Güzel Günler: Fazla Güzel!

Güzel Günler: Fazla Güzel!
Öncelikle Güzel Günler, komedinin aile-dram-aşk ve (ne çok ne az) gizem türlerinin, konularının çok güzel harmanlandığı bir iş olmuş... İçerdikleri ile TV'deki bir ihtiyacı karşıladığı için canı gönülden tebrik ederim! Ve de benim kullandığım bi’ laf vardır: Zamanı değerli kıldığı için teşekkürler!..
 
Dijital seçeneği her geçen gün artıyor ama TV şu an için hâlâ gücünü kaybetmiş değil. Lâkin başta ve en çok süreler ile izlenmez bir hâl aldığı da ortada. Neyse... Güzel Günler de gücünü koruyan TV’ye demin de dediğim gibi çok güzellik katıyor... Lafı çok uzatmadan diziye dalmak istiyorum hemen:
 
4. bölümü geride bırakmışken hadi en başa dönelim. Bize ilk andan beri bir aşk efsanesinden bahsediyorlar. Selma ile Mihran'ın bu konusu dizinin; Setrak'tan Mihran'ın annesine, Kıymet'ten fotoğraftaki Mihran'a, bir sürü kişiye bağlanan gizemini de oluşturuyor. Normal şartlarda senaristlik için çalışan ben de ve seyirci olan ben de gizemlere teori üretmeye bayılır, sever ama burada bunun üstüne gitmek istemiyorum. Dizinin başka şeyleri üzerine yoğunlaşacağım... Dizide, efsanedeki gibi bir olay (Selma'yı suçladıkları yangın) olmuş ve iki taraf tamamen kopmuşlar ve herkes kendi düzeninde. Ama işte az önceki gizem tekrar birleştirecek bu kişileri, âşıkları ve bu gizem konusu güzel güzel akıyor...
 

 
“Leeeeylim?
 
1. bölümü izledikten sonra ilk şunları dedim: Leyla Tanlar, harika bir iş çıkarıyor harika! İlk izlediğim işinden beri kendini nasıl da geliştirmiş. Allah yolunu, bahtını açık etsin, hayranıyım!
 
Seyirci olarak biz, Selma’nın ve Leylim’in perspektifinden izliyoruz genellikle ve sanki hep beraber Van’dan geldik, maddi durumumuz kötü, arabada kalıyoruz, bin dertle boğuşuyoruz vs. İşte bunlar çok güzel yazılıp çekilmiş ve yukarıda Leyla Tanlar ile ilgili yazdıklarımın sebebi de Selma’yı ve yaşadıklarını, ona eşlik eden küçük hanım Duygu Köse (Leylim) ile beraber harika yansıtmaları!
 
Mücadele, hayat kurma, eğitim, bir sürü bir sürü sınanmalar, geçmiş bir dolu şey ve hepsi Selma ve Leylim’in omuzlarında. Bence bu hikâyenin ve hissettirilen duygunun olumlu karşılığı da seyircide var... Bir de bunlar arabada ne kadar kalacaklar daha?
 

 
“Füsuuuunnnnn!”
 
Diziyi, tanıtımlarını bi' izliyorsun ve Binnur Kaya var, kızını da Ecem Erkek oynuyor! Bunu, diziyi hiç görmeden söyleseler bana bin tane güzel şey kurardım. Öyle potansiyeli olan iki kişinin anne ile kızı oynamasından daha güzel bir şey olamazdı, harikalar! Kocaman sevgiler!
 
İlk 4 bölüm itibari ile gördük ki Füsun ve annesi çok itişseler de didişseler de çok yakın bağları var. Atakan erkek ve biraz da haşarı olduğu için, Ayşim küçük olduğu için Kıymet için Füsun başka. Diyeceksiniz “Az önce çok didişiyorlar” dedin, evet işte o da bundan geliyor. Onun bir tarafı. Burada Füsun’un sadece evi çekip çevirmesinden, teyzesi ile ilgilenmesinden bahsetmiyorum, evet bu var ama asıl eşinden sonra, demin saydığım diğer çocuklarının özelliklerinden dolayı, Füsun ile sağlam bağları var.
 
2. bölümde Füsun kolyeyi ararken ikisinin didişmesi beni bir tık yormuştu, ama sonra devam eden süreçte ya ben alıştım ya normalde de güzeldi de benim gıcıklığım oldu orada ya da ortalama bir yere oturttular ama her hâlükârda çok güzel oldu...
 

 
“Saydım, kaç gün oldu
Saydım, kaç gece doldu
Saydım, her gün aynı, dön
Dön istersen”
 
(Az da olsa 4. bölümün başında çalan şarkı, yazının devamın link bırakacağım, isteyen bir uğrasın)
 
İlk tanıtımları görünce ben daha çok Van sahnesi izleyeceğiz sanmıştım. O konuda bir tık yanıldım. Belki izleriz ama benim kastettiğim oradaki olayları -gizemi koruyarak tabii ki- görmekti. Ha, o zaman az önce bahsettiğim Selma ve Leylim’in mücadelesi dramatik yapıda zayıf kalacaktı, bu da doğruya doğru şimdi. Neyse, asıl varmak istediğime gelecek olursam:
 
Olaylar üstüne aforoz edilmiş gibi bir Selma var... Açıkçası Mihran ile efsanevi bir aşk yaşıyorlarsa ki bu yangın olayı bunun efsanevi olmasını destekleyen unsurlardan biri, Mihran’ın Selma daha hastanedeyken gitmesi, uzaklaşması beni ikna etmiyor. Selma mahcup, Selma seviyor ama Mihran’ın bu olaydaki tavrı beni ikna etmedi. En ikna olduğum kısımlar flashback ile izlediğimiz Selma ve Mihran sahneleri oldu...
 
Mihran’da bir kopuş var ve kendi söylemi ile ona işi öğreten ustasına (Setrak’a) da bir vefasızlığı var... İşte belki de karakteri, yaşadıkları olay sonucu kopacak bir yapıdadır. Çünkü bu karakter analizi olarak realiteye uygun bir şey...
 
Ayla, pardon ^^ Alya’ya gelecek olursam. Net ifade ile iyi biri. Onun için -klasik olacak ama- bu hikâyede yanan o olacak gibi... Ben izlerken bir de şu hisse kapıldım: Sanki ileride Selma ve Mihran gizli gizli birlikte olacaklar, yavaş yavaş herkes öğrenecek vs. İşte onun için yanan Alya olacak, dedim. Tabii bu benim şahsi hissim, ha ister miyim? İsterim.
 
Tabii daha neler göreceğiz merak ediyorum. 3-5 bölüme Selma’ya bir partner de gelir gibi geliyor bana. Bu düzeyde hikâyesinin ilişki kısmı yürümez, olduğunu düşündüğüm için dedim. Zaten olmalı da ee bu işler böyle devam eder... 

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER