Diriliş Ertuğrul’u dün akşam 36. bölümüyle
evlerimize konuk ettik. Geçen haftaki bölümü gününde seyredemediğim için reklam
saatlerinin değişmiş olduğunu bilmiyordum. Dün twitter’dan öğrendim. Hakikaten
büyük rahatlık oldu. Evet 23:45’i gördük ve bir ara göz kapaklarıma mandal mı
taksam dedim ama olsun o tamamen benim uykusuzluğumdan kaynaklanan bir durum.
Böyle çok iyi. Bu yeni planlamada emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Dizi
seyrederken bi kahve alıp gelebilmeyi, reklamda çocuğumu uyutabilmeyi
özlemişim. Seyirci konforu mühim tabii.
Efendim gelelim dün akşamki bölüme..
Hatırlar mısınız geçen sezon Kayı’da bir toy
sırasında -kaçıncı bölümdü hatırlamıyorum- Ertuğrul Bey, Alpargu’ya ithafen:
“Atalarımızın destanlarını masal mı sandın? Onlar bebe uyutmak için değil, adam
uyandırmak içindir” demişti. Geçen gün bir kitapçıda Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil
Hoca’nın Kayı kitabını sordum. Olmadığını söyledi kitapçı. Daha doğrusu
kalmadığını. “Onu çok soruyorlar ya” dedi. Nasıl sevindiğimi anlatamam. İnsan
aradığı bir kitabı bulamayınca sevinir mi? Ben sevindim. Çünkü bu ne demek? Çok
soruyormuş herkes, dolayısıyla merak ediyoruz demek. Okuyoruz, araştırıyoruz
demek. Atalarımızın hikayesini daha çok öğrenmek istiyoruz, yıllardır uyuduğumuz
bir dünyada ayık biçimde var olmak istiyoruz demek. İşte şimdi, bugün o söze
şahitlik ediyoruz. Atalarımızın destanları hakikaten adam uyandırıyor;
uyanıyoruz.
Biz uyanıyoruz ama Oğuz Beyleri bir türlü uyanmıyor.
Ertuğrul dışında hepsi gaflette. Bu bölüm Hayme
Ana’nın dev çıkışları şahaneydi gerçi. Ne olur Hayme Ana’yı bir daha öyle Ertuğrul
Bey’e itimad etmeyen, Korkut Bey’in, Gündoğdu’nun aklına uyan biri olarak
yazmayın. Kayı’da zaten gün gibi bir Süleyman Şah eksikliği varken bir de Hayme
Ana’yı öyle görmek insanı üzüyor. Maşallah Gündoğdu, Tuğtekin, Korkut Bey,
Aytolun, Gümüştekin, Goncagül, Hamza, Kocabaş, Gökçe derken o taraf hayli
kalabalıklaştı.. Hayme Ana’yı bu bölüm o grubun arasından çekip aldığınız için
çok mesudum. Hele bir de Aytolun’a “sen konuşma!” diye çıkışınca içime serin
serin sular serpildi.
Hayme Ana.. Devlet Ana..
Oğuz boylarında kahramanlık da, ihanet de bitmiyor. Artık nurtopu bir hainimiz daha
var: Gümüştekin! Fitnecigiller familyasından Aytolun Hatun’un ağabeyi
Gümüştekin rolüyle diziye katılan Mehmet Polat’a hoş geldiniz diyelim önce.
Selçuklu sarayına yuvalanmış hain vezir Sadettin Köpek’in baş fitnecisi Gümüştekin,
koştura koştura ta Konya’dan Ertuğrul’un katline ferman buyurmaya gelmiş. Ama
nasıl inanıyor. Hainlerde hep böyle bir özgüven mi oluyor acaba? Aytolun’la
birbirlerine o hayallerinden bahsederkenki heves ve heyecanları insanı
şaşırtıyor. Hayret ediyorsun. Kendilerinden daha büyük bir plan kurucunun
varlığından habersiz olabilirler mi? Onlar böyle konuşup hayallere dalıp
giderken içeriye bir Hayme Ana gerçeği girdi. Dağ gibi. Süleyman Şah’ım
yaşasaydı ne diyecektiyse Hayme Ana da onu dedi işte. “Benim oğlum yapmaz”
dedi. “Devlet, emir” dedi Gümüştekin. Ve Hayme Ana’dan gelen cevap hem yüreğimizi
ve hem de Tanrı Dağı’ndan Türkmen Dağı’na, yolundan Türk geçen bütün dağları
titretti:
“Emir
devletinse, dağlar bizimdir!”

Bakışların bana biraz cesaret versin
Ve Sungur Tekin..
Moğollar’ın arasında
dağ gibi duran bir yiğit Türkmen Beyi de o imiş meğer. Casus olarak oraya
gönderilmiş olması çok heyecan verici bir gelişme. Sungur Tekin’in ne zaman ve
ne şekilde döneceğini ve karakteri kimin canlandıracağını oldukça merak
ediyorum. Sungur Tekin’in açığa çıkmasıyla Noyan’ın saltanatı da sona erecek
gibi görünüyor. Hatta Noyan’ın tahtını sallayacak bir başka isim de Tangut
olabilir. Tangut’un yaralandığı ve İbnü’l Arabî’nin onun yarasını sardığı o
sahneden niye bilmiyorum ama çok etkilendim. Bu iyiliğin Tangut cephesinde de
olumlu tesiri olacağına inanıyorum. Noyan’ın Tangut’a savurduğu her tekme,
dilerim Tangut’ta Noyan nefreti olarak karşılık bulsun. Zaten hep bizden
Moğollara birilerinin katılması, bu tarafta daha çok ajan olması biraz denge
problemi yaratıyor bence. Noyan artık ufaktan adam kaybetmeye başlarsa tadından
yenmeyen bir seyir şölenine dönüşebilir dizi.
Devletler kurup devletler yıkanlara vazifeli Artuk’tan
selam var.
Demek Artuk Bey bir aksakallı imiş! Onda bambaşka
bir hâl olduğu çok âşikârdı zaten. Rivayete göre, Hoca Ahmed Yesevi’nin
duasıyla Anadolu’da yeniden Türk hakimiyetini sağlamak amacıyla varlığı
faaliyet kazanan bir teşkilat var. Artuk Bey, rivayet edilen o teşkilatın
Dodurga’daki gören gözü. Geçen yıl bu vazifede Afşin Bey’i seyretmiştik. Afşin
Bey’i de çok seviyordum. Artuk Bey de bu kutlu vazifeye çok yakışan bir
karakter olmuş. Hikayenin bundan sonrası çok daha renkli ve heyecanlı geçeceğe
benziyor.
Ufukta bol bol cenk olduğu muştusu “Bamsı” nın pek
yakında döneceği haberi ile verildi. Bamsı da dönünce üç alpı ve bir de Geyikli
ile Ertuğrul Bey, Moğol keferesinin tozunu attıracak. Gerçi yine de her
fırsatta attırıyor ama.. Tek başına değil de birlikte cenk ettiği sahneleri
daha çok seviyorum ben. Sahicilik, birlik, dayanışma içeriyor alplarla cenk
etmesi.
Ertuğrul Bey ile Artuk’un çadırdaki konuşması muazzamdı.
Diriliş ateşini yakmak istiyorsan Buhara’yı, Semerkand’ı, Kudüs’ü rüyana ortak
et” diyen ve dahi pek çok âlimane cümlesiyle gönüllerimizi ısıtan Artuk Bey’i
ekrandan çekip almak ve memleketin başköşesine koymak istedim. Duyguyla
yazılmış bir sahne olduğu çok açıktı. Emeği geçenlerin eline sağlık.
*Bir Azerbaycan türküsünde “Boynu bükük yaşamak
milletime ar gelir” der. Ertuğrul Bey’in Kayı’yı dimdik tutma çabasını görünce
bu söz, bu türkü geliyor aklıma. Cihan devleti olma davasının peşinde bir ömür at
koşturan, pusat sallayan Ertuğrul Bey’i rüyasına vasıl eden Yaradan, bugün
dünyanın dört bir yanında eziyetlere, kıyımlara maruz kalan kardeşlerimize de
birlik içinde, huzurla yaşamayı nasib eder mi? Türkler tarihin her sahnesinde
binlerce yıldır var olmuş, devletler yıkıp devletler kurmuş yeryüzünün çınarı
timsali bir millet. Bugün Doğu Türkistan’da zulme uğrayan, Güney Azerbaycan’da
horlanan, Bayırbucak’ta yurdundan kovulan, Kerkük’te yok sayılan hep biziz. Burada
olan da biziz, orada ölen de biziz. Bir olmaya, diri olmaya her zamankinden daha
çok ihtiyacımız var. İnancı, milliyeti uğruna cefâya uğratılan kardeşlerimize kim
nereden ses ediyor ve “yalnız değilsin!” diyorsa var olsun. Bayırbucak’ın değil
yolunu bilmek, adını duymamış nemelazımcılara inat, vefasını yüklenip Türkmen
Dağı’na çıkartma yapan bütün kardeşlerimize, büyüklerimize selam olsun. Haray haray men Türk’em türküsünü buraya
bırakıyorum; bugün bu yazıyı okurken yarenlik etsin size. Allah, dünyanın
neresinde zulme uğrayan Müslüman ve Türk var ise onlara yâr ve yardımcı olsun.
Emek veren herkesin eline sağlık.
Haftaya görüşmek dileğiyle..