Yargı: Yakın meşaleleri iddialı avukatımız Ceylin Erguvan geri döndü!

Yargı: Yakın meşaleleri iddialı avukatımız Ceylin Erguvan geri döndü!
İnsan sevdiği bir dizide, sevdiği çiftin ayrılma aşamasına gelmesine sevinir mi? Ben sevindim. 
 
Yakın oturduğumuz için her Pazar olamasa da bazı Pazar günleri kuzenimle birlikte seyrediyoruz diziyi. Bu hafta birlikte seyrettik. Farklı mesleklerden olsak, farklı seyir zevklerimiz olsa da birbirimizin sevdiği şeyleri birlikte seyredebilen iki arkadaşız da aynı zamanda kuzenimle. Ceylin boşanma dilekçesini verdiğinde ikimizin de tepkisi aynıydı ama. Dünya kupasını tutan Messi'yi görmüş gibi sevindik ikimiz de. 
 
Neden mi?
 
Çünkü bu diziyi seyretme nedenimiz, Türk dizi tarihinin gördüğü en iddialı, zeki, kendi düşünceleri, kendi inançları, kendi doğruları ve yanlışları olup, bunlar için kim ne tepki verir aldırmadan savaşan tek kadın karakterimiz Ceylin'di. Ceylin'in katılın veya katılmayın adalet ile ilgili kendi düşünceleri ve inandıkları oldu hep. Hiçbir zaman adalet için savaşırken kendi doğru gördüğü mevziden ayrılmadı. Bunu Metin'in suçunu ihbar etmesi gerekirken affederken de gördük, Engin'e 7. bölümün sonunda yaptığı o muhteşem konuşmada da gördük. Tek derdi bir erkeği memnun etmek olmayan, o erkeği memnun mesut yaşatmak için kendi doğrularını ve karakterini unutmayan bir kadın gördük Ceylin ile. Karşısındaki adam ile kendi düşüncelerini çekinmeden konuşup savunan bir kadın... 
 
Üstelik Ceylin diziye öyle bir alev ateş bir avukat olarak girmişti ki, daha ilk sahnede karaktere âşık olmuştuk.
 
Fakat o çok sevdiğimiz Ceylin, Ilgaz bir yanlışını görür de onu bırakır diye olduğundan başka davranan, korkunun onu yönetmesine izin veren, her davranışını telaşla açıklamaya çalışan bir kadın haline gelmişti. Bu avukatlığını bile etkiler hale gelmişti. Derya ile davasında bile kendini sorgulayan bir Ceylin gördük. Haklı olduğu halde Ilgaz'ın onun yerine Derya'yı savunması ile şüpheye düştü. Bütün bunlar sevdiğimiz Ceylin'e uzak davranışlardı.
 
Sadece Parla olayı özelinde değil, genel olarak Ceylin'in bu ilişkide "Ceylin" olarak kalabilmesi için silkinip kendine gelmesi gerektiğini düşünüyordum. Bunu yazımın ilerleyen kısımlarında yazacağım. Tabii bu bölümün Ceylin'ini de yazacağım mutlulukla. Fakat önce Parla olayı ile ilgili de yazmak istiyorum.
 
Öncelikle Ilgaz'ın içine ne kaçmıştı bilen var mı? Ekrana zemzem suyu, kutsal su filan fırlatacaktım.
 
Ailesinden iki kişiyi kaybetmiş, ailesinin en genç bireyinin hayatı söz konusu olan bir kişiye, hayatımda gördüğüm en "ben merkezli", sadece kendisini gören konuşmalarını yaptı. Üstelik ağır saçmaladı da.
 
Mesela ihanet konusunu alalım. Ah Ilgaz ah... Hayatında hiç gerçek ihaneti tatmadığın öyle belli ki... Bunu Ceylin gibi gerçekten sevdiği insanların ihanetine uğramış birine söylerken çekinmedin de. Ama yine de ele alalım. 
 
Öncelikle Av. Ceylin'in söz konusu davaya bile bakmayan Savcı Ilgaz'a o türden dürüstlük borcu yok. Avukat Savcı ilişkisinin dinamiğinde böyle bir sadakat aranmaz. Avukatın yükümlülüğü müvekkilidir. Gelelim karı koca olarak sadakat ihanete... Ilgaz o mail geldiği anda sadece savcı olarak davranıp, Ceylin ile konuşmadan Pars'a gönderdiği andan itibaren bir koca, bir eş değildi. O maili Ceylin ile konuşmadan Pars'a gönderip onun ailesinin kuyusunu kazarken, bir yandan da Kapadokya'da Ceylin ile tatil yapıp onunla sevişirken öpüşürken Ceylin'i kandırmıyor muydu? Ceylin ona yalvarırken Ilgaz çoktan onunla konuşmadan Pars'a göndermişti videoyu. Bu ihanet değil miydi? Hangi ihanetten bahsediyor ki şimdi Ilgaz? Kim ailesi söz konusu iken bunu yapar? Sonra da Ilgaz bu kararı Ceylin'e dikte etti. Kabul etmesini bekledi. Kendine yalan söylenmesine de kızmayacak o halde.  Çünkü böyle birine yalan söylenir. Hem de çok söylenir. Kimse önemli konuları ona anlatmaz, güvenmez. Onun dayattığı durumlarda da kimse de "oh ne dürüstsün" demez.
 
İhanet ne miydi? İhanet, Ceylin'i başsavcı karşısında suçlu çıkarmak için, onun hayatını ve mesleğini düşünmeden suçlamasıydı. Ilgaz yanlarında bile değildi. Yanlarında olmadığını söyleyebilirdi. Zaten ona soran da yoktu. Ama Ceylin suçlansın diye elinden geleni yaptı. İşte asıl ihanet buydu. Babasının suçunu örten ve mesleğe devam etmesine göz yuman, dava satan Neva'nın suçunu örten ve hakimliğe devam etmesine izin veren, dava satan Pars'a suçüstü yapıp başsavcılığa devam etmesine izin veren Ilgaz, Ceylin'in hayatını düşünmeden kendi karısını sattı. Hiçbir kanun ve hukuk, kimseye böyle bir durumda eşine ihanet edip, onu ispiyonlamasını söylemez. 
 
Peki Ilgaz'ın düşünce sistemi ile değerlendirirsek ihanet neydi? Buna göre ihanet, Ceylin'in babasını öldürenin kendi kardeşi olduğunu ve babasının bunu sakladığını öğrendiğinde, Ceylin'e anlatmak yerine, Ilgaz'ın önce mevkisinin ve görevinin nimetlerini kullanarak babasının ve Çınar'ın kendi kendilerine gelmesini sağlamaya çalışmasıydı. İhanet, Ceylin'in gerçeği can düşmanı Yekta'dan öğrenmesine izin verecek kadar saklamaktı. İhanet, Ilgaz'ın Çınar'ın kaçtığını öğrenmesine rağmen, yine görevini mevkisini kullanarak peşine resmi olarak polisi takmak yerine, arkadaşlarıyla gizli gizli Çınar'ı arayıp, bu kaçışın üzerini örtmeye çalışmasıydı. İhanet Ilgaz'ın kendi kardeşine bu ayrıcalığı yaparken, Ceylin'in yeğeninin peşine terörist yakalıyormuş gibi ekiple gitmesiydi. Bunların hepsi Ilgaz'ın kendi standartlarına göre ihanetti.
 
Peki Ilgaz neden sorgu sırasında orada dikildi? Neden Parla'nın susma hakkını kullanmasına bile engel olmaya çalıştı? Sen kimsin ki 16 yaşında bir çocuğu, sana yalan söylenmesinin öfkesiyle, hukuki hakkından mahrum bırakmaya kalkıyorsun Ilgaz? Sen kimsin? Ilgaz'ın hukuk diplomasından da şüphe duyuyorum. İnsan savcı olup nasıl bu kadar avukatlık konusunda bilgisiz olur?
 
Bu bölüm Ceylin ile hiç konuşmadan maili Pars'a gönderip, o videoyu Ceylin'e seyrettirmeden Pars'a gönderip, sonra karısından dürüstlük bekleyen Ilgaz'ın öfkesinin sevgisinden, insanlığından ve mantığından büyük olduğunu izledik sadece. "Masanın üstüne çık orada da tepin istersen Ilgaz" dedim izlerken. Öfkesi öyle büyüktü ki, Defne bile korktu. Çocuk o yaşta Ilgaz'ın başı beladaysa gidilmesi gereken son kişi olduğunu anladı. Defne o evdeki çoğu şeyi Ilgaz'dan daha iyi biliyor. Defne babasının bir suç işlediğini, o suç için hapis yatması gerekirken Ceylin affettiği için yatmadığını biliyor. Çınar ve babasının yine Ceylin'in babasına bir şey yaptığını ve Ceylin'in sonunda onları affetmesi ile tekrar aile olduklarını biliyor. Bunu Ilgaz'dan daha iyi görüp anladığı kesin.

Koridordaki konuşmaya gelelim. Ilgaz bu ilişkide Ceylin’in, onun sakladığı o ilk kocaman sırdan sonra Ilgaz'ı bırakmaması ve affetmesi nedeniyle bir ilişkilerinin olabildiğini unutmuş. Boşanmalarında ise kolayca giden o olmuştu. Ceylin "beni böyle bırakamazsın" diye peşinden koşmuştu. Ilgaz yaklaşık bir gün kadar acılı bir Ceylin'e katlandıktan sonra, o durumdaki Ceylin'i bırakıp gitmişti. Akşam da arkadaşlarıyla karavanında eğleniyordu. Ceylin'i ayarladığı bir hâkim ile iki üç gün içinde boşayan da oydu. Buna rağmen Ceylin'di onun peşinden çağrılmadığı tatile giden. Keşke gitmeseydi.
 
Ilgaz ile ilgili en büyük sorunum ise, kendini bir tür dürüstlük ve doğruluk savaşçısı sanması. Bkz. Pars'a bu doğruluk yolunda yalnız olduğunu söylemesi. 

Hangi doğruluk, hangi dürüstlük Ilgaz? 
 
En başta bu kadar eşit hukuk, kanun ve dürüstlük dersi veren birinin, babasının suçunu öğrenince onu ele vermemiş, onu ele vermeyi bile düşünmemiş olmasının ardından, bu yaptığını hiç unutmaması gerekir. Ilgaz'da bunu hiç göremiyoruz. Bu da yetmemiş Neva'nın suçunu öğrenip üstünü örten, masum bir adamın başının yanmasına izin veren ve Pars'ın suçunu örten de Ilgaz'dı. Burak soruşturmasında gelen müfettişe, kendini kurtarmak için yalanları sıralayan da Ilgaz'dı diğerleriyle birlikte.
 
Hiç lafımı sakınmayacağım üzgünüm. Ilgaz'ın seçmeli ve ikiyüzlü dürüstlüğü o kadar batıyor ki, her dürüstlük nutkunda sadece "yine başladı" diyorum. Çünkü karakter kendi hatalarına, kendi suç örtüşlerine, kendi değişken eşit adalet anlayışına kör ve tam da bu noktada beni kaybediyor işte.
 
Bu hafta Ilgaz sadece Ceylin'i, onun ailesini, kendi kardeşini ve arkadaşım dediği adamın kızını mahkûm ettirmeye çalıştı. Burak sahnelerini açın izleyin, Ilgaz karısını kaçıran katile böyle hınçlanmadı. Parla'yı Pars aramıyorken Ilgaz terörist arıyormuş gibi peşine düştü. Olayları organize eden, silahları veren Yekta ile ilgili kılı kıpırdamadı bile. Buna da adalet dedi. Ilgaz o kadar Yekta adına çalıştı ki bu hafta, mahkeme salonuna girdiğinde sadece Ceylin'i cezalandırmak adına Yekta'nın yanında gidip otursa şaşırmayacaktım. Hatta bölüm boyu Yekta'nın planı başarılı olsun diye yaptığı çalışmaları taçlandırmış olurdu.
 
Son bir şey daha ekleyip Ceylin'e geçeceğim. Sanılmasın ki Ceylin hatasız, sadece Ilgaz hatalı diyorum. Fakat Ilgaz kendi hatalarına hep öylesine kör ki, bana düşen onun davranışlarını ve önce kendi hatalarına kör bu halini eleştirmek oluyor. Ilgaz bu bölüm mantıksız bir öfke ile sadece kendini görerek dolandı. Ceylin'in etrafında aile olmuş insanlardan biri olamadı. Çünkü başta Ceylin dahil herkes "aile" için savaşırken, Ilgaz bencilce "ben" diyerek dolaştı. Bunun için de aileden biri olamadı yine. Ayrıca kendini hatasız ve doğruluk savaşçısı sanma sanrısı beni korkuttu. Özellikle bu bölüm kendisini her şeyden ve herkesten üstte tutup, sadece öfkesiyle hareket etmesi acil bir psikolojik yardım alması gerektiğini düşündürttü. 

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER