Deha: İçimde ölen biri var

*Bize erkekler ağlamaz demişlerdi oysa :(*
“Yanımdasın, susuyorsun. Susuyor, konuşmuyorsun. Bakıyor, görmüyorsun. Dokunsan donacağım. İçimde intihar korkusu var. Bir gülsen ağlayacağım. Bir gülsen kendimi bulacağım. Depremler oluyor beynimde. Dışarıda siren sesi var. Her yanımda susmuş. İnsanlar susmuş. İçimde ölen biri var…”
 
Baştan beri bayağı derin yazılan, ufak detaylarla ince ince işlenerek yazılan bir dinamikleri var. Aslında başka bir yolla ilerleyeceklerdi ama tabii o kısım sizlere ömür. Şimdi girdikleri yol bakalım nereye çıkacak. Devran çok içine atıp çok dolmuş durumda. Bir yerde artık daha fazla dayanamayıp gözyaşıyla sınırlı kalmayıp hıçkıra hıçkıra ağlayacak gibi geliyor. Kolay değil bir insanın hayatının birden bu denli alt üst olması. Daha ne kadar dayanacak, İmre ile yüzleşince ne olacak izleyip göreceğiz.
 
Bu ikilinin sonu ne olur bilemiyorum ama aralarında her ne yaşanırsa yaşansın mutlu bir son olmayacak gibi. Bu işin sonunda ikisi de çok acı çekecek. Gül bahçeleri göremiyorum burda. Aysel, İskender ve özellikle Gülce’nin bakışları da pek hayra alamet değildi zaten. Bu cephede de ciddi sıkıntı çıkacak gibi.

Sürekli aynı şeyi söylüyorum ama İmre’yi Devran'la kısıtlamaya da gerek yok. Onu buraya hapsetmek gerçekten karakterin potansiyelini çok gereksiz harcıyor. Aksiyona, mafyatik işlere yakışan bir karakter. Her şeyden öte İskender’in yetiştirdiği bir karakter. Buraya hapsedip tek odak noktası Devran gibi davranmak bir yerden sonra karakterin çok yönlülüğünü elinden almak oluyor. Onu bence artık biraz aksiyona sokun. İskender’le sahnelerini özledim. Bu dünyayı en iyi bilen kişilerden biri dizideki. Bunu kullanmamak hata olur. Ne yapacak kebapçıda sürekli camdan mı bakacak. Camdaki kız. Bunun dizisi yapıldı sanki. Tamam, anladım, baştaki her şey karman çorman oldu, her şey uçtu, yeni bir yola girildi ama İmre hala aynı İmre. Artık onun da kendi yoluna bakması ve Devran tarafının bir şekilde tetiklenmesi ve biraz atağa geçmesi gerek. Kadın tarafını gördük, inandık, yeterli. Döne döne “Sen iyi ol.” diyerek kedi yavrusu gibi bakan Devran’dan sonra, yolladığı güllerle “Yenge.” diye etrafına adamlarını salan Kuduz ilaç gibi geldi. Görür görmez nasıl bir beğenme, nasıl bir göz koymadır bu? Kuduz gerçekten de kuduz gibi geliyor. O gülleri yine kibarca reddetti. Ben tek tek yedirir diyordum. Biraz artık bir şeyler olur herhalde bu cephede. Devran’ın tepkisi Kuduz’un bu depara kalkmış halini görünce ne olacak göreceğiz. Tabii yazılmaya bu hızla devam ederse o tümör bu çocuğu öldürünce anca.
 
 
*Bana sadece merdiven basamağı saysan illegal için yeter demişlerdi ama. *
 
Finalde Cesur yine oyunu kurdu, Kuduz’a muhbiri öldürttü. Yine bir ölüme sebep oldun Cesur. Senin gri tonunu seviyoruz biz, aman dikkat. Devran’ı da köşeye sıkıştırdı. Polis sirenleri. Bir ceset. Bir silah. Altınlar. Ve Devran Karan. Görelim bakalım ne kadar dâhiymiş bu çocuk.
 
Herkesin eline sağlık. Sahne geçişleri bu bölüm bana biraz garip geldi. Birden böyle pat diye bir orda, bir burda. Bir de dizinin fragmanlarını çok geç veriyorsunuz bence. Bölümün olduğunu unutacaktım az daha.
 
Bu bölüm de yine bir önceki bölüm gibi, Devran’ın üniversite sahneleri hariç, kendini izleten bir bölümdü. Ama şu Devran’ın altın işi sanki biraz fazla kolay oldu gibi. İllegale öyle hemen girebilinebiliyor mu yani? Bir içime sinemedi de neyse. Girilmiş bir yol var, değişen bir hikâye, biraz da zamana ihtiyaç var gibi. Sonu nereye varacak göreceğiz. Yine de hep tetik, hep tetik.

Haftaya görüşmek üzere. Kalın sağlıcakla.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER