Kurtlar Vadisi Pusu: Gölgesiz...
Çok moralim bozuk yanında çikolata var mı?

Yine bir perşembe akşamı daha son dakikada ekran karşısına geçtim. Ben zaten hep son dakikada geçiyorum. Bu konuda turnuvalara katılmış Türk Milli Takımı’ndan farksızım. Bu zamana kadar bunun bir maharet olduğunu bilmiyordum ama Yusuf sayesinde öğrendim. Geçen bölüm yazısında çok oyalandığını söylemiştim. Nitekim avucunun içine kadar gelmiş Asya’yı kaçırdı. Sonradan yakalayıp önünü kesmesine lafım yok. Zaten o bunu yapabildiği için Kurtlar Vadisi Pusu karakteri, ben öyle şeyler yapamadığım için evde oturuyorum. 

Kadınların yüzüne silah tutulmaz annen sana hiç terbiye vermedi mi evladım?

Asya ile nihayet karşı karşıya geldi. Açık söyleyeyim ben analı oğullu, inkarlı bir diyalog bekliyordum. Yusuf’un önceki bölümlerden Asya’nın gerçek adını bilmediği ayrıntısını atlamışım. Yine de Yusuf “Zeynep diye birini tanıyor musun?” diye sorunca içim cız etti. Sahnenin dramını o an hissettim. Bir ana-oğul karşı karşıya ve birbirlerinden haberleri yok. Bu iş nereye gidecek, birbirlerinin durumlarını nasıl öğrenecekler iyice merak etmeye başladım. Daha önce de merak ediyordum ama o merak hep Vadi mantığı içerisinde kalıyordu. Bu sefer bir duygusallık da hasıl oldu. 

Polat ve Hoca yine karşılıklı oturdu ama bu sefer somut ve güzel bir şeyden bahsettiler. Sonunda yeni KGT elemanları geliyor! Nasıl karakterler olacaklar, ne kadar öne çıkartılacaklar bilmiyorum ama bu konuda çok heyecanlıyım. Umarım büyük renk katarlar. Hoca’nın Profesör Anadolu ile muhabbetine de değinmek lazım. Hocanın kastettiği oluşum herkesin anladığı gibi paralel yapıydı. Vadi aklı bir süredir bu konunun üzerine gitmezken bu bölümde neden böyle bir hatırlatma yapma gereği duydu anlayamadım. Üstelik açıklamayı da biraz talihsiz buldum. 

İş Hoca'yı korumaya gelince hiç böyle havaya giremiyorum Cahit. Bak şu an bıraksınlar, alayını korurum.

Hoca diyor ki," biz onları devlete faydalı olacaklar sanıyorduk ama onlar devlet içinde klon devlet kurmuşlar. Onlar gidince tüm o birikimler ve beklenen faydalar da uçup gitti." Vadi Aklı’na akıl vermek bana düşmez biliyorum ama yine de söylemeden edemeyeceğim. Paralel yapının öyle büyük bir nüfusu kaplamadığını son birkaç seçimde net olarak gördük. Peki bu nasıl bir devlet otoritesidir ki birkaç yüzbinlik insana bel bağlamış da geri kalan 70 milyonun içinden çıkabilecek değerleri hiç kovalamamış? Bu nasıl bir tembellik ve zaafiyettir? Olaya bu açıdan bakmak gerçekten sağlıklı mı? 

Vadi Aklı ile zıt düştüğümüz pek çok konu oldu amma velakin söylemlerini kendi içinde hep mantıklı ve tutarlı bulurdum. İlk defa bana göre zayıf bir söylemle ortaya çıktılar. Bu diziyi izleyen yüzbinlerce hatta belki de milyonlarca kişi var. Vadi Aklı’nın samimiyetine güvenerek bu söylemleri olduğu gibi doğru kabul ediyor ve bunların üstüne fikri bazda bir şeyler inşa ediyor. "Bunca yıldır bu gelişmeler yaşanmadı çünkü paralel varlığı ve yokluğuyla mani oldu" demek onlara pek de sağlam bir temel sunmamak olur. Kurtlar Vadisi Pusu’nun olaya gerçekten bu şekilde baktığına inanmak istemiyorum. Ya ben yanlış anlıyorum ya da Vadi bu sefer derdini net anlatamadı.

Kişisel değil Polat, just business..

Bölüm boyunca Gölge’nin keyfi gayet yerindeydi ama Ariel hayli gergindi. Gölge’nin planına inanmadığı adeta yüzünden okunuyordu. O sevkiyat işine daldı ve soluğu da Sabri’nin makamında aldı. Demedi demeyin bu Sabri’nin adamı Sabri’yi satar. Ortalık birbirine girmiş, abisinin bir kolundan Polat, diğerinden Ariel tutuyor adam ikiye bölündü bölünecek ama paşam memleketini özlemiş. Buna kaçmak denir. Şahsen Sabri’nin yerinde olsam memleketine yollar bir daha da kapıdan sokmazdım. Kafasına sıkardım diyeceğim ama kimi kandırıyorum kıyamam ben. 

Ariel -Sabri konuşmasından çok şey beklemiyordum ama Ariel beni resmen şok etti! Geçen hafta bölüm yorumunda “aynı şeyleri tekrarlayıp farklı sonuçlar ummak aptallığın tanımıdır” yazmıştım. Adam benim alıntımla bana “ben aptal değilim” diye cevap verdi. Benim kahkahamı daha kim tutar?? Yanımdakilere de durumu izah edemiyorum ama çok hoşuma gitti. Bu üstü kapalı selamdan çok büyük keyif aldım. Bana da tabii ki “eyvallah" demek düştü. Zira plan yapmayı seven bir kötüyü kendime düşman edinecek değilim. Ne diyorsan o! Saygılar Ariel Abi…

Bölümün bir diğer eğlenceli sahnesi de Cahit ile Erhan arasında geçen diyalogdu. Memati, Abdülhey ve hatta dayısı dahil herkese, her zaman verecek bir cevabı olan Erhan’ı ilk defa cevapsız bulduk. Zira Cahit “bu ne diyor?”dan ziyade onun pasını alıp topla gayet güzel hareketler yapabiliyor. Erhan belki de ilk defa kendini anlayan birini buldu ama bu onun için iyi mi oldu kötü mü oldu bilemedim ama bizim için keyifli olduğu kesin. Ayağına gelen kahveden sonra Erhan cephesinde de işler şimdilik yolunda gidiyordur.

Boyum kadar oğlum olmuş emekli mi olsam?

Ana-Oğul kendi yollarına gittikten sonra ikisinin de gecesi oldukça hüzünlü ve uzun geçti. Sanırım bir benim gecem eğlenceli geçti. Asya çok düşünceliydi ama neyse ki ağlamadı. Vallahi ucuz atlattık. Meryem’in sohbete başlaması konuyu açma açısından güzeldi. Muhabbetin sonundaki “Yusuf senin oğlun olabilir mi” sorusu ile ikinci şoku yaşadım. Tamam, bir anne olarak oğlunun yaşama umudunun her daim içinde olması doğaldır ama Asya benim oğlum net öldü diyordu. Buna gerçekten inanmasa Öktem’i bulmuşken öldürmez, konuştururdu. Ayrıca bu konu nasıl Meryem’e kadar düştü? Demek ki araştırdı. Vallahi ben Asya cephesinden hiçbir şey anlamadım. Umarım gelecek bölümlerde hikayenin taşları oturur.

Fehmi’nin gençliği nasıldır diye sorsalar aklıma en son gelecek tiplemeyi gördüm. Resmen disko çocuğuymuş yahu.. Arkadaşlarla eğlenceden gelmiş de hastaneye de doğacak çocuklarını görmek için öyle bir uğramış gibiydi. Levent Can gerçekten nefis bir oyuncu. Yusuf’un doğumunu anlatırken beni o neşeli havamdan bir anda koparıp bir hüzne boğdu. Zengin olmasına zengin ama yaşadığı hiç de kolay bir hayat değil. 

O da Yusuf’un hastanede değiştirildiğini bilmiyor. Yani Yusuf’un babasının kim olduğu hala bir soru işareti. Üstelik şimdi bir soru daha eklendi. Yusuf, Öktem Hoca eliyle Fehmi’ye verildiyse, Fehmi’den alınan çocuk şu an nerede? Zira ultrason diye bir şey var. İkizleri olacağını biliyorlardır. Bu iş iyice karıştı. Sonunda Fehmi’nin kayıp oğlu inşallah ben çıkarım. Paşa paşa ofisimde oturur, misler gibi çayımı içerim. 

Anadolu Hocam ve Deli Hüsnü Bey kardeşimiz bence muazzam ikili oldular. Özellikle "seni de, beni de gömer dersin” repliğine bayıldım. Bir an Polat bunu duysa ne yapar diye düşündüm daha da çok güldüm. Araya sıkıştırdıkları Madame Curie hikayesi de muhabbeti ilginç kıldı. Güzel bir anlatım tarzıydı. Kurtlar Vadisi Pusu böyle bir yol da Hoca ve Polat için bulmalı.

Hoff şiştim vallaha şiştim!

Gölge’nin kurduğu plan nihayet işlemeye başladı ama Polat’ın da bir planı var elbet. Öncelikle arabayı polis kontrol noktasına çekip yelekleri gizlice almak çok güzel bir plandı ama güzelim sahne Yasin Komutanımın sakalları yüzünden güme gitti. Yahu kurye bey kardeşim sen hiç sakallı resmi polis gördün mü? İnsan bi düşünür. Yasin Komutanım neden sakal bırakıyor bilmem ama şu sahne için kesseydi çok şık bir hamle olurdu. Yine de canlı bomba şakası güzeldi. 

“Son bir takım daha dikmeni istiyorum…” Gölge’yi kim bilgilendirmişse yanlış bilgilendirmiş. Polat öyle şova gelecek adam mı? Kendi elleriyle Polat'a ipucunu verdi. Bölüm boyunca aslında bu çatışmayı bekliyorduk. Nihayet toprak yola da girdiler ama öndeki arabanın ufak bir hızlanması ve Erhan’dan gelen telefon Polat’ın tecrübesini konuşturmaya yetti. Bu andan sonra........

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER