“Feyyaz
n’oldu sen şakağından mı vuruldun?”
Füsun ve
Feyyaz.. Ne denilebilir ki, harikalar! Çift olarak da kendi başlarına da!
Kendilerine düşen komedi ayağını da çok güzel götürüyorlar. Senaryo, komedi
olarak benim sevdiğim bir şey üzerinden devam ediyor. Şöyle, bir şey
belirliyorlar, mesela bir obje. Kolye. Bi’ bölüm kolye aranıyor ve o komedi
hikâyesi Füsun’u da biz seyircileri de peşinden sürüklüyor. Sonra ona bağlantılı
durmadan öten detektör. Bir sahnede Mihran’ın annesi dua ediyor, orada detektör
ötüyor vs... Sonra, sadece bir obje değil demek istediğim, mesela Leylim.
Leylim’i saklamaları, aynı kolye ve detektörde olduğu gibi. Leylim’i saklarken
de aynısı oluyor. Bu konuda şahsi olarak çok memnunum... İşin içine Füsun ve
Feyyaz’ın harika yazılan ve oynanan karakter olmaları girince, süper bir şey
izliyoruz.
Füsun
dizide birçok şeyi temsil ediyor bence. Karakterden öte tipleme gibi. Arkadaşları
ile buluştuğunda onlar gibi başarı öyküsü anlatamayanların (ki herkes böyle
olmak zorunda da değil, dizide bu konu da bir alt mesaj seziyorum)
tiplemesi. Terk edilenlerin tiplemesi. Sevenlerin, sevilmeyenlerin tiplemesi
vs.
Feyyaz
da bazı konularda Füsun’un tipleme özelliğine katkı sağlıyor. Bu katkıyı,
uzaktan severken yapıyor. Sevdiği için türlü türlü abukluklar yaparken yapıyor.
Füsun 4. bölümde dükkânda çalışmaya başladı ya, orada annesi ile işi öğrenirken
Feyyaz, Füsun’u seyrediyor ve işte bu tiplemeyi sevdiğine güzel bakarken
yapıyor, daha doğrusu Füsun karakterinin tipleme özelliğine katkı sağlıyor...
Bu
ikilinin durumu arkadaşlık ve bu aşkta en kötüsü en! Âşık olmak evet çok güzel
bir şey ama arkadaşına olmak ve karşılıksız olması çok kötü olan. Tabii Füsun
ve Feyyaz’ın durumu bundan biraz farklı aslında. Füsun için orada, bir kenarda
duran biri Feyyaz, hep orada. Ama Aklının ucundan geçmez onun kendini seveceği,
kendinin de onu seveceği. Feyyaz bir çalışan ama bundan öte aileden biri gibi,
ama hep geri planda vs. Bundan dolayı bu ikisinin bu sürecini merakla
bekliyorum. Ve net söyleyebilirim ki dizide en çok keyif aldığım sahneleri
ikisi oluşturuyor.
Altan
ve Atakan!
Öncelikle
bugüne kadar tüm işlerinde benim izlemekten her zaman çok büyük keyif aldığım
Zeynep Çamcı’ya sevgiler!
Aralarında
arkadaşlık olan ve birbirine çok değer vereni ikili. Birbirlerine çok değer
verdiklerini Altan’ın Atakan için para bulmaya çalışması ile, Altan’ın dayak
yediğinde Atakan’ın tavırları ile çok açık şekilde anladık. Elbet sadece
bunlarla da değil... Altan’ın arka planını, geçmiş hikâyesini çok merak
ediyorum. Çünkü tarzı, yaşadığı boks salonu vs.si bana bunu merak ettiriyor...
Atakan’ı
ilk gördüğümde çok uçarı olduğunu anladım ama son bölüme geldiğimizde
hatalarından ders çıkaran bir karaktere de sahip olduğunu gördük... Altan ile
sahte sevgili oyununun da çok üzerine gidilememesi ve büyük bir mesele halinde
olmaması da inandırıcılığı arttıran etkenlerden...
İkisinin
ilk sınavı para mevzusu: Altan’ın hastanelik olması ve aralarında değer bağının
net ifadesini görmemiz oldu. 2. sınanma da 5. bölümde olacak olan işten kovulma
mevzusu. Bundan sonra Altan ve Atakan için yeni bir dönem başlayacak ve bir
süreliğine devam edecek hikâye belli olacaktır tahminim...
Saydıklarımla,
sayamadıklarımla, yazdıklarımla, yazamadıklarımla Güzel Günler “fazla
güzel!” Elbet hiçbir şey kusursuz değildir ama ben faydalı işlerde
olumsuzdan uzak durmaya çalışırım ama aklımla dalga geçildi mi de durmam, yeter
ki aklımızda dalga geçilmesin, gerisi çözülür.
Okuduğunuz
için teşekkür ederim, naçizane bir yazı, sağlıcakla!
Naim.