Gölge mi Ariel’i buldu, Ariel mi Gölge’yi buldu bilmiyorum ama şahane bir ilk buluşma yaşandı. Gölge’nin Ariel’e gönül koymaması gerçekten enteresan bir durum. Hoş, mermiyi koydu ama olsun. Şahsen Gölge’nin yerinde olsam bir an evvel Ariel’i yemeye çalışırdım. Gölge ise onu istediği sınırlara çektikten sonra pek de kin güdecekmiş gibi durmuyor. Zaten bu yüzden o Gölge ve koca bir devlet kurmanın peşinde ben ise Samed’im ve dizi-yorum’u erken bitirip bir bölüm daha Homeland izlemenin derdindeyim. Ariel operasyonu yapanın Gölge olduğuna aymamış ama ayarsa demedi demeyin pis plan yapar.
Ranini'ye açıklama yaparken ben. (çok fena temsili öyle böyle değil)
O kadar süre ortadan kaybolunca doğal olarak işler de birikti. İlk iş Karun’un çağrısına karşılık verdi ki ikilinin buluşması gerçekten enfesti. Öncelikle Karun’un ne yaptığını öğrendik. Konsey adına dünya üzerindeki dengelerin gözetilmesinden sorumlu. Sonrasında kısa geçmişin bir muhasebesini yaptılar ve Gölge fırsat istedi. Esasında Gölge’ye istediği fırsatı vermekten başka şansları da yok zaten. Sahnenin enfes yanı ikilinin diyaloglarıydı. Vadi durup dururken sağlam diyaloglar yazmaya başladı. Şaşırdım doğrusu. Diyaloglar sağlam olunca Ertan Saban da hali ve tavrıyla sahnede adeta devleşti. Sağlam oyuncular böyle oluyor işte. İyi bir orta geldiğinde mutlaka gole çeviriyorlar.
Toplantı sonrası Jurgen’den gelen telefonla bu kadar eğleneceğimi tahmin etmiyordum. Sen neymişsin be Mervan Aga! Yahu adam, Kocca Ferdinand’ın suratına telefonu şak diye kapattı. Şöyle bi iki saniye ben bile şokladım. Sonra kahkahayı bastım. Kırk yıl düşünsem Gölge gibi bir manyağın suratına telefon kapatabileceği aklıma gelmezdi. Gölge bunu yutar mı? Yutmaz… Sen misin suratıma telefon kapatan kalktı ta Irak’a gitti. Amma ne gidiş!
Daha önce bir Polat, bir de Yusuf’da görmüştük tek kişilik operasyonları. Bu adam hakikaten ölümden korkmuyor. Kısa dövüş sahneleri inandırıcılıktan uzaktı ama kurbanlarına kondurduğu öpücükle kalbimizi çalmasını yine bildi. Etrafta koşuşu, ağacın içine saklanış şekli her şeyi nev'i şahsına münhasırdı ve uzun yıllardır bu tür baskınların birbirine benzerliğine alışmış bizler için inanılmaz bir renk oldu. Her anından keyif aldım.
Eskiden biri suratıma telefonu kapatacak olsa adama baz istasyonunu yedirirdim ulen yaşlanıyor muyum ne...
Operasyonun sonundaki “bu yaptığın büyük saygısızlık”, “telefonu yüzüme kapamak da büyük saygısızlık” diyaloğu o kadar keyifli sahnenin sonuna resmen Ünal Aysal çileği oldu. Ertan Saban bir kez daha beni kendisine hayran bıraktı. Varlığına tanık olunca yokluğunun nasıl bir eksiklik olduğunu anladım. Daha çook uzun zaman varlığıyla renk katar inşallah.
Zeynep ikinci mektubu da Polat’a verdi ve gelmemesini tavsiye etti ama cevabını da aldı. Burada kafalar biraz daha karışmış olabilir. Yusuf’un toplantıya katılmasını dedesi istemiş. Polat’ın toplantıya katılmasını Karahanlı isteyemeyeceğine göre kim istedi? Sorusu akıllara gelebilir ama sonraki sahnelerde sandıktan çıkan zarf her şeyi açıkladı. Polat kripteksin içindeki bilgileri edindikten sonra zarfı bir bilet olarak kullanmış. Muhtemelen Amon'la anlaşmaları da bunun üstüne kuruluydu. Amon, Polat’dan vazgeçememezlik yerine anlaşmanın şartlarını yerine getiriyordu. Bunu, Polat’ın daveti aldığında hiç şaşırmamış olmasından da anlayabiliriz. Kurtlar Vadisi Pusu burada seyirciye inanılmaz güzel bir çalım attı.
Polat gelince yuvarlak yapıp dolunay olacaklar. Taktiği kessss
Gelelim toplantı gününe…
Öncelikle fragmanda yapıyı görünce Stonehenge sandım ve bu kadar acemi bir iş çıkarttıkları için çok kızdım. Evet Stonehenge’ye çok benziyordu ama ondan çok daha inceydi. Dünyanın kaderini belirlemek için dünyanın en eski yapısında toplanma fikri elbette muazzamdı. Pardon en eski ikinci demeliyim. Zira Şanlıurfa, Göbeklitepe’de bulunan tapınakların Stonehenge’den binlerce yıl önce yapıldığı ortaya çıktı. Yani sevgili İngilizler KICK ASS!!!
Hafta boyunca Vadi’ye o kadar laflar hazırladım ama Akdeniz’de bir ada dediklerinde hepsi kursağımda kaldı. Olsun, bambaşka bir heyecan bürüdü beni. Stonehenge’nin uzaylılarla alakalı olduğunu savunan pek çok belgesel izledim. Şimdi Vadi “dünyada başka Stonehengeler de var” diyor. Bu, uzaylılar ihtimalini kuvvetlendirir. Hımm…
Beyler akşam nereye akıyoruz?...
13 smokinli adam bir hilal oluşturdular ki Karun da bunların içindeydi. Kısa tartışmalarında gezegen nüfusunu iki milyara indirmeye çalıştıklarını anladık ki bu konuda onlara bir müjdem var. Hiçbir şey yapmadan oturup beklesinler. Uzayda muzayda, bilimde ilimde çok egkstra bir kaynak bulamazsak yaklaşan büyük kıtlıkla dünya nüfusunun bir milyarın da altına inebileceği zaten bilimsel olarak öngörülüyor. Demem o ki, "ulen yediğimiz bir tavuk döner işte" deyip boş vermeyin. Torunlarınızın çocukları onun için adam öldürebilir. Tadını çıkarta çıkarta yiyin. Fırsatınız varken uzun uzun çiğneyin. Bi yudum da kola alın. Ohh...
Bu arada müjdemi isterim üçüncü dünya savaşı da başlamış. İki dünya savaşının ortak projesinin kısa sürede Amerika gibi bir ülkeyi sıfırdan zirveye taşımak olduğunu göremeyenler daima üçüncü dünya savaşını bekleyecektir. Konsey de bekliyor. Hatta başladığını iddia ediyor. Demedi demeyin bu vizyonla bu konsey uzun yaşamaz. Polat dağıtır.
Tüm bu muhabbetlerin ortasında 13 hanedanın içinde siyahi birinin olması çok ama çok dikkatimi çekti. Herhalde siyahi bir hanedanlığın varlığı anlamına gelmiyor. Zira epey saçma olurdu. Bu hanedanların geçmişi yüzyıllar öncesine dayanıyorken sadece bu yüzyılda resmiyette de olsa özgürlük kazanmış siyahilere kimse hanedanlık falan vermez. Maksimum hizmetkarlık alırlar. Adamlar zihinlerde hala eksik insan muamelesi görüyorlar yahu… Ha, 13 hanedanlığın sadece ülkeler değil sektörlere göre de dağıldığını öğrendik ama bu beyazlar hiç mi hiç sevmez siyahları. Ben bir türlü kafamda oturtamıyorum.
İyi ki ağzımızdan bir laf çıktı yaa...
Bütün bu laflar arasında ilgimi en çok Karun’un “eşsiz gezegenimizin muhafızları” lafıydı. Bak yukarda da uzaylılar dedik. Şimdi bundan sonrası tamamen Samed Aslan fantezi dünyasına aittir. O dünyayı umursamayanlar için yazı burada bitmiş sayılır. Okudukları için teşekkürler. Yılbaşından sonra tekrar görüşürüz inşallah...
Sevgili kalanlar, konumuza dönecek olursak bunlar dünyayı yöneten güçler ve şu anda batı alternatif yeni dünyalar bulmak için milyarlarca dolar harcıyor. Amaç dünya şartlarını haiz, yaşanabilir, el değmemiş zenginlikleri olan yeni gezegenler bulmak. Durum buyken “eşsiz gezegen” bundan bir tane daha yok anlamına gelemez. Zira arayanların bu güçlerden bağımsız olduklarını düşünmek safça olur.
Adamlara palto bile vermemişler. Niye? Çünkü melezler üşümez. Kanları farklı.
Öyleyse neden girildi bu gezegen muhabbetine? Çünkü bu kutsal kanlı arkadaşlar uzaylı-insan karışımı melez bir tür. Bakın, antik çağlarda göklerden gelenlerin kadınlarımıza dadandığı pek çok kültürde anlatılır. Bunlar o birlikteliklerden doğan çocukların nesilleri bunlar. Bu yüzden kendilerini bu kadar asil ve güçlü görüyorlar. Esas amaçları da insanoğlunu yani hizmetçilerini gerekli olgunluğa ve boyun eğme güdüsüne hazırlamak. O gün geldiğinde ataları tekrar dünyamıza dönecekler ve tek devlet olacak olacak tek koloni. Anlayacağınız Polat yıllardır sadece bu ülke ve bu bölge uğruna savaşmıyor aynı zamanda dünyayı kurtarıyor!
Bu anlattıklarım son derece gizli bilgilerdir. Bilin ki karşı çıkanlar melezlere hizmet eden etki ajanı, provokatörlerdir. Önce eşitli söylemlerle açıkladığım bilgileri değersizleştirecekler ardından kişiliğime saldırıp beni sosyal olarak bitirmeye çalışacaklar. Bu tür girişimler önemli değil. Ben her şeyi göze aldım. Bu şekilde gerçekleri açıklamama engel olamadıklarında Ranini’ye saracaklar. Önce Ranini’nin gözündeki değerimi düşürecekler sonra beni bu işten almasını sağlamaya çalışacaklar. Ben Ranini’nin bunlara pabuç bırakmayacağını biliyorum ama ona destek olmamız lazım. O yüzden şimdi, bu satırları okurken her neredeyseniz ayağa kalkın, yumruklarınızı gök yüzüne kaldırın ve haykırın: DİREN RANİNİ!!!
Son olarak bu hafta içi dünya evine giren Erhan Ufak’a Ranini.TV ailesi olarak mutluluklar diliyoruz. Allah bahtlarını açık, huzurlarını daim etsin. Amin.