Sonlara doğru Sevilay, Mertoğlu konağına geldi. Biraz tartıştılar ve Sevilay giderken Güneş önünü kesti. "Bir daha evime gelmeyeceksin, gerekirse kocam sana gelir!" nutukları pek işe yaramadı ama Sevilay'da test ettiğim ve olumlu karşıladığım şey, gururu. Gururunu ezdirmez ama Güneş'in ayağını ezer. Mertoğlu cephesindeki olaylara, bir yenisini daha ekler. Bu bölüm bir diğer şaşırdığım noktaysa Haluk'un Savaş'a karşı hassasiyeti. Bu olay sonucunda karısının önünde ablasına karşı öfke patlaması yaşadı. Haluk pisliğin teki çıktı Güneş Abla! Haluk kişisi, engellenen numaralara eklendi.
Bölümün sonlarında
Ah Bu Ben adlı parçayı Ali'den dinledik. Çok da iyi oldu. O sahne çok iyi yerleştirilmiş, özenle yazılmış. Replikler ve parçanın sözleri uyuşuyordu. Bu anlamda çokça etkilendik. Sonra ışıklar söndü ve gençler uyudu. Ta ki Ahmet kapıyı çalana kadar... Ben Haluk sanmıştım ve benimle birlikte birçok kişi de öyle sanmıştır ama Haluk umulmadık birinin kapısını çaldı: Melisa'nın. Onun orada olduğunu bilmiyor Haluk. Peki, Melisa orada ne yapıyor ?
Şimdi toparlayalım: Melisa Haluk'un özel mülkünde ne arıyor? Bu İnci, neyin kafasını yaşıyor? Güneş'in ezilen ayağına ne olacak? O fragman, neden bu kadar öfke içeriyor? Güneş artık saflığını kaybedecek mi? Ali böyle gitar çalmayı nereden öğrendi?
Haftaya görüşürüz! :)
Sevgilerimle