Ve Ceylin’ciğim...
Nazan Arısoy'un Frida
Kahlo kitabında dendiği gibi “Herkes gibi benim de bana ait bir gökyüzüm var.
Kendi fırtınam, yağmurum, şimşeğim, baharlarım ve yakıcı yaz günlerim karanın
görünmediği. Kendi okyanusum var.” diyerek sonunda kendini hatırlayan Ceylin.
Soluk mevsimleri
canlandıran yağmur, akşam kızıllığında yorgun ama dik bir duruş, kış
ayazlarında bile açan yakıcı güneş gibi herkesi etrafında toplayan, ona yanlış
yapıp affedilmeyi güç şeyleri saklayanları bile affeden, onlarla da aile olan,
Erguvan-Kaya-Duman ailelerinin umudu ve gücü olan Ceylin.
Ceylin'in güvenilir
bir komutan edasıyla insanları etrafına topladığını, onları yönettiğini daha
önce de görmüştük. Bunu öyle başarıyla yapıyor ki, ordu kursa katılır insan. Ya
da şu çok moda deyimle "parti kur oy verelim" dedirten cinsten bir
liderliği var.
Bu bölümde o hızlı
düşünüp, hızlı bir şekilde eyleme geçiren Avukat Ceylin'i yeniden gördük çok
şükür. Parla'nın ne zaman olacağı belli olmayan duruşmaya kadar hapiste
olmasını istemedi. Ceylin biliyordu ki, Parla'nın normalde nefsi müdafaa yapıp
Çınar'ın hayatını kurtardığı için ceza almaması gerekiyordu. Fakat davada her
şey karışıktı. Önce bir savunma bulması gerekiyordu. Buldu da... Üstelik
Serdar'ı kimin öldürdüğü de tam belli değildi.
Uzun uzun adalet
nedir, ne değildir nutukları atmayacağım. Ama sadece Zafer'in değil, ilk
sezonun sonunda öldürdüğü polisin de katili olan Serdar gibi biri için, öldürme
amacını değil can kurtarma amacını taşıyan bir eylemde bulunan yeğenini kurban
etmek istemeyen Ceylin'i anlıyorum. Empati yapabilen herkes de anlayabildi.
Hayran olduğum kısım ise Ceylin'in, Parla'yı bir gün bile hapse sokmama sözünü
tutmuş olmasıdır. Ceylin'in olağanüstü durumlardaki olağanüstü performanslarını
hep sevdim. Beni bir karakterde bu tür şeyler çekiyor.
Suçsuz yere hapse
girip orayı görmüştü Ceylin. Parla'yı verse duruşma tarihi uzayana kadar
herkesi çıkarsa, onu çıkaramayacaktı. Bunun olmaması için yaptığı harekât
planı, onunla çalışan Metin, ustalıkla bunu uygulayışları izlerken "Evet,
işte bu!" dedirtti. Çünkü Ceylin buydu. İzlerken bizi aksiyonu ile
heyecanlandıran biricik kadın kahramanımızdı.
Ve Sevgili Avukat
Ceylin Erguvan sizi ne kadar özlemişim anlatamam. Cübbenizle daha çok davalar
alsanız, o davaları çözseniz ve bizi dünyanıza daha çok misafir etseniz keşke.
Evet, burada sevgili
Sema Ergenekon'a sesleniyorum. Dizinin kalan şu çok değerli zamanında artık
bizim gözü kara, cesur, cüretkâr avukatımızı daha çok izlesek? Avukat Ceylin'i
izlemenin çok tansiyon yükseltici, heyecan veren bir yanı var. Ceylin'i aileyle
ilgili olmayan, kendine ait, çözerken onun avukat olarak dünyasına
girebildiğimiz davalara bakarken, mahkemelerde fırtına gibi eserken
izleyebilelim lütfen. Ceylin'in Yekta ile savaşında da Ceylin'in yine ve
yeniden zekasını kullanışını izleyelim.
Şimdi bize iki
bölümdür meşaleleri yaktıran, cevval avukatımız Ceylin Erguvan'ı kaybettiğini
düşünen küsmüşlere haber saldıran şeye gelelim. Yani o ilk bölümlerdeki ruhuyla
Ceylin'in geri dönüşüne... Ilgaz'ın ilk bölümde bahsettiği ipten adam alan
avukatı bir parça en sonunda görüşümüze... Bunun artık devamının gelmesini
umuşumuza.
Ceylin ve Ilgaz
adaletin farklı taraflarında doğmuş ve farklı nedenlerle hukukçu olmuş iki
insan. Ilgaz hep sistemden beslenmiş. Kurallara kanunlara uyup uslu bir çocuk
olursa Şirinler'i (Smurfs) bile görebileceği öğretilmiş. Üzerindeki görev ve
sorumluluk da hep bu olmuş. Bir yetişkinken bile... Bunun için Ilgaz o sistemi
korumak için savcı olmuş. Kendisinin de savunduğu sistemin kurallarına işine
gelince uymamasına burada girmeyeceğim. Üstte bahsettim.
Ceylin ise sistemin
haksızlığa uğrattığı taraftan gelmiş. Sahte deliller, sistemde çalışanların
oynadığı oyunlar ile babası alınmış ondan. Babanın gitmesi evdeki herkesin
hayatını etkilemiş ama en çok Ceylin'in hayatını etkilemiş. Ceylin üniversitede
iken babasının hapiste olduğunu, çalıştığını ve tüm aileye baktığını öğrendik
önceki konuşmalardan. Yani onu ve ailesini adaletsizliğe uğratan sistem,
Ceylin'in gencecik yaşta ailesinin sorumluluğunu almasına da neden olmuş. Bunun
için Ceylin son iki bölümdür ailesini korumaya çalışan "aile reisi"
görevine de bürünmüştü yeniden. O görevi maddi ve manevi anlamda hiç
üstlenmemiş Ilgaz'ın Ceylin'i anlamamasının bir nedeni de bu.
Fakat asıl neden
geldikleri farklı yerler. Ceylin, sistemin kurallarına uymasa bile kurallarını
savunmak için hukukçu olan Ilgaz'ın aksine, sistemin içindeki haksızlıklarla
savaşmak için hukukçu olmuş. Çünkü Ceylin'in adalet anlayışını haksızlıklar
şekillendirmiş.
Sistem onu sadece
babasında da hayal kırıklığına uğratmaz. İnci öldürüldüğünde onun katilini
bulma savaşında sistem ona zorluk çıkarır. Ceylin, Tilmenlerin evine gider ve
cinayet mahalini anlar. Katilin bulunmasının nedeni budur. Sisteme (Pars) zorla
kanıt beğendirirler. Sistem (Pars) bu arada Ceylin'in kardeşinin katilini
bulmak yerine, bir DNA testi için onunla uğraşır. Engin sistemin bir türlü
yakalayamadığı Yekta yardımıyla kaçırılır. Engin öldürmekle suçlandığında
sistemin temsilcisi Pars ona avukat bile vermez. Sistem Ilgaz'a da engel olur.
O da işte o zaman sistem, onu da yargılamadan durduğu noktayı değiştirir.
Sistemin yakalayamadığı Yekta hem ona hem Ilgaz'a saldırır. Ceylin Yekta'nın
avukat olmadığını kanıtlamak ister ama Yekta önce davranır ve sistem sonra
Yekta'nın peşine düşmez. Ceylin kendi yöntemiyle Yekta'yı yenmek ister,
sistemin koruyucusu Ilgaz izin vermez. Ceylin babasının 3 ay önce öldürüldüğünü
öğrenir. Bu defa her şeyi sisteme bırakmaya karar verir. Çünkü İnci'den sonra
yorulmuştur. Sistemin temsilcisi ve baba dediği Metin ona bir katil verir. Tam
huzuru bulacakken ona katili veren Metin'in ve kardeş saydığı Çınar'ın
babasının cinayetinin ardında olduğunu öğrenir. Mecburen Ceylin yine ayağa
kalkar ve davanın peşine düşer. Sonunda sistem değil, kendi çabası sonucu konuşturduğu
Cüneyt ona gerçek katili söyler. Ceylin bunun üzerine sisteme yani savcılara ve
polise gider ve anlatır. Sistem ona kanıt olmadığı için bir şey yapamayacağını
söyler. Ceylin o zaman kanıtı ben getiririm der ve sistem için çalışır.
Serdar'ın katil olduğunu gösteren kanıtı ve Yekta'yı tutuklattıracak belgeleri
sisteme verir. Peki ne olur? Sistem Yekta'yı serbest bırakır. Serdar annesinin
yanına gidip gelirken yakalanmaz bile. Ve bütün bunlar döner dolaşır yine
Ceylin'in ailesini, özellikle İnci ile bir tuttuğu Parla'yı vurur.
Yazarken yoruldum.
Ceylin'in adalet anlayışının neden Ilgaz'ınkinden farklı olduğunu anlamak hiç
zor değil. İşte tüm bu farklı bakış açıları nedeniyle ben, Ceylin ve Ilgaz'dan
gerçekten konuşup tartışabildikleri hukuk ve adalet tartışmaları bekledim hep.
Fakat biz ne seyrettik? Ilgaz'ın Ceylin’i bazen dinlemek bile istemediği, kendi
doğrusunu dayatıp Ceylin'in değişmesini istediği, çok da sağlıklı olmayan bir
ilişki izledik.
Ceylin, yaklaşık
olarak 17. Bölümden beri sistematik olarak düşünme şeklinden olaylara
tepkilerine, kendi inançlarından mesleğini yapış şekline kadar Ilgaz tarafından
değişmesinin talep edildiği bir ilişki içinde Ilgaz ile. Bu talep, değişmezse
bu ilişkinin biteceği baskısı ile Ceylin'in hayatının orta yerinde duruyordu.
Ceylin, Ilgaz'ı kirleteceği korkusu ile öyle doluydu ki, bir de buna Ilgaz'ı
kaybetme korkusu eklenince Ilgaz'ın değiş baskısını normalmiş gibi kabul etti.
Çünkü kendisini siyah olarak görüyordu ve Ilgaz da (Ceylin'in Engin'i öldürmekle
suçlandığı o bölümler hariç) Ceylin'in bu düşüncesini besledi. Hatalarını bolca
yüzüne vurdu. Neden böylesin Ceylin? Nasıl da hayatı kendine göre yorumluyorsun
Ceylin? En kötülerinden biri... Hataya meyillisin Ceylin.
Halbuki sağlıklı bir
ilişkide kimse değiş diye baskı yapamaz diğerine. Ailesiyle, ablasıyla (ilk sezonda
Ilgaz'ın, Ceylin'in ablasına sorunları arasında bir de Parla için korkmasın
diye söylediği beyaz yalana bile karışması) konuşmasına karışamaz. Ondan
çocukmuş gibi insanlarla, kendi ailesiyle nasıl konuşacağına dair sözler
alamaz. Müvekkillerini nasıl seçeceğine dair ona ders vermeye kalkamaz. Ceylin
bir avukat. Biri ona geldiğinde polisi arayıp ön araştırma yaptırma lüksü yok.
O kişinin suçlu çıkıp çıkmayacağının sonucunu bekleyemez. Dahası çoğu zaman
bilemez. Belli kırmızı çizgiler vardır. Ceylin'in de kırmızı çizgileri var
davalarında. Çünkü şüphesine bile tahammül edemeyeceğimiz suçlar vardır her
birimiz için. Ceylin, mesleğini savcılıkla avukatlık arasındaki farkı
düşünmeden, sadece savcı gibi düşünen birinin doğrularıyla yapamaz. Ilgaz bunu
ondan bekleyemez. Ceylin kendi düşüncelerini, inançlarını ve doğrularını Ilgaz
öyle istiyor diye değiştiremez. Bütün bunları birinden bekliyorsanız, bunun
adına psikolojik şiddet denir (psikolojik istismar, duygusal şiddet ya da
duygusal istismar olarak da bilinir). Hoşunuza gitmeyen her durumda ilk
tepkiniz "değişmiyorsun", "değiştin sanmıştım",
"hataya meyillisin” ya da "seni olduğun gibi kabul etmeye
çalışıyorum" (yani olduğun gibi kabul etmek çok zor ama ben bunu
deniyorum) gibi cümleler oluyorsa karşınızdakine psikolojik şiddet
uyguluyorsunuz demektir.
Şiddet sadece fiziksel
olmaz. Kaba kuvvetle olmaz. Sevginizi bir ödül olarak tutup, karşınızdaki
istediğinizi yapmadığında sevginizi ondan esirgiyorsanız, onu kendinizle
cezalandırıyorsanız bu da bir tür baskıdır.
Ceylin aylardır Ilgaz
ile bu tür bir ilişki içindeydi. Öyle ki en son geçen bölümlerde telaşla Ilgaz
ondan sakladığını düşünür diye kendini açıklamaya çalışan ve Ilgaz'ın böyle
düşünmediğini anlayınca rahatlayıp, Ilgaz'dan bir "aferin" öpücüğü
alan bir Ceylin izledik. O kadın Ceylin değildi. Ilgaz'ın dönüştürdüğü, tek
derdi yanlış yaparım da Ilgaz'ı kaybederim düşüncesi olan, bu telaşla güvensiz
bir hayat süren Ceylin'di.
Ceylin, gerçekten bu
şartlar altında çiçek açamaz. Ilgaz'ın sunduğu dünya mayınlarla dolu. Ceylin'in
kendi kalbiyle sınandığı durumlarda, kendi doğrularına göre davranacağına dair
bir anlayış bile yok o dünyada. Ceylin, evet yalnız bir karakterdi. Ailesi de
onu şartlarla seviyordu. Fakat bizim ilk tanıdığımız Ceylin'in ailesinin hiç
bilmediği, kararlarına karışmadığı, ona ait özgür bir dünyası vardı. Ev
akşamdan akşama uyumaya gittiği bir yerdi sadece. Fakat Ilgaz ile öyle değil.
Ilgaz hayatının her alanında var. Sürekli sorguluyor, sınava tabi tutuyor ve
kontrol ediyor. O kontrol elinden gitmesin diye, Derya karşısında bile bir
avukat olarak Ceylin'i övmüyor. Ceylin böyle bir dünyada kendi olarak
yaşayamaz. Ilgaz'ın şartlar mayınlarından birine eninde sonunda basacağı bir
dünya bu.
İşte bu nedenledir ki,
özellikle Ilgaz'ın onunla nasıl yaşayacağını hala sorguladığını söylediği o
konuşmadan sonra, Ceylin yapabileceği tek şeyi yaptı. Ceylin'in babasının
katillerini Metin ve Çınar zannederken ve bu gerçeği kocasından değil,
Yekta'dan öğrendikten sonra bile Ilgaz'a "onsuz yaşayamayacağından emin
olduğunu" söylediğini duymuştuk halbuki. Ilgaz hala böyle bir emin oluşa
sahip olmadığı gibi, onu sorgulatan da bizzat Ceylin'in ailesiyle ilgili zor
bir sınavda, kendi oluşu iken, Ceylin'in o dilekçeyi vermemesi söz konusu
olamazdı. Üstelik Ilgaz ilişkiyi bitirmek istemediğini değil, bitiren kişi olup
suçlanmak istemediğini söyledi. Ceylin de onu bu sorumluluktan kurtardı
dilekçeyi vererek.
Ceylin için kendi
olarak kalmayacaksa, hep değişmesi baskısı olacaksa, her kavgada değişmediği
yüzüne vurulacaksa, bu ilişkide kalmanın ona iyi geleceğini düşünmüyorum.
Ilgaz'ın doğrularını ve düşüncelerini benimseyip buna göre hareket ederse,
sonunda olacağı kişiyi gerçekten tanıyamayacak. Ama o kişi kesinlikle Ceylin
olmayacak. Yüzü, gözü, elleri o olabilir ama karakteri ve ruhu Ceylin
olmayacak.
Bunun için Ceylin,
kendini bu baskıdan kurtardığı için mutluyum. Ilgaz'ı kaybetme korkusunun
verdiği o baskı kalbinden kalktığında, Ceylin daha özgür ve kendi gibi hareket
ediyor. Bu özgürlüğün verdiği güven her hareketine yansıyor. Ilgaz ile
birlikteyken de kalbinde baskının olmadığı, aynı özgürlüğü hissedemediği sürece
o ilişkiye dönmemeli. Ailesiyle de konuşmamaya devam etsin. Küçük ofisi şu anda
belki onun için en uygun ev.
Çünkü ister bir insan
olsun ister bir çatı, onunla veya orada olmamız şartlara ve koşullara bağlıysa,
kendimiz gibi olamıyor, fikirlerimizi ve inançlarımızı azarlandığımız
konuşmaları duymadan dile getiremiyorsak, o zaman orası ya da o kişi evimiz
değildir. Ceylin'in de bunu görmesi önemli idi. Yoksa bu çok değerli kadın
kahramanımızı kaybedecektik.
Ceylin olarak kalabilmek adına
var olma mücadelesinde doğru kararı veren çok sevdiğimiz Avukat Ceylin
Erguvan'ın dönüşünü, yeniden kendisini bulan Ceylin'i kutluyorum. Bu bölümde
Ilgaz'ın bahsettiği o ağızları açık bırakan ceza avukatı Ceylin Erguvan'ı
gördük. Artık bu harika kadını kaybetmeyelim ve hep izleyelim lütfen. Bu
yazının amacı da bu aslında özetle. Çünkü sadece gerçek yaşamda değil, okuduğum
bir kitapta, seyrettiğim bir filmde veya dizide tanıdığım her özel kadını
seviyor ve kalbimde bir yere koyuyorum. Sen de o çok özel kadınlardan birisin
Ceylin. Kimse için bunu değiştirme. Değişme.