Seni zamansız ölümlere karşı koyuyorum.
Hep aklımdasın...
Yükün ağır.
Bir irisin bir ufaksın, yetiştiremiyorum.
Turgut Uyar
"İşte tüm
hayatımın özeti." Diye açtığı kutunun içinden, yatağa serdikleriyle
varlığına anlam katan ufak tefek eşyaları gösterdi Dilan, Baran’a... Haksız da
sayılmazdı. Annesinden kalan takılar, birkaç resim ve bir atkıdan ibaretti
geçmişi. Hâlbuki küçük yaşta annesini kaybeden Baran'ın bile çocukluğuna dair
çok daha fazla hatırası vardı, Dilan'a nazaran. Hepsi bir kenara hatırladığı
sıcacık anne sevgisi ve mis gibi tüten anne kokusu vardı hala zihninin bir
köşesinde. Söz konusu anne sevgisiyse Baran Dilan’dan daha tamdı, daha
şanslıydı her zaman.
"Neyi yaşaman gerekiyorsa onu yaşa. Acı,
sevinç, keder… Ama ne olursa olsun bunları benimle yaşa” demişti Baran,
Dilan'a. Bu hafta bu cümlenin hakkını o kadar güzel verdiler ki ikisi de
birbirine sığındı her fırsatta. Fırat'ın yaptığı hamleye karşı Dilan'a tutunan
Baran ve annesi konusunda boşluğa düştüğünde Baran'ın göğsüne başını koyan Dilan
izledik... Birbirlerinde dinlenmek onlar için yapılabilecek en güzel eylem
oldu her defasında. İlk geldiğinde cehennemim dediği konak, Dilan'a artık
içinde sadece sevgi ve güven barındıran, içi çiçek bahçeleriyle dolu bir cennet
olmuştu. Gardiyanım dediği adamsa sığındığı liman…
Bir insan umudunu
yitirdiğinde yolunu kaybedermiş. Dilan'ın annesine dair umudunu yitirdiği her
an Baran ona yeni umutlar yüklemek adına bir şeyler yapmaya çalıştı. Bu kez
seçtiği yol, onların geçmişle bir kez daha yüzleşmelerini sağladı.
"Susarak da olsa birbirimize ilk burada açtık kalbimizi." Dedi Baran
sahile götürdüğünde Dilan'ı. Olmamışlıkları yeniden düzene koymak istercesine...
Yaşanan kötü anıların yerine yenilerini eklemeyi dilercesine... Kendine bile
kabul ettiremediği duygulara rağmen Dilan'a ilk hediye aldığı yere götürerek.
"Ben senin yasını tuttum üç ay." Diye ekledi. Umudun her zaman var
olduğunu hatırlattı yine ve yeniden. Bir kez daha Dilan'ı, umudunun yitip
gittiği yerden tutup kaldırarak.
O gece ipleri koparmak
adına yakılanlar dile geldi. Düğün resimleri... İlk hediyemiz; Dilan'ın güzel
gözlerinin renginde olan yeşil şal... İçimin en çok yandığı sahnedir o sahne, hiç
kuşkusuz. Baran'ın iç çeke çeke attığı o sessiz çığlıklar yüreğime işlemişti.
Hatıralar akılda kalır dedi Baran yanan şal için. Hatıralar kalsın, razıydım ben
ve fakat şal da kalsaydı keşke, yanmasaydı. Keza o şal, Baran'ın Dilan'a aldığı
ilk özel hediyeydi. Hem de hiç olmadık yerde. Sahi madem geçmişe yönelik
yüzleşmeler, kötü anların ve yerlerin telafisi başladı, Hara'da ki samanlığın
telafisi nasıl olacak Baran Karabey? Buna yönelik bir çalışman vardır diye
düşünüyorum. Kapalı yerde kalma korkusu olan Dilan'ın, kilitli kapılar ardında
korkuyla bir gün geçirdiği aklıma geldikçe samanlığa da bir el atman
gerektiğini kanaatindeyim. Ve diğer taraftan Dilan'a sesleniyorum: Bizim yanan
resimlerimizi odaya tekrar yerleştirmek için neyi bekliyorsun? Albümü başucuna
bırakarak Baran kendi üzerine düşen görevi yaptı bence. Devamı sende…
Dilan'ın kendini eksik
hissedişine karşın, sabah başucuna içinde düğün resimlerinin bulunduğu albüm
bırakan Baran'a kalbimi bıraktım. Umudunu her yitirdiği yerde, Dilan'ı
kalbinden tutup kaldırması, tüm yaralarını ayrı ayrı sarmak için verdiği çabası,
hayran bırakacak kadar kusursuz. Dilan artık Baran'ın merkez noktasıydı;
üzüldüğü, yıprandığı, kırıldığı her yerden sorgusuz sualsiz ona merhem olmaya,
sevgisiyle göğsündeki evinde onu dinlendirmeye her daim hazırdı. Ah benimle
yürekleri hala büyümemiş çocuk çiftim; siz birlikte büyümek, birlikte öğrenmek,
birlikte yaş almak için karşılaştınız. Yaşadığınız ve yaşayacağınız tüm zorlu
sınavlardan el ele galip çıkmak sizin birbirinize duyduğunuz bu aşka karşı
boynunuzun borcu. Tüm bunlar geçecek ve biz yeniden kuşları uçuracağız o konak
bahçesinde.
Her erkeğin ilk aşkı
hep annesidir ve her baktıkları kadında annesini ararlar. Çünkü bir tek anne
sevgisi karşılıksız ve sonsuzdur. Baran Dilan’ın sevgisinde, saygısında, ilgi
ve alakasında hep annesinin izlerine rastladı bu zamana kadar. Hatta merhameti
ve vicdanında bile. Gelin kaynana toprağına çekermiş dedi ütülenmiş gömleğini
yatağın üzerinde hazır bir şekilde gördüğünde, Baran. Birbirlerine iyi gelmeyi
o kadar güzel biliyorlardı ki hem de ta en başında, Hara’da, Baran Fırtına
artık iyileşmez diye onu vurmaya yeltendiği günden bu yana. Dilan aslında
Baran’a ilk o gün ışık olmaya başladı ve aydınlattı yolunu; Fırtına’nın
gözlerine bakmasını söyleyerek. Aslında o günden sonra yol arkadaşı oldular,
hiç anlamadıkları bir şekilde…
Yazı devam ediyor...