Deha: Bu kadar korkak olma Genç Karan

*Ben senin gibilere düşmem sajdhaskjdsak*
“Manita değilseniz siz ne ayaksınız?” Dünyanın en haklı sorusu. İnanın Kuduz beyciğim biz de sürekli bu soruyu soruyoruz. Kendileri de birbirlerine bir gün umarım sorarlar da, birisi itiraf eder. Devran sürekli “Neden?” “Niçin?” diye sorup durdu. İmre güzel hatırlattı. Önemli olan içinde bulunduğun şu an. O yeter. Bu kadar korkak olma Genç Karan. Yapılmış en iyi tespit. Gerçek bir korkak. Bu ikilinin sahnelerinde eğlence de olsa, komedi de olsa, alt planda hep bir hüzün var. Umarım mutlu bir sonunuz olur. Gerçekten umuyorum olur. Ama hislerim tam tersini söylüyor. İlk ve son. Böyle hüzünlü bir şarkısı olan iki insanın mutlu bir sonu olabilir mi?

İnsanlık için küçük, Devran için büyük bir adım geldi sonunda. “Bundan sonra tek araba gidelim.” Haydi be Devran. Haydi be inşallah. Senden umutlandım. Bakışlarını görüyordum da, artık darısı bastırdığın hislerine. Atağa geçersin diye umalım.
 
Kız tarafının aşk itirafı yapmasını beklemek de ne bileyim. O kadar da çıldırmadık. Sahi Devrancığım bu özgüvensizlik mi, kendine mi aşıksın yoksa? İmre’nin o lafları tek tek geri çarpacağı günler çok uzak değil gibi. Cesur da keşke şu vicdan saçmalıklarını, kendini bembeyaz bir karakter sanıp diğer herkesi kötü diye belleyip insanları yargılama saçmalıklarını hatırlatıp çarpsa. Hani siz iyiydiniz ya, diğer herkes kötü. Devran Karan’ın dünyası mı yoksa Barbie’s World mü desek? Tozpembe hayaller. Unicorna binmiş vicdanlı insanlar. Vicdan çiftliği.
 
En çok da “Ben senin gibilere düşmem.” lafının çarpılmasını bekliyorum. İmre’ye olan hislerinle savaşıp kapısına gittiğin günleri de göreceğiz gibi. Kuduz olayına kurulmaya devam edip bir yerde fena patlayacağını düşünüyorum Devran’ın. İskender’in oğlu o. İçindeki ateşin kudretini görelim. Geçen bölümü izledikten sonra yavaş yavaş Kuduz'la tetikleneceğini düşünüyordum, yanılmadım da. Ama bence esas savaşı burada olmayacak. Esas savaşı başka birisi. Karga. Hayırlısı.
 
İmre Devran sahneleri dediğim gibi izlemesi keyifliydi ancak ana aksiyon akıp yanında da bu sahneleri izlemeyi tercih ederdim ben. Baştan beri esas hikâyenin bu ikisi olduğunu bilmem kaç yüz kez anlattım, bunda sıkıntım yok. O hikâyeye bayağı rötarlı da olsa sonunda girildiğini görmek de güzel. Ama izleyen insanlar, kendim de dahil, aksiyon aksını, o karakter evrimlerini görmek istiyor. Bir olaylar da bir yandan olmalı. Mesela bu bölüm ne oldu ana hikâye adına? Devran depodan kaçtı. Babasıyla kardeşi dövüldü. Gitti, sahte altın yaptı. Bir adama altın fırlattı. Bu kadar. Ana hikâyede akan bir şey olmadı. Karga hapisten çıkacaksa ben olsam bunu bölüm ortası yapardım ki Cesur'la oradan çatışma başlasın, o hikâye de aksın diye. Dizinin bence en büyük sorunu bu. Her şey eş zamanlı ilerleyemiyor. Siz aksiyon dozunu arttırmadığınız sürece de işiniz zor gibi. Devran White’ın tehlikede olmayıp tehlikenin kendisi olması gerek.
 

*Tülay geri dön ne olur, seni çok özledim Tülay. *
  
Cesur bu dizide izlemeyi en sevdiğim karakterlerden biri. Ama bu bölüm geçen bölüm olduğu gibi kendisini pek aktif olarak göremedik. Yine ortalığı biraz karıştırdı ama eksikliğini hissettim. Cesur'la ilgili bildiğimiz tek şey boğazına dayanan bıçak, kurtarmaya kimsenin gelmemesi. Bu mudur yani? Cesur Karan'la ilgili başka bir hikâye yok mudur? Dizinin ana hikayesinin akması için önemli bir karakter. Hele de yeni bir hikâyeye girdiyseniz bence hiçbir şekilde geri planda kalmaması gereken bir karakter. Baba oğul savaşı hikayesi çöp oldu, Cesur ve Devran savaşından yürüyoruz tamam, bunu anladım ama bu hızda olmaz. Bizim bu iki karakterin keskin zekalarının savaşını görmemiz gerekli. Geçen bölüm gibi ama ivmesi daha da artarak. Yani mesela Devran hapishaneye gidip Karga'yla konuştuktan sonra Karga’yı hapishaneden çıkardığını anlamayan var mı? Onu zaten anında hepimiz anladık. Burada neyini merak edeceğiz? Bence olması gereken Karga'yla Devran’ın konuştuğunu göstermeden bizi bu bölüm sonuyla baş başa bırakmanızdı bölümün son sahnesi olacaksa. O zaman ne olduğunu anlamazdık. Ama zaten dediğim gibi ne olduğunu bileceğimiz şeyi neden izliyoruz ki? Breaking Bad mi yazmak istiyorsunuz? O zaman bize oradaki gibi olaylar, heyecan fırtınası, akıl oyunları verin. Walter nasıl Heisenberg olduysa Devran karakterinin de dönüşümünü görelim. Kâğıt üstünde bu kadar iyi karakterlere sahip olup da karakterleri bu kadar yüzeysel işlemek…Aysel Gülce mesela. Yıllar önce ne oldu? Aysel de çok güldürüyor beni. Ama karakter kelimesini kullanıyorsak üç boyutlu bir şekilde her şeylerini görmemiz gerek. Aysel’in eski eşi? İmre’nin babası? Ceylan’a da bir hikâye açıldı, hiç yoktan iyidir. Diğer abileri de görüyoruz buna da şükür. Ama işte bence biraz daha derinleştirilebilir hikayeler, diyaloglar.

 
*Mahalle yanarken biz.*
 
Sonunda Karga sahalara dönüyor -bir de dönmüyormuş siz o zaman görün esas şoku- ve bunun için mutluyum. Böyle bir karakteri harcamak zaten inanılmaz bir akıl tutulmasıydı. Umarım onun da bozulmuş özü eskiye döner de o halde izleriz kendisini. Özledik en sevdiğimiz mafya reyisini. Çok fazla dinamiğe hizmet edebilecek bir karakter kendisi. Bir yanda Kuduz. Ki bence Kuduz‘un İmre’ye bu ilgisi varken orda da başka sıkıntılar çıkacaktır. Cesur. Karga. Devran. Kuduz. İmre. İskender. Aysel. Böyle yazınca ne güzel değil mi? Bunları kendi kendilerine koysanız bir olaylar olur. Bizde niye olamıyor?
 
Olaylar bayağı karışacak gibi. Sürekli bunu diyorum ama karışmıyor hâkim bey, karışmıyor. Sussan olmuyor, susmasan olmaz. Bu kadar yavaş yazılmaya devam ederse sonunda fenalık geçireceğim. Haydi artık biraz hızlanalım!
 
Bu haftaki monoloğumun da sonuna geldik. Aynı heyecanla, aynı şeyleri, sabırla anlatmaya devam ediyorum. Şu fragmanları ve diğer tanıtım şeylerini bu kadar geç vermek kimin fikriyse selam ve saygıyla. Bir gün bölümü izlemeyi unutacağım. Bir gün. İnanıyorum ben, bunu başaracaklar.
 
Haftaya görüşmek üzere. Haydi kalın sağlıcakla.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER