Canım bekarlık!
Can’a kızıyorum,
yükleniyorum ama çok da üzülüyorum ya! : ( Herkes onun üzerine geliyor. Sanki herkes bir olmuş da “Altta kalanın CAN’ı
çıksın!” yapıyorlar. İşler güçler zaten kesat, Murat bir yandan, Ayşegül, Elif,
ailesi derken… Nedenine bakalım…
Ne kadan da çalışkan bir Mediha.
Bu bölümün ikinci
bombası kesinlikle Tahsin Bey Amca’nın Mediha Hanım Teyze’den boşanması oldu.
Can için hep beraber söylüyoruz:
Dertler
derya olmuş bende bir sandal… Yalnız anne ve babasının boşanmasının Can’ı
çok sarsan bir durum olmadığını gördük. Aman olmasın da zaten! Bu boşanma
hikâyesinin derinliklerinde yatan asıl güzellik, İsmail Dede ile Mediha Hanım
Teyze’nin o güzel baba-kız ilişkisiydi. Hayatta insanın, omzuna başını koyup
dertleşebileceği, ağlayabileceği, gülebileceği birisinin olması lazım değil mi?
İsterse Tahsin Bey Amca onyüzbinmilyon kere boşasın. Boşamazsa hatırımız kalır.
İsmail Dede varken, piiiiiiiğ! Mediha’nın dediği gibi kendisi hükümet gibi
kadın, darbeler onu yıldıramaz!
Hell
yeah!
Yalnız bahsetmeden
geçemeyeceğim Mediha Hanım Teyze’nin ruh halleri neydi öyle! Özellikle Mediş hali
yıkılıyordu! Ba-yıl-dım! (Yaaa öyle kolay Nurseli İdiz olunmuyor.)
“Bebek düşmanı, tüccar kadın!”
Yirmi birinci bölümün
en kilit hikâyesi, şüphesiz İso ve Mine Hala’ydı. Hala ile ilgili ayrıntıları
duydukça arkama bakmadan kaçmak istedim. Ne garip bir tesadüf… Adı Mine olan
bankacı… Ayşegül gibi ilk görüşte gözüm tutmadı. Hatta buna ilave olarak bir
mide bulantısı, bir öğürtü geldi. 2 sene öncesi gözümün önünden bir film şeridi
gibi geçti! Neyse.
Ne diyorduk? Hıh,
Mine Hala’nın bir dalgalar peşinde olduğunu hepimiz anlamıştık da acaba ne diye
dolanıyorduk. Bayram değil seyran değil bu hala birden neden çıksın ki? İso’yu
alıp satmak istediğini duyunca ben şok, ben iptal! Gerçek dünya çok berbat! Görüyoruz
işte her gün haberlerde: Herkesin elinde bir silah, kime denk gelirse sallıyor
ortaya. Yetmezmiş gibi bir de devlet nişanıyla ödüllendirilmeği kalıyor
çoğunun. Bu yüzde ohh canıma değsin, Mine, İso bebeği alamadı, satamadı. Süpersin
Can!
Var mı öyle hemen vazgeçmek?
Kahramanlık konusunda
Can durdu durdu turnayı gözünden vurdu. Mine’nin bebek düşmanı, tüccar bir
kadın olduğunu anlama süreci ve kurtarması 10 numara, 5 yıldızdı. Yalnız biz bu
çocukların fevri ve hemen vazgeçen hallerini ne yapacağız?
Bu
kareden sonra İso’nun süt kokusu burnunuza geldi mi?
Başlığa ilham olan “Ulan Murat!” serzenişim sebebini de tahmin etmişsinizdir. Ayşegül,
senin olsun istiyorsun Murat, anlıyoruz, ama bazen de çok yüklenmemek mi lazım,
ne dersin? İyi bir şeyler yapmak istersen kötü olan sen oluyorsun, olma. :(
Bu arada Murat ve Can arasındaki ipleri iyice gerildi. Ulan Murat, ulan Murat!(İç ses: Ah Muratçığım ^.^)
Can
yine de o elini indirsin. Yani. İndirirse fena olmaz sanırım.
Şöööyle bir
toparlamak gerekirse;
Bu bölüm de %50 romantik,
%50 komediydi. Romantik yerleri kalbimizin en özel yerlerine dokundu. Örneklendirmek
gerekirse Mediha Hanım Teyze ile İsmail Dede’nin birbirlerini nasıl sevdiğini
ve sahip çıktığını görmek çok hoştu, Can’ın İso’yu karıştırdığı sahnelerde hep
beraber gerildik. Komedi kısmında ise ağız dolusu güldük. Hahahahaha, o sarı
saçlarından kim suçlu Ayşegül? Velhasıl bölüm finali gölü Elif’ten geldi.
Elinde düğün davetiyesiyle, olan bitenden bihaber olan Ayşegül’ün karşısında
gülerken bıraktık. İş yine Can’ın başına mı patlayacak göreceğiz…
***
İnsanın sevmeye
niyeti olsun… Bu haftada izlediğimiz her saniyenin hakkını veren sadece
konusuyla değil içimize huzur dolduran tüm ekibe kocaman sevgiler,
emeklerinize, ellerinize, kollarınıza sağlık!