Kurtlar Vadisi Pusu: Saklı Ufo Gerçeği...

Biz gitti dedikçe adam paçayı kurtarıyor. Öldürmeyen Allah gerekirse Gölge’yi yolluyor yine öldürtmüyor. Yalnız Gölge de sağlam göz varmış. Hoş, asıl sniper mahareti kalabalık mekanlarda ortaya çıkar ama olsun biz yine de takdirlerimizi gönderelim. Hoca’yla karşı karşıya gelişleri, Gölge’nin önce Hoca’ya nişan alıp sonra dönüp gitmesi Polat’ın söylediğinin aksine sadece başkalarına verilmiş bir mesaj değildi. Gölge aynı mesajı bize de verdi. "Bu topraklarda sen elimdesin ve ben yaşamana izin veriyorum.” Bu mesajı Hoca’nın almamış olması tam bir fecaat...

Polat’ın çaresizliğine önce Gölge, ardından Hoca’nın kısmeti yetişti. Şahsen ben kaybolsam üç gün beni bulamazlar. Öyle bir talih var bende ama hoca öyle mi? Bizimkiler adamı şıp diye ormanın içinde buldu. Ariel de kendi cesetlerini buldu tabii… Ariel bir algıyı yıktı bu akşam. Bu zamana kadar karşı tarafın adamlarına daha fazla değer verdiğini görmüştük. Elbette harcanmasından çekinmiyorlardı ama bizimkilerin Polat’ı ikide bir yalnız bırakması gibi onları satmıyorlardı. Ariel artık nasıl kızdıysa adamı gırtlakladı. Hani bunu herkesten beklerdim ama plan ve sonuç odaklı, mantık içerisinde hareket eden Ariel’den böylesi bir öfke davranışı görmek karakterin değişimi açısından önemli bir gösterge. Sabır taşı onda da çatlamış. 

Sucuk yemiyorum terleyince koku yapıyor.

Gecenin kazananı Polat olsa da hükmedeni Gölge oldu. Bu yüzden de keyifler gıcırdı. Kimseyi kırmak incitmek istemem ama fraulein Sara Kurtlar Vadisi Pusu’da uzun zamandır gördüğüm en güzel kadındı. Irak’ın ortasında belli ki Gölge’nin tedavisiyle uğraşmış. Bu akla mantığa sığabilecek bir şeydi ama ardından gelen Jurgen işleri değiştirdi. Biz Ra diyorduk, işin altından Almanlar çıktı. Hoş, Ra’yı İngiliz görüyoruz ama İngiltere kraliyeti de aslen Almanlardan geliyor. Hepsinin kökenleri Habsburg hanedanlığına dayanıyor. Kurtlar Vadisi Pusu’nun son sezonlardaki genel söylevinin “Dünya’yı hanedanlar yönetiyor!” olduğunu düşünürsek durumu bu açıdan kurtarıyorlar.

Gölge’nin kendi yarasını açarken “sana açtığım yaraların yanında lafı mı olur Polat” repliği gerçekten güzeldi. Bu adam keyiflenince de karizmatik, sinirlenince de karizmatik. Gölge’ye ara vermek iyi gelmiş fakat bölüm boyunca ne yediğini bir türlü anlayamadım. Keşke bir diyalogla ne olduğu açıklansaydı. Zira benim gibiler mağdur oluyor. Twitter’de sorduğumda gelen cevaplar bonzai ve dere otuydu ki bu da aklıma gece gece otlu poğaça’yı getirdi. Bundan bize ne diyebilirsiniz ama bu yazıyı sabah sabah ilk Ranini okuyacak da aklına düşsün, canı çeksin diye yazıyorum. 

Petrol boru hattı fikrini ilk duyduğumda korkmadım desem yalan olur. Malum, gün geçmiyor ki dış basında IŞİD petrollerinin ülkemize geldiği üzerine bir haber çıkmasın. Böyle bir ortamda Irak’dan Türkiye’ye kurgu olarak dahi petrol getirmek hiç akıllıca olmazdı. Başka dizilerde buna kurgu diyebiliriz ama Kurtlar Vadisi’nin vizyonu bu bahaneye sığınamazdı. Neyse ki onlar da bu tehlikeli konunun içine dalmaktansa sınırlarında dolaşmayı uygun görmüşler. Bir boru hattı var, evet, ama daha yapımı bile bitmemiş. 

Çektim çakıyı, atladım aslanın üstüne...

Karun’un kral anektoduna Ariel’in verdiği tepki sadece beni güldürmemiştir herhalde? Bu adam bazen egksta komik olabiliyor. Fakat ne yazık ki Karun komedi sevmiyor. Ardı ardına gelen başarısızlıkların bedelini ödeteceğini söyledi ve Gölge’yi huzuruna çağırdı. Ariel ise ulaşmaya çalışacağını söyleyerek şaşırttı. Böylelikle iki şeyi anladık. Bir, Karun daha Ferdinand’la muhattap dahi olmamış. Gölge kullanışlı bir adam olsa da Ariel’in ondan daha derinlerde olduğu ortaya çıktı. İki, Gölge’nin nerede olduğundan Ariel’in haberi dahi yok ki en başından beri Ariel’in bildiğini düşünüyordum. Hani önceki yazılarımdan birinde araları sandığımız kadar iyi değil demiştim ya meğer sandığımdan da fazla açıkmış. Gölge ortadan kaybolsun ve sen hiçbir şey olmamış gibi operasyonlara devam et? Adam ölmüş olsa umrunda bile olmayacak. Yuh be kardeşim. Hadi Karun’u anlarım da Ariel sen ne vefasız bir insanmışsın yahu...

Polat’ın Irak işinden karlı çıktığını söylemiştik. Zira Hoca’yı kurtarmakla kalmadı Mervan’ı da ele geçirdi. Mervan topraklarında neler olup bittiğini öğrenince doğal olarak küplere bindi. Hani hepimiz kızardık da Mervan’ın bizden çok daha fazla kızması gerekiyordu. Bu zamana kadar birlikte milleti kandırdığını düşünürken kendini de kandırılmış bulması büyük bir darbedir. Zaten o sinirle gitti tüm çalışmayı durdurdu. Normal şartlar altında Mervan o çalışmadan pay isterdi. Bu bölüm Mervan’ın hikayesi güzel yazılmış.

Vurur yüze ifadesi, kariyer mi yaptın bi tanesi?

Asya’nın keyfine diyecek yok. Eeeee güç böyle bir şeydir arkadaşlar. Aşık olduğunuz hatunun size kul, köle olması gibidir. Ayaklarınızı yerden keser. O yüzden bu kadar çok müptelası var. Fakat Asya güce yaklaştıkça ölüme de yaklaşıyor. Zarfları teslim edecek kadar değerli, tek bir hatasında infaz edilecek kadar değersiz. Bence Polat Alemdar’ı çağırıyorsanız Asya’ya biraz daha müsamaha göstermeniz lazım. Aksi adil olmaz.

Fehmi her babanın rüyasını yaşıyor vallahi. İşleri sorumluluk sahibi evlatlarına devrediyor ve buna rağmen hala başlarında durmayı düşlüyor. Kenan’ın işler tıkırında ama Yusuf’un aklı çok karışık. Hele gelen DNA testinden sonra tam bir ikileme girdi. Annesini buldu. Şimdi babasını merak edecek ama işin ucunda deli de bir servet de var. Hani hiç merak etmezse dahi anlayışla karşılarım. Bazen toz kaldırmamak gerek. 

Toz kaldırılmaması gereken bir diğer nokta da yüzyılda bir yapılan büyük toplantı. Fehmi zarfı aldığında çok tedirgin olmuştu. Meğer sebebi toplantıya Yusuf’un davetli olmasıymış. Yusuf’un huyunu suyunu biliyor. Şimdi tutar orada ihtiyarları döver sonra al başına belayı. O yüzden sıkı sıkı tembihledi. Yusuf’un da bu tembihlere uymak boynunun borcu. Gerçek ailesi olmasa dahi onların ekmeğini yedi, suyunu içti. Onları seviyor. O yüzden bir arıza çıkartacağını sanmıyorum.

Gölge parlıyor mu bana mı öyle geliyor?

Fehmi enerji işini Yusuf’a bıraktı ama akabinde Gölge de kapılarında bitti. Açıkçası Gölge’nin teklif etmiş olduğu fırsatın gerekliliklerini yerine getirebilecek hiçbir özel şirketin o fırsatı kaçırabileceğini düşünmüyorum. Gölge her ne kadar teklif için Fehmi’ye gelse de kısa vadede Polat işi başlarına yıkmadan önce Yusuf’la ortak sahnelerini daha sık göreceğiz demektir. Birbirlerinin neler yapabilecekleri hakkında hiçbir fikirleri olmayan iki karakteri aynı sahnede görmek hoşuma gidiyor. 

Yusuf’un saf olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz ama kuşkusuz çabuk öğreniyor. Gücü eline alır almaz Azra’yı kanatlarının altına almak istemesi belli bir mantık içerisinde kabul edilebilir ama kendi ayaklarının üstünde duran başarılı hiçbir kadın böylesi bir gölge altına girmek istemez. Yıl olmuş 2015, kadınlar hala her şeyi en az erkekler kadar kaliteli yapabileceklerini ispat etmeye çalışırken (ki bu, biz erkeklerin ayıbıdır) onlara bu açıdan yanaşmak doğal olarak ters tepecekti. 

Fakat ikinci sefer kanatlarının altına almaktan ziyade kendisinin ona ihtiyacı olduğunu hissettirmesi ve kendi kişisel kontrolüyle alakalı alan açmasıyla Azra’yı kolayca ikna etti. Kadınların bu sevdikleri insanların onlara olan ihtiyaçlarına asla dayanamamalarına bayılıyorum. Muazzam bir içgüdü. Erkeklerde yok bak öyle şeyler. Odun geldik, odun gidiyoruz. Yusuf bu muazzam içgüdüye oynayarak kazanmış oldu. Helal olsun. Azra da zaten daha ilk tavsiyesiyle gönüllerimizi fethetti. Kurtul o arabadan!

Peki abi yol, yemek, sgk, sodexo'yu hiç konuşmadık?..

Kurtlar Vadisi Pusu’da yeni bir işe başlayacak tek kadın Azra değildi. Safiye’nin ben hariç hemen herkese batan sürekli evde oturması durumu nihayet sonlandı. Yeniden vakıf işlerine dönmek istiyor. Polat doğal olarak karşı çıksa da Cahit’in girişimci ruhu sayesinde kendi vakıflarını kurmaya karar verdiler. İhtiyacı olanlara adam gibi yardım edecekler. Öyle Zuckerberg gibi miras vergisinden kaçmak için numaradan vakıf kurmayacaklar. Safiye’yi yine tiril tiril göreceğiz. 

Madem Vadi kadınlarından bu kadar bahsettik Ayla Algan hakkında da bir şeyler söylemeden geçmek olmaz. Fakat ne yazık ki onunla ilgili pek iyi şeyler söyleyemeyeceğim. Çok güzel bir giriş yaptı ama o da dizide oyalanan, arada sahne dolduran, yüzümüze bir tebessüm kondurmaya çalışan bir karakter haline geldi. Ayla Algan’a bu sahneleri yazmak Robin Van Persie’yi maç boyunca yedek kulübesinde oturtmak gibi bir şey. Elinizde böyle bir hazine varsa sonuna kadar değerlendirmelisiniz. Aksi net olarak israftır. Yazıktır…

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER