki tutumlarıyla ekibin
başına çok sorun açacaklar gibi.
Arrow'da, The
Flash'da karakterlerin bazıları birkaç bölümdür, bazıları aylardır hatta
bazıları yıllardır yer edinmiş durumda. Karakterleri öyle hoppala tanıtıp da
girmediler yani diziye. İki diziyi de takip etmeyenler için karakterleri şöyle
bir özetlemekte fayda var. Hawkman ve Hawkgirl dizinin ana karakterleri
sayılırlar ki en başta onlara değinmek lazım. Kendileri eski Mısır’dan bu yana
sürekli olarak reenkarne oluyorlar ve Vandal Savage ile sürekli bir kısır döngü
içerisindeler. Anlatılana göre eskilerde tanrıça olan Chay’Ara (Hawkgirl) ve
Prens Khufu'ya (Hawkman) aşıktır. Hath-Set (Savage) de Chay’Ara’ya aşıktır ki
ikisini yan yana görünce kıskançlıktan kudurur ve ikisini de öldürür. Ardından
Horus’a onları lanetlemesi için dua eder. Fakat Chay’Ara’nın kendilerini
sonsuza dek koruyacak bir duaları vardır ki iki duanın birleşimiyle hayatları
birbirine bağlanır. Bu bağ sonsuz bir kısır döngü yaratır. Savage ölümsüzdür
fakat ölümsüzlüğünü sürdürebilmesi için Chay’Ara ve Khufu’yu öldürmesi gerekir.

Rip Hunter ve arka planda Ray Palmer
Rip Hunter hakkında ise zaman
efendisi olduğunu, dolayısıyla zaman yolculuğunda usta oluşu ve kendisinin dizide de belirttiği gibi Savage’ın oğlunu ve karısını öldürdüğünü biliyoruz. Ray Palmer küçülebilen zırhı olan bir milyoner. DC’nin Atom adlı karakterinden esinlenilmiş bir karakter.
Adı sanı her şeyi aynı ama çizgi romanlarda tasvir edildiği gibi aktarılmamış televizyon evrenine Atom. Adı üstünde ta atom boyutlarını inebilen bir abimiz aslında
bu ama o kadar küçültmeye lüzum görmemiş yapımcılar.
Sara ise dizide White Canary
olarak yer alıyor. Daha önce Arrow’da yer almıştı ve Canary lakabıyla bir sezon
Oliver’la birlikte kötü adamları haklamıştı. Daha sonraki sezon ise ölerek
Arrow’a bir sezonluk malzeme çıkartmıştı. Burada soruyorsunuz tabii öldüyse
nasıl burada diye. Kendisi Lazarus Pit –gençlik pınarı benzeri- ile bu dünyaya
geri getirildi Arrow’da. Daha fazla detaya girerdim ama spoiler vermekte istemiyorum.
Dönüşünden sonra bir süre daha Arrow ekibiyle kaldıktan sonra kaybolmuştu. Rip
Hunter sayesinde yeni bir isimle sahalara geri dönmüş durumda.
Firestorm ekibi: Martin Stein ve Jax Jackson
Martin Stein ve Jax Jackson
ise Firestorm’u oluşturuyorlar. Daha önce Robbie ile bir ekip olan Stein onun ölüşüyle The Flash’ın ikinci sezonunda Jax ile yeni bir eşleşme yarattı.
Her tarafından ateş saçması ve uçabilmesi haricinde pek bir yeteneği olduğu
söylenemez Firestorm’un. Captain Cold ve Heatwave ise 21.yüzyılın becerikli ama bir o kadar
şanssız suçluları. Gördüğünüz gibi zaman yolculuğunu da zaten geçmişe gidip
rahat bir şekilde soygun yapmak için kabul ettiler. Bu tutumları ile ileride
ekibe sorun açacakları belli ama daha sonradan iyi birer kahramana
dönüşeceklerine nedense eminim.
Ekip genel olarak iyi. Kötü
adamımız da onlardan hallice. Ölümsüz ve ölümcül. Vandal, Arrow ve The Flash'ın
ortak bölümlerinde karşımıza çıkmıştı. Bu iki dizinin sezon yarılarını birleştirerek Legends of Tomorrow'a zemin hazırlamak amacıyla Vandal Savage’le kapıştılar ve 4-5 kişilik bir ekiple kendisi kolayca defettiler. Ama o ne
ki Savage tek bir külünden bile sıfırdan doğabiliyormuş. Peki bizim
kahramanlarımız ne yapmıştı? Adamı temizlikçinin temizlemesini bekleyerek
öylece bırakmıştı. Savage’ı böyle bir ekiple çok daha rahat paketlerler ama
işin altından bir bit yeniği çıkacağı şimdiden belli.
Sara hünerlerini sergiliyor
Rip Hunter (Arthur Darvill) açıklayana kadar bu adamların aslında Arrow veThe Flash'ın
arka plandaki karakterleri olduğunu hiç düşünmemiştim. Ama biraz düşününce çok
net bir şekilde görebiliyoruz. Yani şöyle anlatmak gerekirse Rip
Hunter dünyanın kaderini değiştirmek istiyormuş evet ama bunu
yaparken zamanı da bozmak istemiyormuş. Onun için bizim elemanları seçmiş ki
bizimkiler zaten hali hazırda tarihe pek bir etki edememiş.
Bu da demek oluyor ki aslında kıytırık adamların hepsini toplayıp bize dizi olarak
yutturmaya çalışmışlar. Hawkman ve Hawkgirl'ü
bu işin dışında bırakıyorum. Zira ikisi Vandal'ın (Casper
Crum) zaten baş düşmanları, onlar her türlü gerekli. İşin tuhafıysa
bunu çok iyi bir şekilde başarmışlar. Süper kahraman dizilerinde gerilim gibi
ögeler daima arka plandadır. Tabii yine ön planda kullanılabilir ama özellikle
bu karakterlerle olmaz. Bu tarz dizilerde önemli olan akıcılığı ve verdiği
keyiftir. Ben bu diziye başlarken eğlenmek amacıyla başladım ki buna
mutlak bir şekilde de ulaştım.

Martin Stein, Leonard Snart ve Mike Rory
Hikaye bana göre epey iyi
işlenmişti ama mantık hataları ve gereksiz sahneler de yok
değildi. Öncelikle en çok göze çarpan ve sinirimi bozan sahne,
kanatlıların oteldeki dövüş sahnesiydi. "Hangimizin karar vereceğine dair
dövüşelim" dediler. Eyvallah dedim. Otel odasında dövüşelim dediler, o da
tamam! Ama küçücük odada kanatları açıp dövüşmek nedir? Yahu orada kuş zor
uçuyor sizin amacınız ne? Ahanda ben bunu anlamadım mesela. Bunun
haricinde kendilerinden yaşlı bir adamı "oğlumuz" diye bağırlarına
basarak yanlarına aldılar. Yahu hani sen geçmiş hayatlarını hatırlamıyor
ve kabullenemiyordun Kendra, "Oğlumuzu almadan hiçbir yere gitmiyoruz" ne demek? Dizi eğlenceliydi
güzeldi ama böyle şeylerde var işte. Umarım bir daha böyle anlamsız
sahneler görmeyiz.
Bunun haricinde kafama takan bir detay daha
var. Predestination'da -izleyenler bilir- zamanda geriye
gittiklerinde "insanlar bu kıyafetlere alışık değil zamanda kayma
yaratabiliriz" diye o dönemin kıyafetlerini giyiyorlardı. Şimdi
anlamadığım kısma geliyoruz. Snart 21. Yüzyıldan geldiği aşırı belli
olan kabanıyla 70'lere dalarak zaman kayması yaratmış olabilir mi?
Kıyafet işini bir sonraki bölümün fotoğraflarına bakarak aştıklarını
görüyorum. Üstlerini değiştirmişler. Yey! Ya da en azından ben öyle sanıyorum.
Yine de Snart'ın hala bir
kayma yaratmış olması ihtimali var.
Ha bu arada kanatlılarımızın önceki hayatlarında
olan oğlundan bahsetmiştim. Dr.Albus
Boardman yani.
Onun yanına gitmeden hemen önce Rip Hunter, adamın bilinmeyen sebeplerden
dolayı laboratuvarında ölü bulunduğunu söylemişti. Adam şimdi saçma sapan
bir şekilde gelecekten edinilmiş bir silahla vuruldu ve öldü. Bu da
bilinmeyen sebepler arasına girer mi? Acaba zaman tek boyut halinde değil mi?
Kafanız karıştı di mi? Şöyle açıklayayım yani bu adam zaten halihazırda
bilinmeyen sebeplerden ölmüyor muydu? Gelecekten gelen bir silahla vurulması da
bilinmeyen bir sebebe giriyor fikrimce. Ee şöyle bir düşününce aslında geçmişte
bu zaten olmuş olabilir. Yani olacaklar zaten önceden
bellidir. Yaşadıkları gerçeklik aslında başka gerçekliklerle
bağlıdır. Dünyanın kaderini değiştirdiklerinde diğer bir gerçekliğe, zamanın
asıl gerçekliğine geçecekler. Tabii tamamen bir teori ve çok uçuk bir
teori ama dizi The CW'nin
elinden çıkma her şey olabilir.

Ekibin büyük bir kısmı bir arada
Özetle Legends of Tomorrow "zamanda
yolculuk" başlığı altında bizlere müthiş olanaklar ve seyir zevki sunan
bir dizi. Her bölüm farklı bir ortamla karşılaşma ihtimalimiz var ki bence
bu muhteşem bir şey. Bunun haricinde genel bir değerlendirme yaparsak dizi
beklentimi fazlasıyla karşıladı. İzlerken eğlendim ki aradığım tek şey de
şimdilik buydu. Mantık bütünlüğü aramaksızın seyirlik olarak izlenebilecek
güzel bir dizi olarak nitelendirilebilir Legends
of Tomorrow. Diğer bir bölümde görüşmek üzere.