Midilli
Adası'ndaki en büyük mülteci kampı Moria'yı konu alıyor oyun. Mülteci
meselesinin farklı milletler üzerindeki etkilerini gözler önüne seriyor. Belki
içindesiniz bu çemberin belki de en uzağında. Yalnız bilinen bir gerçek var ki
o da herkesin birbirine bir şekilde değdiği.
Can yakıyor
da olabilir canınız yanıyor da olabilir...
Berna ile
Berk, on yıllık evliliklerinin kaderi üzerine karar alarak Midilli Adası'na
gelmeyi tercih ediyorlar. Tatil için kiraladıkları evin sahipleri ise 6-7 Eylül
olayları sonrası İstanbul'dan Ada'ya göç etmiş Angeliki ve Angelos'tur. Bu
arada Suriye İç Savaşı'ndan Almanya'ya gitme umuduyla kaçıp, Moria Kampı'nda
sıkışıp kalan Yana ve Mirvan, zorunlu misafirliklerini sonlandırmanın yollarını
aramaktadırlar. Ve hepsini tepeden izleyen Aziz Gabriel.
Göç
meselesinin kişiler üzerindeki bakış açısı, kadın & erkek ilişkilerine göz
atış, duygu durumları, vicdan kavramları, suç unsurları, kalp atışları... Aynı
köprüde kesişen üç farklı yaşam. Veeee kırmızı örtü; her şeyi anlatan, aktaran,
düşü gerçeğe dönüştüren.
Kırmızı öyle
sıradan bir renk değildir, tüm duyguları aynı anda içinde barındıran dünyadır
anlayana: Olduğu yerde hakimiyeti kuran; varlığıyla ama tehlikenin, tahribatın
ama aşkın, samimiyetin gücünü oluşturandır. Aynı anda enerjiyi de agresifliği
de gösterir yüzünüze baka baka.
İşte oyunun
dekor tasarımını çok basit ama işlevi yüksek kuran aynı zamanda da oyunun
rejisini başarıyla harmanlayan Ahmet Sami Özbudak'a çok teşekkür ediyorum.
Kırmızı örtüyle (ister şal ister fular ister kumaş deyin) köprü üzerinde adeta
oyunun içinde olmamızı sağladığı için. Tiyatro oyun oynamaktır, oyun oynarken
hayal gücünün son noktasına kadar gidilir. İşte Gabriel'in Düşü oyununda
kırmızı örtü ama valiz ama hırka ama ne düşlerseniz hepsi oluyor. Ve
böylesine sade ama kuvvetli dekorla direk oyuncuların oyunculuklarına
odaklanıyorsunuz. Orada da sizi birbirinden başarılı, enerjili, karakterlerinin
getirdiği tüm duygu ve düşünceye bürünen oyuncular karşılıyor. Sema Elcim'in
repliklerine can veren Burak Tamdoğan, Çiçek Dilligil, Banu Çiçek, Kerem
Pilavcı, Ayşegül Tekin, Batur Belirdi, Ersin Umut Güler'e tebrikler.
"Midilli
Adası'ndan ses var." Demiştim ya. Hiç susmuyor bu sesler. Hepsinin derdi
kendine göre büyük. Ve biz bu büyük dertleri öyle ağır, ağlak dram olarak
görmüyoruz. Aksine Özbudak'ın rejisiyle tam gerçek haliyle ve yer yer kahkaha
eşliğinde gözlemliyoruz. Sanırım bu yüzden sahneden baktıkları yeri Midilli
olarak benimsiyoruz. Hele o sisleri verdiklerinde adeta Ada sularını ayaklarıma
değiyor gibi hissettim. Kızmadım mı Angelos'a söylendim, Berk'e çemkirdim,
Yana'ya bağırdım. Sonra döndüm Angeliki'ye haykırdım, Mirvan'ı dövmek istedim,
Berna'ya dellendim. Döndüm başka yere hepsiyle empati yaptım, sarıldım sıkıca.
Angelos: Siz
Türkler hep mi böyle geç kalırsınız^^
Repliğini atıyor ben de bunu şöyle
noktalamak istedim. Geç kalmadan Gabriel'in Düşü oyununa gidin. İzleyin,
izletin. En yakın tarih: 28 Şubat Moda Sahnesi.
Sevgiler.
OYUN KÜNYE BİLGİLERİ
Yazan: Sema Elcim
Yöneten: Ahmet Sami Özbudak
Yönetmen Yardımcısı: Kerem Pilavcı
Oynayanlar: Ayşegül Tekin, Banu Çiçek, Batur Belirdi, Burak Tamdoğan, Çiçek Dilligil, Ersin Umut Güler, Kerem Pilavcı
Dramaturji: Selen Korad Birkiye
Koreografi: Alparslan Karaduman
Işık Tasarımı: Yasin Gültepe
Dekor Tasarım: Ahmet Sami Özbudak
Müzik Tasarım: Vehbi Can Uyaroğlu
Sahne Amiri: Cenk Sökmen
Işık Operatörü: Uğur Aksu
Afiş: Acar Alpay
Fotoğraf: Esra Fıstık
Reji Asistanı: İrem Aslanhan
Yapım Asistanı: Sezer Gürel