Kan Çiçekleri: Siz rastlantıların en güzelsiniz

*Tablo gibiler vol bilmem kaç.*
Her bölüm geçmişe dair bir yüzleşme olması açıkçası beni mutlu ediyor. Keza yüzleşilmesi gereken o kadar çok şey var ki bu hikâyede. Özellikle Dilan üzerinden. Dilan'ın babasıyla yeniden yüzleşmesi, içinde kalanları bir kere daha farklı duygularla dile getirmesi gibi. Evlatlık olduğunu ilk öğrendiğinde yazdığım yorumda dile getirmiştim; Dilan evlatlık olduğunu bilseydi bile Zümrüt'ü ve abisini o ateşe atmaz yine bedel olarak giderdi diye. Çünkü kardeşlik sadece kan bağı ile olmaz can bağı denen bir şey var ve onlar Dilan'ın kardeşleriydi. Dilan bu hafta babasına bunu kendi dile getirdi. Ve yine Dilan olmasaydı kan dökülmesin diye Seyit’te, Hanife'de bedel olarak Zümrüt'ü verirdi. Dilan'ın sürekli her şeyi affedip küçük tepkiler göstermesine isyan edenlere de onu büyüten babasından cevap geldi bu hafta: “Ben seni bilirim, sen yine ağırlığından itina edip en hafifinden başlarsın konuşmaya.” Dilan sonradan değişmiş bir karakter değil. Mayası bu. Affedici ruhu, empati potansiyeli ve vicdanı ağır basan bir karakter oldu her zaman. Bu yüzden onun kendine dair her şeyi affetmesini anlıyorum. Ve fakat içimde bir kırgınlık var ki bu konuda, anlasam bile Dilan’ı affetmem mümkün değil. Derya'yı, Dilan'ı öldürmeye kalkmasından dolayı asla affetmeyen Baran'ın, "Ben hala düşmanımı arıyorum, beni vuran kişiyi arıyorum." Demesine rağmen sessiz kalan Dilan'ı affedemiyorum. Hadi sana yapılanı affettin, sevdiğin adama yapılanı nasıl affeder ve görmezden gelirsin. Hepsini geçtim bak, Baran senin yaralarını bu denli sarmaya çalışırken sen onu bu kadar büyük bir korkuyla nasıl bırakırsın. Ödü kopuyor sana bir şey olacak diye. Bunun tam tersi olarak da Baran Dilan'ın sakladıklarını öğrenince ona tepki gösterecek diyenlere de sözüm: Baran ilk önce yürüme mesafesinde, üç ay zincire vurulan karısını bulamadığı için kendine kızsın bir zahmet! Koca Karabey aşiretinin buna gücü yoksa yok olsunlar.

Bu haftanın bendeki en güzel özeti banyoda çocuk gibi şakalaşan canım çiftim. Siz rastlantıların en güzelsiniz...
 

 
Teşekkür paragrafım bu hafta Yağmur Yüksel ve Nazan Beyazıt'a... Sabiha’nın Dilan'ın kızı olduğunu resmi bir şekilde öğrendiğinde gösterdiği o tepki, o iç çekişle karışık korku o bana inanılmaz geçti. Dilan ve Sabiha'nın karşılıklı sahnelerinde Dilan'ın haykırışları, çaresizliği muazzamdı. İkinizin de emeklerine, yüreğine sağlık. Tüylerim diken diken izledim. Dilan'ın, Sabiha'ya yalvarıp "Ayağımdaki zincirleri sökün." Dediği yerdeyim ben hala...
 
GENEL NOTLARIM.
* Toplantı sırasındayken Dilan’ı görünce tek bir parmak işareti ile Cevahir’in sözünü kesen Baran’a kalbimi verdim. Cevahir’in verdiği tepki Baran’ı işkillendirdi ve bunu açık ve net de belli etti. Dileğim bundan sonra biraz olsun temkinli davranır.

* Sabiha’nın, Dilan’a yaptığı eziyetlere karşı duyduğu vicdan azabına istinaden Havin’in ‘’Ama siz onun kızınız olduğunu bilmiyordunuz.’’ Diye kurduğu cümle nereden bakarsan bak çok falso bir cümle olmuş. Kan bağı olmayan bir kadına zülüm serbest mi? Bir kadın olarak sus Havin!

* Koca Karabey aşiretinin bulamadığı bilgiyi Seyit’in bulması kadar saçma bir şey olamaz bende. Tamam. Kabul, Seyit’in Dilan’a olan borcuna bir anlam yüklenmek istenmiş ama bunu Karabeylerin çok rahat yapabileceği bir şey üzerinden yapmayın lütfen. Aşirete olan inancım sarsılıyor.

* Anladığım kadarıyla Fırat’ın Derya’dan aldığı hisseleri, Sabiha satın alıp Baran’a devrederek ona olan rüştünü ispat edecek. Ve fakat benim tercihim hisseleri Fırat’ın Baran’a teslim edip bir Karabey olarak ona rüştünü ispat etmesi. Çünkü benim buna ihtiyacım var. Sabiha’ya başka bir anlam yüklenmeli.

* Hocam Baran’ı şirkete gönderin artık. Tamam, hanımcıyız ama Karabeyler iflas edecek. Başımızda bu kadar akbaba varken iflasa hazır değiliz.

* Dilan Baran'ı aradı, telefon komodinde çaldı. Koca konakta Baran'ı aradı bulamadı, Baran havuz başında çıktı. Baran, Dilan'a bakayım uyanmıştır dedi komodinde olan telefon Baran'ın cebinden çıktı! Bazı olayların olması için vesileye sebep var, okey kabulüm ama bu kadar baştan savma olamaz! Bunu aklıma hakaret olarak sayarım.

* “Ben tam artık Fırat’a güvenebilirim derken, sen yine sırtımdan bıçakladın beni…” diyen Baran Karabey'e iki çift sözüm var: Sen hiçbir zaman Fırat'a güvendiğini belli etmedin. Derya olayını bile tek yalnız Fırat'a yükledin. Derya'nın tek derdinin sen olduğunu bile bile. Dilan'ın da dediği gibi Fırat kendini Karabeylerden dışlanmış hissediyorsa üzgünüm bunun sebebi de sizsiziniz. Baran annesiz büyüdüyse Fırat'ta annesiz büyüdü. Babasının hayatta olmasının bir anlamı yoktu. Keza zehir saçmaktan başka bir misyonu olmayan bir karakter Hasan Karabey. Ben Fırat'ın amcasıyla konuştukça, Cihan'a abi oldukça nasıl değiştiğini de gördüm. Keşke sende ona bunun için fırsat versen.

* Ben senin hakkını nasıl ödeyeceğim diyen Dilan'a sözüm: Baran söylemedi ama ben sana söyleyeyim; Baran'ın sende hiçbir hakkı yok. Baran sana olan hakkını ödemek için ömrünün sonuna kadar uğraşmak zorunda. Gönlün rahat olsun.

* Baran'ın temasından sürekli kaçan Dilan'dan sıkıldım. Vuslata ermişsin daha neyin kaçması bu. Vallahi Allah Baran'a peygamber sabrı vermiş.

* Herkes birilerinden korktuğu için bir şeyleri saklamak zorunda kalıyor. Hikâyenin içinde boğulmaya başladım artık. Dilan, Karabeylerin gücünü hafife alıp bir şeyler saklıyor. Sabiha kendi gücünü ve Karabeylerin gücünü hafife alıp Cevahir'i saklıyor; kızına gerçekleri söylemekten vazgeçiyor... Gerçi tek tabanca koca düğünü taramasının ardından Karabey gücünü hafife almasına da şaşırmamak lazım, Sabiha’nın. Sahi, Dilan Karabeyler konağının kapısının önünden de siyah araba ve maskeli adamlar tarafından kaçırılmıştı değil mi? Tamam, kabul ettim; haklılar.

* Karısını Azade'ye karşı savunan Baran'ı özlemişim. Bu yoldan devam.

* Kısa bir teori paragrafı açmak istiyorum: Düğünün taranması, Dilan'ın kaçırılması ve o zincirli odanın ifşa olmasına yönelik Baran, Dilan ve Sabiha yüzleşmesi, Dilan Sabiha’nın annesi olduğunu anladığında olacak diye düşünüyorum. Keza Dilan'a tüm bunları yapan Sabiha'ya Baran neler yapabilir kestiremiyorum bile ve fakat Dilan'a bunları yapanın öz annesi olduğunu öğrenince ister istemez kendini Dilan için frenlemek zorunda kalacak. Demirlere frenlediği gibi. Dilan Sabiha’ya göstermediği o büyük tepkiyi Baran'ın yanında zincirli odanın kapısını açarak gösterecek gibi geldi bana. Ve Baran tüm gerçekleri orada öğrenecek. Yüzleşme bu şekilde olursa on birli masayı başıma taç ederim.

Zaman zaman bunaltsa da güzel bir hafta geçti. Emeği geçen herkesin yüreğine sağlık.
Sevgiyle kalın.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER