Tozluyaka: Hoş geldin Mavi, ne getirdin bize?

Tozluyaka: Hoş geldin Mavi, ne getirdin bize?
“Bu gece, ne kadar çok benziyor öldüğüm geceye. Yine herkes eğleniyordu, herkes mutluydu böyle. Olmazları oldurur sandığım koca bir umut vardı içimde. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki çalan müziği bile duymuyordum gürültüsünden. Yine gökyüzü böyle ışıl ışıl yıldızlarla kaplıydı. Ölümün yakışmayacağı kadar güzel başlamıştı o gece de... ”
 
İlk defa konuşmadı Ali, Vefa konuştu, çünkü ruhu acı çekiyordu. Ali ise bihaber Vefa’nın katili ile sarmaş dolaştı... İlk defa konuşmadı Ali, Vefa konuştu, çünkü artık bulmuştu kardeşinin katilini, artık bir nebze de olsun rahattı, böyle olduğunu sanıyordu. Neden susmuştu Ali, hiç mi gelmiyordu aklına Vefa’yı gördüğü rüya? Bu sefer Ali sustu, Vefa konuştu! (Vefa konuşurken elinde bir tahta, onu oyan bir alet ile kalbinin; ruhunun oyulduğunu gösterdi bize.)
 
***
 
Şu an kıpır kıpır bölümün hemen peşinden yazı yazmaya geçtim bilgisayarın karşısına, çünkü Mavi geldi. Mavi kimdi, nereye gitmişti, nereden gelmekteydi? ^^
 
Hoş geldin Mavi, ne getirdin bize. Ölüm mü yoksa? “Ya ucunda ölüm varsa?” dedikleri sen misin, senin mi içindesin? Neden mi kıpır kıpırım, çünkü bu dizi zekâ işi, zekâ! Bölüm öncesi sosyal medyada tik taklar, Vefa’nın dolabındaki tik taklar, Cemre’nin dolaptaki aynada kendisini görmesi... Hazal’ın Berk’e gidip “Cemre’yi Tozluyakalılara kaybetmek istemiyorsan plan yap.” demesi... Acaba gene Berk’in bir planı ile mi karşı karşıyayız? Mavi’yi o mu getirdi?  Arkadaşlarına yazdığı o notlar bu planın bir parçası mı? Vefa bu işin neresinde? Neden ‘Vefa Akın’ yerine dolabın üzerinde ‘Ali Öztürk’ yazıyor? Bu zekâ dolu dizi ile alâkalı her şey, hepsi yazının devamında...
 
Bölün ardından “Vefa düştü çatıda, saat kapandı, onun için Cemre kurtulacak...” diye tweet attım. Zaten bu vb. bir şey olmasa Cemre neden dışarıda olsun? Bu kayıt sayesinde önce Kenan kurtulacak ve fragmandan anladığım kadarıyla farklı alanlardan birleşen fikirler/parçalar ve Cemre’nin bölüm boyunca saate olan tavrın da etkisi ile Cemre’nin üzerine gidilmeye başlayacak ki Cemre dayanamasın vb. olsun.
 
Cemre’nin katil olması dizinin gidişatı açısından ve benim de daha ilk baştaki ilk teorim olması ile benim açımdan süper oldu. İşin içine psikolojik kısımlarda girince tadından yenmiyor valla. Çok net bir olay gecesi kurulmuş ve 10 bölüm boyunca saat gibi tıkır tıkır senaryoya işlenmiş. Artık bu geceden bir sahne görür müyüz, belki Berk’in kendini kapadığı yerden çıkışı olabilir, ama Cemre’nin peşinden çatıya çıktıysa o sahne olabilir (belki) ama artık zannımca o gecenin defteri kapandı. (Tabii hikâyenin altından başka bir şeyler daha çıkar, orasını bilemem.) Mavi gelmeden önce sanıyordum ki Vefa artık rüyalarda, flashback sahnelerinde vb. yerlerde görünür, katil de ceza olarak layığını bulunca onunda ruhu rahat eder ve diziden oyuncu çıkar, diye düşünüyordum, ama işler tahmin ettiğim gibi olmadı ve bu benim yazının başındaki heyecanımın sebeplerinden biri.
 
Çünkü devreye Mavi adında bir karakter girdi. Mavi, Duru’nun Zeyno’ya bahsettiği merdivenlerden ittiği kız. Yeri gelmişken Duru için hep gizemli bir tavrı var, bunun altında ne var, katili mi gördü, katil mi, başka bir şey mi? Gibisinden bir sürü laflar dönerken Duru’nun burada yani Mavi’nin gelişiyle eski olayla devre girebileceğini düşünüyorum. Onun rolünün etkinliği burada saklı olabilir.
 
Dizinin esas hikâyesinde konser gecesi vardı, yani Vefa. Az önce Vefa ile ilgili bahsettiğim durumda Vefa’nın konser gecesi ile hikâyesini bir nebze tamamladığı düşüncesine kanaat getirmiştim ama her dizinin bir kaderi vardır ve bu dizideki karakterlerin geleceklerinin şekil alması, yani kaderleri Vefa’nın ölümü ile değişir ve de yepyeni bir macera bizi bekler diye düşünüyordum, tabii katil tam anlamıyla layığını bulunca...
 
Gene ama fragmanda göründüğü üzere yeni bir karakterin dahil olması, yazının görselinde de göründüğü gibi Vefa-Mavi-Cemre’nin olduğu bir fotoğraf olması, bu kızın Cemre ile geçmişi olması ile hikâyenin yeni başladığının ve benim az önce Vefa ile ilgili hikâyesinin bitmesi ile dediklerimin dışarıda kaldığını görüyoruz. Ve bu hikâyeye de Vefa’nın da temellendirileceğini düşünüyorum, buna çok da sevindim, çünkü şimdiye kadar dediğim gibi çok zeki bir işti ve bunun da devam edeceğini gösteriyor.
 
Ethem Özışık, “Senaryo hikâyeyi anlatmak için değil, saklamak içindir.” der. İşte burada da görüyoruz ki bize bir hikâye anlatırken o kadar güzel saklıyorlar ki... Benim şahsi olarak; seyirci olarak, senaryo üzerine çalışmak için çalışan biri olarak da çok sevdiğim bir anlatı var: Şimdi bir olay ve/veya olaylar silsilesi var. Ve bunlar çok dar bir zamanda geçiyorlar. Bunları yavaş yavaş, senaryo içinde “filmsel zaman” kullanımı dediğimiz şey ile bir ile bir geri, ince ince işleyerek anlatılmasına bayılıyorum! Neyse bayıldığım bu şeyi bu yazımda da söylemiş olmamın verdiği rahatlık ile devam edecek olursam:
 
10. Bölümde Cemre’nin saatin peşine düşmesini izledik, sadece bu vardı dizinin esas hikâye düzeyinde, bunu anlattı sanırken iş öyle değildi/değişmiş. Cemre, saat peşinde koşarken ‘Ali Özrtürk’ yazan dolapta gördüğü ayna, ona ve bize; zamanının yaklaştığını, bir şeyler olacağını anlatan alt mesajlı “tik tak”derken o dolap Vefa’nın çıkmasın mı, bu bir.
 
Berk, arkadaşlarından özür diledi, ama bunun öncesinde Hazal’ın ona, Cemre konusunda dedikleri var. Berk, çok tuhaf bir karakter olduğu için yepyeni bir oyunuyla karşı karşıya olabiliriz ama bunu neden yapsın?
 
Zaten ilk oyunda hedeflerinin birazına ulaştı, ama Cemre yok artık. Onu geri almak için Mavi ile anlaşmış olabilir mi? Eğer Vefa’nın katili olduğunu biliyor veya tahmin ediyorsa (Cemre’yi yukarı çıkarken gördüğü için) bu oyunu kurmuş olabilir. Ee, geçmişinde Cemre’yi etkileyecek bir hikâye de biliyor, bunun bir köşesinde Vefa da yer alıyorsa her şey Berk için hazır demek, bu da iki.
 
Mavi, kendiliğinden dönmüş olabilir mi? Vefa olaylarının üstüne değil de biraz sonra gelmesi onun bu konuda bir şeyler bilip Cemre’den intikam almak için bir motivasyon sağlamış olamaz. Ama onun intikam motivasyonunun güçlü olduğunu fragman ile anladığımı düşünmekle beraber, bunu yapacak bir etken lazımdı. O da az önce dediğim Berk mi? Ama Berk olsa gene tekrara düşüyor gibisinden de aklımın bir köşesinde.
 
Hazal’ın dizinin hikâyesindeki rolünü aktif kılmak için o Mavi ile görüşmüş olabilir mi? Cemre’yi takip edişi, bir şeyler öğrenmek için miydi, yaptığı planı takip etmek için miydi? Herkese Cemre hakkında söylemleri de?? Yoksa Hazal büyük işler mi peşinde?
 
Kafam valla Mavi’nin gelişi ile karıştı ve ben bundan çok hoşnudum... Vefa’nın bir cümlesi var: “Gene böyle bir gecenin sonunda sonu ölümle bitecek...” Bunun olmasını bekliyorum ve geçen yazımda da Ege’nin öleceğini, demiş ama sonra biraz uzaklaşmıştım bu fikre. (Bu konudaki dediklerim yazının devamında başka bir kısımda vardır.)
 
Şu an Hazal karakterinin de ölebileceğini de düşünüyorum. Çünkü onun bir motivasyonu vardı: Berk. Eğer, farklı bir hikâye ya da Mavi hikâyesinde yoksa Hazal’ın bir süre sonra ölebileceğini ve gene böyle gidip gelmeli sahneler olabileceğini düşünüyorum ama tekrara girer mi, diye de korkuyorum da.
 
Belki de bir ölümden farklı olarak başka şeyler göreceğiz. Onlardan biri de Mavi ve Cemre’nin geçmişinde ne oldu konusu... Okul sahneleri ile Vefa’nın bu konunun neresinde olduğunu göreceğizdir...
 
Zaman akarken gelenler gidenler... Şimdi Mavi geldi; yeni hikâyeler, yeni maceralar! Nereye doğru gidecek bu yol, kimler kimin yol arkadaşı. Ve hepsinden de önemlisi unutulacak mı bazı şeyler? Neler mi?
 
1: Vefa’ya uyuşturucu verenler. Çünkü ben hâlâ bir pişman olmuş bir Çağrı göremiyorum da.
 
2: Vefa’yı öldürdü korkusu ile yaşayamayan, aklında bu olan Çağrı’ya “Unut şu geceyi, havuza gir, eğlen, gez, toz...” gibisinden cümleler kurabilecek zihniyette olan bir Ege var da. Onun da ben genel bir pişmanlık yaşadığını çok göremiyorum. Berk’in onu kandırmasına verdiği tepki ve hüznü diğer konuda göstermedi.
 
3: Vefa’ya iftira atıp, tuvalette “Öleceğini bilsem bile doğruyu söylemem.” diyen Hazal var bir de.
 
4: Berk. Asıl her şeyi yapan Berk. Ama onun pişman olduğunu, aslında pişmanlıktan öte daha farklı bir şeyler sunması ile diğerlerinden daha farklı bir şeyle gördüm. Ama bu ne onun yaptığını hafifletir. Sadece diğerlerinden farkı göstermek için dedim. Diğerlerinden daha berbat biri.
 

 
Şimdi bunları yazınca ben burada şu kavramları unutmuyorum: Pişmanlık, af dileme, dönüşüm içinde olma, evrim geçirme vb. İnsanın fıtratında bunlar var zaten ve hikâye anlatımında da çoktur. Ama buradaki karakterlerde bunların olmaması senaryosal, yani hikâyenin karakterlerinin özellikleri, “bunlar böyledir”i gösteren bir senaryo yazımı veya daha dönüşümleri başlamadı.

Ha, diyeceksiniz “Aliler ile iyi geçiniyorlar.” İşte sorun da burada başlıyor, şimdiye kadar gördüklerimiz bu iyi geçinmeyi engelliyor, iyi geçinecek, arkadaş olacak olmak için o demin saydığım kavramların olması gerekiyor bence. Onun için kusura bakmayın Tozluyaka tayfa ama olmadı bu “VEFASIZLIK!”
 
Şimdi... 10. bölümün “hashtag”i #YolArkadaşı idi. Bundan mütevellit dizinin yan hikâyelerine, çiftlere dair bahsedeceğim:
 
Her dizinin kendi içinde aynı yaşamda da olduğu gibi bir kaderi vardır bence. Ben iki kadere inanıyorum şimdilik, belki sonra değişir.
 
1: Mutlak kader. Yani müdahil olamadığımız.
2: İrade kader. Yani kendi irademizle başıma gelen olaylar ve durumlar silsilesi.
 
Senaryoda kader olgusu herkes tarafından adlandırılmayabilir. Ama ben adlandırmayı çok seviyorum, çünkü proje tasarımı yapılırken baştan sona bir çizgi çekiliyor, evet TV dizileri için bu çok mümkün olmasa da genel hatları belli olur. Ben buna da kader diyorum işte. Biz, bir kaderi; içinde kendi seçtikleri ve seçmedikleri şeylerin sonucunu yaşayan karakterleri izlediğimizi düşünüyorum, yani bu hikâye oluyor.
 

 
Dostluk
 
Kader demişken bu arkadaşların penceresinden izlediğimiz bir hikâye var. Onların dostluklarını kopmayacak, hiç ayrılmayacak şeklinde sunulurken yaşamın gerçeklerini de unutmamak lazım. Ali ile Cemre sevgili oldular ve Ali, arkadaşları ile paylaşacak zamanın bir kısmını onula paylaşma zorunda, keza ileride Arap ile Zeyno için de geçerli bu. Tamam Cemre katil, burada amaç sadece yaşamın gerçeklerinden birine örnek vermek. Ne güzel bir dostluk görüyoruz, ama işte yaşam bu kadar hep böyle olmak için sınayacaktır bu dostları. Tabii bu benim kendi düşüncem, belki siz kendi yaşamınızda eşit bir dengede tutabilirsiniz bu yaşam gerçeğini. Bu uzun ve insan insana değişen bir konu olduğu için diziye dönelim.
 
Ben ve gördüğüm kadarı diğer seyirciler de bu dostları çok sevdi. Zeyno’nun Arap’a vurmasını, birbiri ile laf dalaşlarını, Zeyno ve Ali’nin derinliğini... Hepsinin birbiri ile ayrı ayrı diyaloglarını, yani aralarındaki bağı çok sevdik. Vefa’nın hepsi için dilek dilemesi ve hepsinin yaşamdan çok değerli olan şeyleri için dilek dilemesi, Arap’ın ve Vefa’nın Zeyno’nun aşkını bilmesi... Bir sürü şey ile çok sevdim bu arkadaşları...

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER