Mahkemeyi ertelesem de bi bölüm daha mı çeksek?

Mahkemede her şey ortaya çıkınca Mustafa el mahkum soluğu handa aldı. Jasmin ve Farah ikilisine bayılan bir ben değilimdir umarım. Zaten Jasmin’e ilk gördüğüm andan beri hayranım. Sabaha kadar adam tekmelesin oturur gıkımı çıkartmadan izlerim. Hayalimdeki Filinta kavgalarından biri de Jasmin-Garbis arasındadır. Bir gün görürüz inşallah. Evet, böyle hayallerim var benim.

Handaki çatışmayı pek çok açıdan beğensem de her vurulanın aşağı düşmesi ve Bıçak Ali’nin siper almadan, tam ortada ona buna bıçak sallamasını Filinta’ya yakıştıramadım doğrusu. Hadi ben neyse de Süreyya onu öyle görse vallahi yolardı. Adam vurulmak için elinden geleni yaptı ama kısmette kurşun yemek yokmuş. Jasmin-Farah konusunda emin olmasam da Garbis’in içten içe oradan kaçmasını isteyenler olarak yalnız olmadığımı biliyorum. Son sahnedeki birbirlerinin boğazına bıçak dayama olayı gerçekten komikti zira arada var 3-4 metre ordan ben bile kafasından vurabilirim. Keşke adamı biraz daha arkaya alsaydınız. “Beni alnımdan vur” der gibi kafayı çıkartmasaydı güzel olacaktı.

Açıkçası Şehzade Murat için gitti diyordum. Yatakta yatar halde görünce bir kez daha anladım ki Filinta’da Es Film açıklama yapmadan kimse bir yere gitmez. Adamı iyi edecek iksir de Yüceler Meclisi’nin elinde. Bir kez daha tereyağından kıl çeker gibi işlerini gördüler. Biz, Alman doktor sarayda tekti diye düşünürken yanlış yapmışız. Sanırım sarayda onlardan olmayanların sayısı daha az. Hem şehzadeyi zehirleyebiliyorlar hem de doktoru kendilerine bağlıyorlar. Bugün şehzade zehirleyen padişahı zehirlememişse elbet vardır bir hesabı. Şehzade Murat artık tamamen ellerine düşecek. Bu işten tek çıkarımız Şehzade Murat’ın uzun süre yatmayacak olması. Filinta’da uzun mağduriyetlere asla yer yok.

Mehmet'in hiçbir arzusu ikiletilmeyecek! Pringles diyorsa pringles!

Padişah ile Şehzade Mehmet’in ayak üstü konuşmaları ve nasihatlerini keyifle izledim. Mehmet’in yüzünde ilk kez sağlam bir gülümseme gördük. Fakat sonra o gülümsemenin silinmemesi beni biraz tedirgin etti doğrusu. Hem yatalak abisine karşı kurduğu cümleler hem de aklında yankılanan Padişah’ın cümleleri çok ama çok tehlikeli. Rahat durmayacağı kesin. Fakat bunun sınırı şimdilik muğlak bir konu. Her şeyi göze aldıysa Murat’dan en az 10 kat daha tehlikeli olacağını biliyoruz. Zira başarısız bir isyanı her açıdan değerlendirme şansı buldu. Başarısızlık hikayeleri başarı için çok değerli bir klavuzdur. Yüce Efendi gibi konuştum sanırım. Huyum benzemese bari...

Nihan ile Ahmet yine çok tatlıydılar. Bu bölüm sahneleri azdı ama gelecek bölümlerde çoğalacaktır. Her iki oyuncunun da ekran parıltısı olduğunu düşünüyorum. Daha önce benim de pek yerli dizi izlemememden kaynaklı farklı bir yerde görmüşlüğüm yok ama Filinta’dan sonra daha sık göreceğime eminim. Özellikle Ahmet bu bölüm beni çok şaşırttı. Normalde sakal yaş ve ciddiyet katar ama Ahmet sakallıyken şaşkın bir çocuk gibiydi. Sakalları kesince mankene dönmüş. O şaşkın çocuk gitmiş biscolata erkeği gelmiş. Filinta’nın esas oğlanları dikkatli olsunlar. Mahallenin yeni bir yakışıklısı var. 

Dış gece yazmasalar bari.. En azından bahara kadar.

"Nerede bu Celal” deyu tam ben soracaktım ki Mustafalar sordu. Benden çok yaşayacaklar :( Celal’in dramını biraz fazla es geçiyoruz. Adamı Manastır’a yollamaları hiç iyi olmadı. Kendine düşünecek zaman buldu. Söylemlerinden anladığım kadarıyla Farah en azından bir süre o kesimden yana rahat olacak. Celal ise daha babasıyla ilgili soruları sormadı bile. Elbet soracaktır ama şu anda bile büyük tehdit altında. Ana, “ben çocuğuma dahi iltimas geçmedim” demişti. Bir başkası Yüceler Meclisi’nin çocuklar üzerinde oynadığı oyunu çözse kuşkusuz hemen yok edilir. "Ana, oğlunu rapor edecek mi?" Sorusu gelecek bölümlere dair en çok merak ettiğim konuların başında geliyor. Celal’in hikayesi tekrar canlanmaya başladı.

Ben bu oyunu bozarım!

Geçen hafta şark konusuna dikkat çekmiştik. Bu bölüm anladık ki en azından gelecek bir kaç bölümün adı Mission Impossible gibi "Mission Şark" olacak. İstanbul’dan şark meselesine nasıl uzanacaklarını hala çok merak ediyorum ama bir kez uzanmaya kalkmasınlar. Yüceler Meclisi de tüm gücünü ortaya koyacaktır. Gülümsemesini beğenmesem de Şehzade Mehmet’in de şark konusundaki görüşleri malum. Bu görüşler geleceğe yön vermeyecek olsa bize bildirmezlerdi.

Durup dururken neden külliyeyi bombaladılar bir fikri olan var mı? Mustafaları hala ufak sorunlarla oyalayabileceklerini düşünmüyorlar herhalde… Aklıma gelen bir cevap da bu işin altında Cemiller ve defteri alma arzuları var diyor ama bu kadar görkemli bir giriş yaparlar mı bilemedim. İstanbul geceleri bir kez daha aydınlandı. Bakalım bu sefer kimleri kaybettik… Filinta 42. Bölüm böylece bitti. Gelecek bölüm hüzünlü bir başlangıç bizi bekliyor.

Haftaya görüşürüz...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER