Her
Perşembe uyanır uyanmaz –kendi işimmiş gibi büyük bir
heyecanla- reytinglerine baktığım canım
Güzel
Köylü!
Bir Ege dizisi ancak bu kadar güzel olabilir diye düşünmeden
edemiyorum. İzleyici de benim kadar benimsemiş olacak ki yayın
hayatına yaz aylarında başlayan dizi zirvedeki yerini 36 haftadır
kaptırmıyor. Peki nedir bu başarının sırrı? Üstelik yaz
aylarında başlayan dizilerin, özellikle kış sezonu başlayınca,
ekran ömrünün malesef çok uzun süremediğini biliyoruz. Eylül
sezonu başlar, insanlar “esas” dizilerine dönerler ve boom! Yaz
aylarındaki diziler birer birer veda eder ekrana.
Güzel
Köylü
bu durumu yıktı geçti ve Çarşamba gününde krallığını ilan
etti.
Bilenler
bilmeyenlere anlatsın demeden dizinin hikayesine değinelim; Sıradan
bir sabaha uyandığını düşünen Gül (Gizem Karaca), zaten
İstanbul'un kalabalık ve karmaşık olan yapısından bunalmışken,
bir anda tüm hayatı tepetaklak olur. Önce işinden kovulur,
sonrada evlenmeyi planladığı erkek arkadaşı (Mehmet Ali Nuroğlu)
tarafından hüsrana uğrar. Perişan bir haldeyken İstanbul'a hiç
istemediği bir evlilik için alışverişe gönderilen Güzelköylü
Cemal (Berk Cankat) ile tanışır ve hayatı o andan itibaren
değişmeye başlar. Özelliklede eline geçen mektupta (aslında
dolaylı yolla bu mektubu ona Cemal vermiştir) artık hayatta
olmadığını düşündüğü babaannesinin (Zerrin Sümer) hala
yaşadığını öğrendikten sonra. Bu durumun doğruluğunu
araştırmak için yolu Güzelköy'e düşer.)Hayır, yanlış
okumadınız!
Cemal'in köyü!) Gül'ün babaannesi olan Sultanana
Cemal ile aynı köydendir. Hatta Sultanana Cemal'in ailesinin
geçimini sağladığı hayvanların sahibidir. Öte yandan
tarlalarınıda köyün diğer büyük ailesine emanet etmiştir. Ama
bu durum iki ailenin de hoşuna gitmez, ikisine de sahip olmayı
istemektedirler. Tarlalara bakan Yusuf'un (Ali İpin) Kamuran (Esin
Civangil) adında bir kızı vardır. İki ailenin amacı Cemal ile
Kamuran'ı evlendirip tarlalara ve hayvanlara ortak olmaktır. Ancak
Gül'ün köye gelmesi, Cemal'in onu görünce nikah masasında
"hayır" demesine sebep olur. Evet evet ateş bacayı
çoktan sarmıştır! Yaşanan bu olaydan sonra iki ailenin
çatışmaları komik sahneler doğururken, Gül ve Cemal'in aşkları
ortalığı kasıp kavuracaktır!

Dizinin
çekimlerine İstanbul'da başlanmış, daha sonra Muğla'nın
Yatağan ilçesindeki Bozüyük Köyü'nde devam edilmiş. Bilen
bilir, dizinin yönetmenliğini yapan Mustafa Şevki Doğan daha
önceki projesi olan
Baba Ocağı'nı da burada çekmişti. A bir de
Akyaka var. Dizinin çekildiği o meşhur "Azmak Nehri" nin
bulunduğu yer (paçaları sıvayıp, masayı suya atıp çay ve
aslan sütü içtikleri nehir). “Görmeden ölmek istemediğim
yerler" listesine Bozüyük Köyü ve Akyaka da eklendi
sayesinde. İlk fırsatta gidip göreceğim! Aranızdan "yahu
daha ne harikalar var isteye isteye burayı mı görmek istiyosun
ölmeden" diye şaşıranlar olduğunu duyar gibiyim. Baştan
anlaşalım! Ben köy aşığıyım. Beni köyümün yağmurlarında
yıkasınlar misali... Hem mümkün mü zaten Bozüyük gibi doğa
harikası bi yere aşık olmamak! Ama gidilecek zamanını da
bileceksiniz. Benden size iklim tüyosu; kış aylarında oldukça
soğuk ve yağışlı olduğu için yaz aylarında ya da baharda
gidip görmek en doğrusu olacaktır! Özellikle benim gibi çok
üşüyen insanlar; Ocak'ta ve Şubat'ta sakın haa!
Öncelikle
şunu söylemeliyim ki
Güzel
Köylü
bize kollarını açan sıcacık bir ana kucağı gibi. Samimi,
içten, doğal sıfatlarının sözlük anlamı neredeyse. Kap
bakkaldan (ben eski zaman aşığıyım, market falan diyemem)
çekirdeğini, demle çayını ve geç televizyonun karşısına.
Kendini sanki onların arasındaymış gibi hisseder, keyiflendikçe
keyiflenirsin. Azmak’ta türkü dinler, öküzcülerde otlu börek
yer, Sultanana’nın ayranını içersin. Dizilerin klişeleşmiş
kasvetli ve ağır olay hikayelerinden sıyrılan
Güzel
Köylü,
neşesiyle sarıp sarmalar bizi (Duman’ın “ah neşesi yeter”
şarkısı geldi aklıma, hakikaten neşesi yeter!).

Tabi bu samimiyet ve sıcaklığa
doğru cast eklenirse tadından yinmez (bak şive kaydı bile o
tarafa). Berk Cankat ve Gizem Karaca güzel bir uyum sağladı.
Açıkçası başlarda “acaba” diye düşünmedim değil. Ama
şimdi ikisini birlikte çok seviyorum. Esin Civangil’i Ekmek
Teknesi’nden beri beğenirim. Kamuran olarak çok güzel bir
performans sunuyor bence. Entrikalarına rağmen seviyoruz onu. Tatlı
bela! Oyunculuğunu izlemeyi çok sevdiğim usta Ahmet Mümtaz Taylan
var bir de. Oynadığı her rol bir önceki rolünün fersah fersah
üstünde oluyor performans olarak. Devamlı üstüne koyuyor. ‘Tamam
ben oldum, bitti.” yerine “nasıl daha iyi olur” diyor bence.
Bizede keyifle izlemek kalıyor haliyle.

Güzel
Köylü
oyuncularının her biri rolleri için biçilmiş kaftan. Göze
batan, “bu oyuncu olmamış buraya” dedirten kimse yok. Oyuncular
dozunda oynuyor. Ne eksik ne de fazla. Toygan Avanoğlu "Bünyoş"
rolüyle -o deli tavırları belki bir oyuncuda fazla ve samimiyetsiz
durabilecekken- harikalar yaratıyor. Bundan iyi cast nasıl olurdu
bilemedim!
Ekibin
başarısında çok büyük etkisi olduğunu düşündüğüm bi şey
daha var ki o da
Güzel Köylü'nün yönetmenliğini yapan Mustafa
Şevki Doğan ve dizinin senaryo yazarları Baykut Badem ile Filiz
Ekinci'nin (kalemleri hakikaten kuvvetlidir, bilhassa mizah
konusunda) daha önce birçok projede beraber çalışmış olması
ve biribirlerini tanımaları. Örneğin
Baba Ocağı ve
Düşman
Kardeşler projelerinin yönetmenliğini Mustafa Şevki Doğan
yaparken, senaryosunu Baykut Badem Ve Filiz Ekinci yazmıştı.
"Kedi
Özledi" filminde de beraber çalıştılar. Eminim ki artık
"leb demeden çorum!" durumu vardır aralarında. Bu ekibin
projelerine oldum olası kanım kaynadı benim! Dizinin görünmeyen
kahramanlarına da selam olsun bu arada! Bir iş bu kadar başarılıysa
herkesin payı vardır neticede bunda...
Uzun
lafın kısası her yönüyle izleyiciyi içine çeken bir dizi
Güzel
Köylü.
O sıcacık havasını hiç kaybetmemesini dileyerek, bir Tarkan
şarkısı daha ithaf ederek bitirelim; BİR OLURUZ YOLUNDA HADİ
BASTIR GÖNÜLLER COŞSUN, O REYTINGLER SANA FEDA AL GEL DE BURALAR
BAYRAM OLSUN! (Biraz değiştirmekten zarar gelmez yahu!)