Yeni bir yıldan neler diliyorsunuz? Bu soruyu
sorduğumda aklınıza gelen ilk şey kalbinizi ele geçirmiş demektir. Ben bundan
bir yıl önce mezun bile olmamıştım. Sürükleneceğim yolların varlığından bile
habersizken hayaller kurdum. İstanbul'a taşınmak, yeni bir yaşama başlamak ve
hayal ettiğim işi yapmaktı dileğim. Bu söylediklerim çerçeveyi oluştursa da resmin
içinde farklı renkler de vardı elbette. Bir yıl geçti. Ayaklarım kanayarak
yürüdüğüm yollar, bastırdığım korkular ve geçmişin izleri tatlı bir anı oldu.
Çünkü her şey tek bir cümle içindi: Ben hayallerime kavuştum.
Güneş geçmişinde yaşadıklarını Haluk'un omzuna
yaslanarak atlatmıştı. Buna ne kadar atlatmak denilebilirse... Haluk'un uyanık kafayla gördüğü kabus
gerçekleşebilir. Güneş'in her şeyi öğrenmesi bütün sağlam kozları saniyesinde
harcamak olur. Sonucunda da en az birinin ya hastaneye ya da mezara girmesi
farz olur. Şimdilik bunun cepte tutulacağı kanaatindeyim. Fakat tersi çıkarsa
işte o zaman şaşırtıcı olur. Tabii rüyaya, oyuna, hayale yer bırakılmadan
olursa...
Gilimsesene yiaaa...
Selin ve Ali cephesinde işler onca kaotik durumdan sonra
liseli neşesine dönüş yaptı. Sevgili oyunu güzel işledi, seyir keyfi de
yüksekti. Zaten Ali ve Selin'in oyunlarına ezelden beri aşinayız. Ama ne yalan
söyleyeyim, benim son zamanlardaki asıl gözdelerim Emre ve Tuğçe! Bu ikilinin
eğlencesi sonradan bir açıldı pir açıldı. Meğer Tuğçe kankalık pozisyonunda ne
kadar hamaratmış. Meğer Emre Tuğçe ile birlikteyken ne kadar da kendi gibiymiş.
Her ne kadar Emre Selin konusunda fazla 'iyi' olsa da bunu güzel bir gelişme
saymaktan yanayım. Aşk olmadığını anlamış canım ne var bunda? Gitmeyin şimdi
çocuğun üstüne.
Nazlı ve Savaş ilişkisi beni çok yormaya başladı.
Gerçek yaşamda da böyledir aslında. Karşımda ota süte atarlanan, gören gözden
kıskanan tipleri çiğ bulurum. Faydasız ve hükümsüz varlıklarıyla her şeyi ele
geçirmek isterler. İşte Savaş tam da bu modele büründü. Nazlı'nın değişimine
uzun zamandır değiniyorum ama gelinen nokta sahiden inanılmaz. Şayet o 'hırçın'
haliyle kalabilseydi, bu ilişki daha keyifli hale gelebilirdi. Kıskanılmanın da
ince bir lezzeti vardır, kabul. Ama bunun yolu ''Bak yemek yiyoyuz gel otuy
eheh'' demek midir? Ya Savaş? O cool postallı prensin içinden Anadolu magandası
fışkırdı aniden. Üstelik Sevilay'ın üst dudak tembelliği Nazlı'ya geçiş yaptı
şimdilerde. Bunca yersiz değişimi yorgun bedenim kaldırmıyor, alın beni buradan
efendiler...
Yiğit ve Nazlı çok sevimli olmadı mı? Nedendir
bilmem birlikteyken hem çok esprili hem de tutkulu bir çift oldular. Savaş
depresyon hırkasını giyip cipslere gömülürken Yiğit sahalarda boy gösterdi.
Fakat efendim, aşk düşmüş bir kez gönüle, Nazlı'yı durdurmak ne mümkün... Yine
de Yiğit bir müddet ortalarda olsun isterim. Ne Didem kadar soğuk ne de Elif
kadar stabil çünkü. Bir enerjisi var ve o enerjiyle Nazlı'yı aydınlatması
kaçınılmaz olabilir. Bakalım.