“Mezarımın üstünde
de tepinirsiniz.”
Ona bir şey
olacağını duymaya bile tahammülü yokken, Devran’ın ondan nefret edeceğini, onu
sileceğini bile bile o kalan 6 ayını yaşasın diye teslim oldu İskender’e. O
silahı almak için. İskender için İmre sadece bir silah. Kendi yetiştirdiği en
önemli silahı hem de. Onu Devran’a bırakmayacağını söylemesi beni ürküttü.
Bunlar bayağı esaslı kötüler. İmre gibi gri değil onların tonu. Şu anda
simsiyah. Odadaki sahnede daha önceden beklediğim patlamayı sonunda tam
anlamıyla gördüm İmre’den. Bu kız daha ne kadar gururunu ayaklar altına alacak.
Yeter, yorulduk artık bunu izlemekten. Yani bu kızı ne hale getirdiniz ya.
Günün sonunda olan hep İmre’ye oluyor. Ne İskender, ne Aysel, ne de Cesur… Hiç
kimsenin onu gerçekten sevmediğini anladı. İçinde olduğu ailenin nasıl bir aile
olduğunu bu sefer kurbanları kendisi olunca sonunda fark etti. Şimdi o da artık
Devran gibi yalnız. O otel odasında gözyaşları içinde o elbiseyi giyip her
zaman oynadıkları oyunu oynamaya devam etmek zorunda. Devran gibi onun da ilk
heyecanını izlemek güzeldi. O ne yaptığını bilmez halleri ve sonunda kısacık
bir an da olsa gördüğümüz mutluluğu iyiydi de çay kaşığı ile verilen mutluluk
kepçeyle geri alındı. Kuduz’un yanında ne işi olduğunu anlayamadığım için bu
olayın neresinde kafamda hala oturmuyor tam olarak. Orası benim için koca bir
boşluk. Biz İmre’nin tak tak tak meydan okuyan o halini en çok seviyoruz. Artık
şu gözyaşlarını silelim, savaş boyalarını sürelim. Aşk da bir yere kadar.
Devran’a oynamak zorundaysa da artık Devran’ın sayıp sövmesini dinlemekten ben
yoruldum. Gerçekten vazgeçmiş gibi davransın o kapıya o her türlü gelecek
zaten. İskenderlerin oyununun bu kadar kolay kurbanı da olamaz bu kız. Bu kız
zeki bir kızdı hatırlatmak isterim bir kez daha. Gerekirse kendi oyununu kurar,
kurmalı.
Odadaki
sahneleri diyaloglar açısından çok güzeldi. İyi yazılmıştı. Devran’dan dolaylı
olmadan direkt olarak yine duyamadık duymamız gerekeni. Ama onun da zamanı ve
yeri gelecek. O kelimeyi sonunda haykıracak. Ancak merak ettiğim bir konu var.
Dizinin esas oğlanı bilmem kaç küsür bölüm sonrası ki bu hayatında ilk defa
birisini öptüğü an olacak birisini öpüyor. Bunu biz neden bu kadar kötü bir
şekilde izliyoruz? Aralarında ne oldu hala muamma. Bir şeyler vardır diyemeyiz.
Yoktur da diyemeyiz. Çünkü bilemeyiz. Yani ben hala anlamadım ne olduğunu.
Hareketlerinden acaba diyorum sadece öpücükle sınırlı kalmadı mı? Sonra diyorum
dizinin çiftinin bu sahnesini böyle geçiştirmezler herhalde. Yani çok garipti
ya bilemiyorum ilk defa bu ikilinin bir sahnesini hiç beğenmedim. Ortam zaten
sisli, puslu gibi. Aşk ateşinden mi geliyor o duman, metafor mu var burda,
nedir? Gözümü kırptım bir baktım Devran, İmre’yi öpmüş ve sahne bitmiş.
Bilmiyorum, ben hayal kırıklığına uğradım. Ama gözyaşları, dram olunca zoom
yapılıyor, teessüf ediyorum.

*Görmüyoruz.
Bilmiyoruz. Duymuyoruz. Something happened, bad things happened ya.*
Devran, İmre’ye
bir daha asla güvenmez herhalde der gibi olursanız hemen derin bir nefes alın,
canınızı sıkmayın. Devran’ın hayat sınavı esas şimdi başlıyor. Bu yaşanana
rağmen asla yapmam, artık imkânsız, bitti deyip nefret ettiğin o kişiye
defalarca yenilmektir zaten aşk. Göreceğiz gerçekten aşk mıymış bu hisleri.
İlk ve son.
*
Sis inerse sahnemizi izleyeceğiz.*
Şer ittifakı da
toplandı, İskender, Cesur ve Aysel sonunda kavuştu. İmre’yi de zorla da olsa
yanlarına aldılar. Bu aileyi izlemeyi seviyorum, yapacak bir şey yok. Bir de otel
görünümlü kumarhane açtılar. Orda güzel sahneler, güzel hikayeler olabilir gibi
işlenebilirse. İnşallah. Cesur-Aysel, Cesur-İmre sahnelerinden umduğumu da
bulamadım. Diyaloglar çok zayıf geldi. Derinliği hissedemedim. Cesur,
Kuduz-İmre-Devran cephesini de karıştıracak gibi geliyor. Gerçek silahı da asla
vermediler İmre’ye çok belli. Kızcağız yediği hakaretlerle kaldı.
Bölümün ana
noktası İmre, Devran dramıydı, ana hikâyede ise yine adam akıllı hiçbir şey
olmadı, keyifsizdi. Devran bu sefer İskender’in hesabını keser diyordum bayağı
da heyecanlıydım ama aynı tas aynı hamam. Dizinin başkahramanı bu kadar güçsüz
ve pasif olmamalı sanki. Sürekli kaybeden bir başkahraman olur mu? Bunu biz
neden izleyelim? Baba oğul savaşına döndük diye seviniyoruz, yine Devran’ın
sonsuz mağlubiyetleri ile yola devam. Yaptığı şeyler kaporta çizmek, taş
fırlatmak, araba parçalamak. Eeee? Deha nerde? Dahi çocuk nerde? Devran yine 21
bölümdür olduğu gibi tam bir şeyler yapacak artık diye bekliyoruz, herhalde
ortalığı artık yıkar yakar diyoruz yine hiçbir şey yapamadı, her zamanki gibi. Böyle
bir kazık yedi yine de hiçbir plan kuramayıp babasını vurmaya mı karar verdi?
Zaten İhsan olayı ve sahneleri de bana çok saçma geldi. Tim’in vurulma sahnesi
daha da saçmaydı. Ordaki olaylar kafamda hiç oturmadı. Devran eline o silahı
alıp yine ateşlemediyse bence bu silahı günü gelince İmre için ateşleyecek. Hissiyat.
Bölümle ilgili
bana mantıksız gelen ve anlayamadığım şeyler var. İmre’nin Kuduz’un yanında işi
ne? İskender’in telefonunu gizlice almadı mı? Gizlice aldıysa o zaman nasıl
İskender İhsan’ın oraya geleceğini biliyor? E hepsi baştan beri zaten
İskenderlerin planıysa o odadaki sahnede başından beri Devran’a oynuyor muydu? Bu
çok mantıksız değil mi? Gülce o mesafeden Yusuf Dikeç mi mübarek İskender’i
nasıl vuruyor? Bu kadın evde atış talimi mi yapıyor? İmre neden gidip her şeyi
Devran’a anlatmadı? Tim sırtından vurulmadı mı? Kürek kemiğinin kenarından. Böyle
tık diye ölmesi bir tek bana mı çok saçma geldi? Sorular, sorular, sorular… E
peki cevaplar?
İskender’i
sonunda şurasından vurmalarıyla bir bölüm daha bitti. Bu dizide aynı olaylardan
sürekli farklı sonuçlar bekliyoruz. Her bölüm Devran saçını tarıyor, ha oldu,
ha olacak diyoruz sonra yine aynı yerden devam. Geçen bölüm sonrası çok daha
farklı bir bölüm hayal etmiştim oysa. Ne diyelim hayırlısı. Hayır dileye dileye
bir hal olduk. Şöyle bir yazsanız rahat rahat da bir izlesek ya. Bu kadroyu bir
daha nerde bulacağız?
*Gülce
Dikeç-Paris Olimpiyat Oyunları 2025*
Bir bölüm daha
biter. Haydi kalın sağlıcakla.