Gelsin Hayat Bildiği Gibi: Alcapone & Kara Mamba

Payaslılar
 
Sadi Payaslı’yı, Songül Payaslı’yı kendi başlarına da izlemeyi seviyorum ama… ama itiraf ediyorum ikisi birlikteyken ekrana kitlenip, gözlerimden kalpler çıkarak izliyorum.
 
Şunu da itiraf etmem gerekir ki, başta bu adamın partneri olarak bu genç kızı mı koymuşlar diye düşünmüştüm. İlk bölümden sonra bu adamla bu kız ne tatlı olmuşlar umarım dizi en azından on bölüm falan sürer de izleyebilirim diye düşünmeye başladım. En sonunda da her Sadi ve Songül (SadGül) fanı gibi seksen beş kez onların sahnelerini tekrar tekrar izlerken buldum kendimi.

Sadi ve Songül iki yabancı ama güzel insan olarak, birbirlerini beğenerek ama biraz da gıcık olarak başladılar ilişkilerine. Önce tatlı tatlı atışmaya sonra birbirleri için endişelenmeye, merak etmeye başladılar. Bence merak etmek âşık olmanın başlangıcıdır zaten. Bunu Flaubert benden çok önce söylemiş biliyorum ama ben onu okumadan da böyle düşünüyordum. Kendimden biliyordum zira. Neyse Sadi ve Songül’den bahsediyordum. Sonra birbirlerini görmediklerinde özlemeye başladılar. Sonra hissettiklerini anlatmak istediler birbirlerine. Endişelerini, özlemlerini, kalplerinin nasıl çarpmaya başladığını… Anlattılar da. Sonra birbirlerini hissetmek istediler. Dokundular. Öpüştüler. Hepsini yaparken çok güzeldiler. Birlikteyken hep çok güzeldiler.  
 
O kadar güzel başladılar ki, öyle güzel bir çift oldular ki onları on on beş dakika izlemek için iki buçuk saatlik diziyi izlemek zorunda kaldım her hafta. Haksızlık etmeyeyim gerçi ilk zamanlar dolu dolu izleyebiliyorduk onları da. Ya da ben başlarda sadece internetten izlediğim için öyle hatırlıyorumdur. Sonlara doğru ne oldu bilmiyorum ama bebekler ağzını açsın diye çikolatayı gösterip brokoli dolu kaşığı ağzına sokar gibi Songül ve Sadi sahnelerinin en güzel yerinde kesip başka sahnelere atlar oldular. Söylemek istediğimi anlatabilmek için bu örnek tam uymamış olabilir zira brokoli faydalı bir şey.


 
Ev ev yuva, mutlu huzurlu yuva…
Duvarların dili olsa da konuşsa diye bir deyim vardır ya, işte o deyim SadGül ev için söylenmiş bence. Bir sürü dizi izledim şimdiye kadar. Hepsinde sevdiğim oyuncular oldu, sevdiğim karakterler oldu, sevdiğim mekanlar da oldu, sevdiğim eşyalar oldu ama sırf sahne geçişinde gösterilen penceresini gördüğüm için bile sevindiğim bir mekân olmamıştı hiç. Mekân demeyelim gerçi güzel komiserimiz kızmasın. Ev yuva, mutlu huzurlu bir yuva…
  
Finale dair
 
Daha önce burada 40 bölüm Karadayı yorumlamıştım ve o yorumlarda da çok söylenmiştim. Seyirciyim ben sonuçta istediğim şeyleri görmeyince söylenirim. Böyle girdim zira bu dizinin finali için de söyleneceğim. Gerçekten böyle mi olacak yahu? Son haftalarda izlediklerimiz yayında ve yapımda emeği geçen herhangi birinin içine sindi mi gerçekten?
 
Hayır, zaten Sadi ve Songül için bir düğün istemiyordum ben. Onların sahte düğün fotoğrafları çok güzel ve gerçekti benim için. Sadece gerçek bir düğünün Songül’ün içinde kaldığını söylettiğiniz için yani o mutlu olsun diye isteyebilirdim bir düğün görmeyi. Tabii, Songül’ün de bu şekilde bir düğün hayal ettiğini sanmıyorum. Hele ki şovcu Sadi’nin böyle bir organizasyona olur vereceğini hiç sanmıyorum. Karadayı’dan Mahir bile sene bilmem kaçta, doğru düzgün parası yokken hapisten kaçıp sevgilisine adalarda düğün yaptı. Maalesef sahte karısına milyonluk tablolar, mücevherler alan Sadi Payaslı’nın karnında kızını taşıyan bir tanecik gerçek karısına danaya ortak girer gibi yedi çift birden düğün yapmayı nasıl gönlü aldı. Bunu hiç anlamadım.
 
Hadi bunları geçtik diyelim, hikâyenin başlama sebebi olan kaybedilen minik kızın adını yaşatacağını hayal ettikleri, bölümler boyu bekledikleri kendi kızlarının doğduğunu göremeyecek miyiz biz şimdi gerçekten? Neyse ki ben hayal kurmayı seven biriyim de MEB’den Sadi Payaslı, kara mambası, güzel komiser Songül ve aşklarının çileği Busenaz’ın evlerinde mutlu bir hayat yaşadıklarına dair çeşitli hayali senaryolar oluşturabileceğim kafamda.
 
İçimde kalmasın diye şu da söylemek istiyorum, ikisini o evin içinde yeşil kanepede oturup menengiç eşliğinde sohbet ederken izlediğimiz sadece buna benzer minik sahneler bile içeren bir dizimiz daha olsaydı keşke.

***
 
Uzun zaman sonra böyle içselleştirerek bir dizi izlemediğim için yine uzun zamandır yazmadığım ve dahil olmaktan çok mutlu olduğum RaniniTv’de de bir anı yazısı bırakayım istedim.

O zaman hep birlikte geeelsin hayat bildiği gibi geelllsin…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER